top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: Lisbeth Gruwez


Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik. Dizimizin son konuğu Lisbeth Gruwez


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

Lisbeth Gruwez ve Maarten van Cauwenberghe

Anne Teresa de Keersmaeker’in PARTS okulu mezunu ve Jan Fabre’ın tornasından çıkma Belçikalı koreograf ve dansçı Lisbeth Gruwez, müzisyen ve besteci Maarten van Cauwenberghe ile 2007’de kurduğu Voetwolk topluluğuyla İstanbul’a konuk oluyor. Olağanüstü bir beden diline sahip Gruwez’i; Amerikalı aşırı muhafazakâr televizyon yıldızı Jimmy Swaggart’ın yaptığı bir konuşmadan parçaları kullanarak yüzyıllar boyunca kitleleri büyüten, kimi zaman “daha iyisi” kimi zaman da “en beteri” için onları harekete geçiren hitabete odaklandığı Daha da beter ve beter ve beter olacak arkadaşım (It’s going to get worse and worse and worse, my friend) başlıklı solo yapıtı ile bizzat sahnede seyrederek büyülenmeden önce…

Çağdaş dans sizin için ne ifade ediyor? / Günümüzde dansı nasıl tanımlarsınız?

Kendi yapıtlarımı, ve belki de genel olarak dansı, fiziksel olduğu kadar duygusal olarak da seyirciyi etkilemek üzere ona ulaşan bir titreşim olarak düşünüyorum.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

Sanatı “kuvvet” veya “güç” ile ilgili olarak düşünmeyi sevmiyorum ancak onun, karanlıkta bir mum ışığı ya da hatta sahteliği ve rol yapmayı havaya uçuracak bir patlama olabileceğine eminim.

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi var mı?

Her zaman işe, beni meşgul etmekte olan belirli bir soru veya sorunsaldan yola çıkarak başlarım. Sonra, bu özel meseleyle ilgili olarak, eskiz defterlerime çizimler yapmaya koyulurum. Koreografilerim bu eskiz defterlerinde şekillenir - onlar aklımın ve ruhumun izleridir. Bu solo için nutuk videolarından da çok şey öğrendim. Farklı nutukları izlerken bir sürü farklı jest tespit ettim, bazıları küçük ama bir o kadar da büyük hareketler, ve onları farklı aksan ve niteliklerden oluşan kişisel bir alfabeye dönüştürdüm. İki ay boyunca, tüm bu jestleri karıştırıp eşleştirmekten başka bir şey yapmadım, ve bu süreç yavaş yavaş koreografik bir skora doğru gelişti.

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?

Tabii ki, gösteriye göre değişir bu. Önce bu soloya Bedenin Farfaralığı adını vermek istemiştim, ancak uzun zamandır ortağım olan besteci Maarten van Cauwenberghe bu başlığın çok fazla 80’ler koktuğunu söyledi. “Daha da beter ve beter ve beter olacak arkadaşım” ise, Amerikalı aşırı muhafazakâr televizyon yıldızı Evangelist Jimmy Swaggart’ın yapıt boyunca duyulan konuşmasından bir cümle. Maarten bu konuşmayı yapı-bozuma uğrattı ve ben de Swaggart’ın esrik nutuğunun trans halini dans ediyorum – bu gerçekten, dans ile ses arasında, bir tango.

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz sanatçı(lar) ya da fikirlerinden etkilendiğiniz kişi(ler) var mı, varsa kim(ler)?

Yıllardan beridir yanımda taşıdığım bir kitap var: Doris Humphrey’in The Art of Making Dances (Dansları Yaratmanın Sanatı). Mükemmel fikirler ve bilgiler içeren bir altın madeni bu kitap.

Tarihe mal olmuş konuşmalardan favoriniz hangisi?

Kesinlikle Martin Luther King’in I have a dream (Bir hayalim var) başlıklı konuşması. Gösteri için kullandığımız Swaggart’ın konuşması ise içerik açısından korkunç ama Swaggart’ın sesi inanılmaz. Swaggart’ın sözlerini yazılmış oldukları bağlamdan kopardık. Kendi başlarına, evrensel bir niteliğe sahipler.

Bu işinizde, bir konuşma metnini baz alan koreografinin tasarım süreci nasıl gelişti?

Önceden sabitlenmiş bir ses kaydına göre hareket etmediğim için doğru şeyi yakalamak bayağı zor bir işti. Maarten, Swaggart’ın metnini yapı bozuma uğratarak ondan bir ses tasarımı yarattı ama bu tasarımı her seferinde canlı olarak icra ediyor. Her akşam Maarten’in düğmeye bastığı an, ki bu her akşam azıcık farklı bir ritimde gerçekleşiyor, “orada” olduğumdan emin olmak için bıçak sırtında gibi dikkatli ve uyanık olmalıyım Bunda tam bir ortaklığı yakalamamız bayağı bir zamanımızı aldı.

İnsanlara bu gösteriyi izlemeden önce söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? İstanbul izleyicisine söylemek istediğiniz özel bir şey var mı?

Hayır, hiçbir şey yok. Benim için dans bir şeyi ‘anlamak’tan ziyade daha çok ‘hissetmek’ ile ilgili. Olduğunuz gibi gelin, ve kendinizi bırakın!


Comments


bottom of page