top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: İlyas Odman

Performans sanatçısı Marina Abramović ve kurucusu olduğu Marina Abramović Enstitüsü’nün (MAI) Sakıp Sabancı Müzesi’nde 31 Ocak 2020’de açılan Akış / Flux sergisi pandemi nedeniyle uzun bir süre kapalı kaldı, daha sonra alınan önlemlerle, lakin insanların bir mekanda toplanmaya ve bir topluluk oluşturmaya daha temkinli yaklaştığı bir dönemde yeniden ziyarete açıldı. Sergide Abramović’in performanslarının dokümantasyonlarının yer aldığı ana bölüme eşlik eden canlı performans programına, yapılan açık çağrı sonrasında Türkiye’den 12 sanatçı davet edildi. Biz de sergide hem pandemi öncesi hem de pandemi esnasında ‘canlı’ performansları ile yer almış bu sanatçılarla On soruluk sohbetler serimize devam ediyoruz


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel



İlyas Odman



Türkiye gösteri sanatları dünyasının l’enfant terrible’ı İlyas Odman uzun zaman sonra yeni yapıtı Yolluk ile 2019 sonbaharında sahneye çıktı. Çağdaş dans ile performans arasında salınan Odman’ın sanatı meydan okuma, törensellik ve kırılganlık eksenlerinde ilerliyor. Odman’ın Akış / Flux sergisi kapsamındaki One for the road adlı performansı da bu halkaya eklendi. Bu vesileyle sıradaki sohbetimizde İlyas Odman’ı misafir ediyoruz.


İlyas Odman



Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?


Empati. Ateşin başında oturup hikaye anlatıcısını dinleyen ve anlatıyı hayal ederek olmayan nesne ve canlılarla “empati” kuran ve de bu şekilde kuşaklarca hayatta kalan atalarımız ile günümüz seyircisi arasında çok fark görmüyorum… Aynı ilkel dürtü…


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


Sanat ürününü bir tür cep evren gibi düşünüyorum, üreticinin kurallarını belirlediği bir paralel kurgu. Buna şahit olan, deneyimleyen kişinin dönüşmesi sanırım bizzat bu kurguyu üretenin bu üretimle dönüşmesinden geçiyor. Üreticisini olduğundan başka bir şeye evriltmemiş bir işin dönüştürücülüğüne inanmıyorum pek.


Size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?


İş üreticisi olarak hep çizgi romanlardan ve onların kurgu biçimlerinden etkilendim; Neil Gaiman, Dave Mckean… Yaratmaya ve her performansta tekrar dönmeye çalıştığım sahne personası için Safiye Ayla’dan Tori Amos’a Sandman’dan Mecusilere bir çok farklı “hikaye anlatıcısı”ndan çaldım.


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi olur mu?


İş üretmek benim için gerçek hayatımda İlyas kişisi ile altından kalkamadığım “gerçek” bir sorun olunca başlıyor; bir kayıp bir ayrılık bir kafa karışıklığı ya da aniden beliren bir mutluluk. O anda o sahne personası ile o sorunu tekrar ve tekrar hem yaşayıp hem de dışarıdan bakabileceğim bir alt evren yaratırım. İş, esasında benim için o noktada bir ritüele dönüşür. Evet, rüyaları severim, beni götürdükleri yerlerden cebim dolu dönerim :)



İlyas Odman


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Yapıtı üretmeye başlamadan çok önce kafama takılmış “isim”ler aniden yerlerini bulurlar genelde.


Akış/Flux sergisinin performans programında sunduğunuz One for the road ile son işiniz Yolluk adlı yapıtınız arasında bağlantılar var mı? Varsa, birbirlerinden nasıl beslendiler?


Yolluk, dilin öncesi ile ilgili bir iş, daha doğrusu içimizde bulunan en arkaik ve ilkel durumlarla ilişki kurmamızı sağlayan, kelimeden önceki sesin; doğum çığlığı, ağıt, dehşetin yani en hayvani en insani en otantik dil ile ilgili bir iş. Sahne versiyonunda bir tür “içki” oyunu sayesinde giderek sarhoş olan bir hikaye anlatıcısının çok matematik bir metni o matematiği bozmamaya çalışarak anlatma çabası üzerineydi. Akış sergisi sunumunda ise bu dinamik; hiç sesini kesmeyen, mekana giren her kişiye birer birer bu metni anlatmak zorunda olan ve bu esnada bir çok farklı solo anlatıcı stereotipine (popstar, politikacı, vaiz…) dönüşen performansçı ile sağlanıyordu.


Akış/Flux sergisinin performans programı kapsamında yer alan sanatçılar olarak aslında hepiniz Marina Abramovic’in yaklaşımıyla bir şekilde ilişkilendiniz, sizin için bu ilişki nasıldı?


Abramovic’in performansa, performansın mekan ile ilişkisine, performansın ritüel ile ilişkisine ve ritüelistik performansın mekanı dönüştürücülüğüne dair araştırmaları hep ilgimi çekmiştir.


Bu işinizi Sakıp Sabancı Müzesi’nde sunarken seyirci ile yaşadığınız etkileşim anlarından sizi en çok etkileyeni hangisiydi?


Müze salgın nedeniyle kısa süreliğine kapanmadan önce, her gün hiç boş olmayan bir mekana korkunç bir dış odaklanmayla yaptığım performansın, karantina süreci sonrası tekrar açıldığında tam tersine dönüşümü… Issız bir mekanda sekiz saat boyunca gözlerim ve kulaklarım kapalı o metni sadece içime okumak… Çok acayipti.


Serbest çalışan bir dansçı ve koreograf olarak pandeminin yarattığı zorlayıcı koşullarla nasıl başa çıkıyorsunuz?


Çıkamıyorum.


İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?


Bu süreçle başa çıkma çabam nedeniyle bu aralar gelecek hakkında neredeyse hiç düşünemiyorum. Bakalım hayırlısı :)



İlyas Odman

コメント


bottom of page