top of page
Ayşe Draz

On soruluk sohbetler: Stephanie Thomasen


25 Ekim-25 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleşecek 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nin uluslararası sanatçılarıyla yaptığımız söyleşi dizisinin ilkinde Danimarka’dan Stephanie Thomasen’i konuk ediyoruz


Röportaj: Ayşe Draz


Stephanie Thomasen, Fotoğraf: Monty Freddie


Henüz On soruluk sohbetler serisinin 2023 İstanbul Fringe Festivali’ne katılan uluslararası sanatçıları ile gerçekleştirdiğimiz sohbetleri yayınlamayı tamamlamadan, araya, bu sene ikinci kez Işıl Kasapoğlu küratörlüğünde gerçekleşen ve geçen seneye göre hem katılımcıları hem de kullanılan mekanları açısından daha heyecanlandırıcı bir seçki vaat eden 27. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programında yer alan dokuz uluslararası yapımın koreograf veya yönetmenleri ile gerçekleştirdiğimiz sohbetleri alıyoruz. Bu serimizin ilk konuğu, festivale, beş dansçı ile üç uzun siyah bankın başrolde olduğu, çağdaş dans ile hiphop kültürü ve tiyatroyu harmanlayarak farklı hayat hikayelerinin kesiştiği bir uzam yaratan Bankta adlı gösterileri ile katılacak Uppercut Dans Tiyatrosu'ndan koreograf Stephanie Thomasen.


Bankta, Fotoğraf: Raphael Solholm


Dansın özü sizce nedir?


İletişim, hikâye anlatımı ve bedensel hareket yoluyla empati.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


Kesinlikle. Sanatı deneyimlediğimizde, tamamen farklı bir fiziksel ve hatta neredeyse ilkel seviyede, bilinçli veya bilinçsiz olarak duygu dalgalarına maruz kalabiliriz. Anlamadığımız sorular birdenbire yanıtlanmış gibi görünür ve bildiğimizi sandığımız yanıtlar birdenbire sorulara dönüşür.


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?


İlham kaynaklarımın merkezinde insan etkileşimleri ve insan davranışları yer alıyor. Bu, büyük, karmaşık senaryolar veya küçük, neredeyse görünmez değişimlerle ilgili olabiliyor. Büyük ideolojik ikilemler ve gündelik yaşam. Ham duygulardan, genellikle saklamaya çalıştığımız hoş olmayan çirkin yönlerden ve aynı zamanda kutladığımız ve keyif aldığımız mizahi yönlerden ilham alıyorum. Hayat dağınık, insanlar dağınık ve dağınıklığı incelemek, ona yakından bakmak eğlenceli. Ama hiçbir şey tek taraflı olmadığı için her zaman birçok farklı duyguyu kucaklamaya çalışıyorum. Rüyalara gelirsek, rüyaların işlerim hakkındaki soruları çözdüğünü ve karşılaştığım bazı sorunları çözmeme yardımcı olduğunu defalarca deneyimledim.


Bankta, Fotoğraf: Raphael Solholm


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Çoğu zaman aklıma gelen ilk şey başlık oluyor; başlık fikrin kıvılcımı. Ve yapıt bundan sonra gelişiyor.


Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?


Günlük olarak topluluğun dansçıları bana ilham veriyor. En çok ilham aldığım an, birlikte hareket ettiğimiz, beraber tasarladığımız, oynadığımız, denediğimiz, başarısız olduğumuz veya başarılı olduğumuz an. Ayrıca sahne tasarımcısı Johan Kølkjær ve dramaturg Betina Rex ile yakın çalışmaktan da büyük keyif alıyorum ve görünüşe göre birbirimizin en iyi yönlerini ortaya çıkarıyoruz. Kişisel hayatımda, aynı zamanda büyük bir ilham kaynağı olan ana dansçımız Mark Philip ile birlikteyim.


Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?


Şu sıralar Uppercut Dans Tiyatrosu kendisini fonlanma açısından yaygın olarak bilinen ve saygı duyulan bir topluluk olarak pekiştirmek için çok çalışıyor. Halkın ve basının desteğine sahibiz; şimdi fonlanmamızı güvence altına almak için çok çalışıyoruz, ki böylece yeni işler üretebilelim, dansçılarımızı geliştirebilelim, topluluğumuzu büyütebilelim ve kaçıramayacağınız bir topluluk olarak kendimizi uluslararası alanda konumlandırabilelim. Bu mesele, gösteri sanatları alanındaki odağımız oldu. Dünyadaki olaylara gelirsek, sınır ötesi kültürel buluşmalar ve iş birlikleriyle çok ilgileniyoruz. Birbirimizden öğrenecek ve birbirimizle paylaşacak çok şeyimiz var ve bu gerçekten dünya barışına yapabileceğimiz en büyük katkı. Birbirimizin gözünün içine bakabilmeli, birbirimize saygı duyabilmeli ve bu gezegende birlikte yaşayabilmeliyiz. Her şey merakla birbirimizi tanımamız ve gardımızı düşürmekle başlıyor. Uluslararası turnelerde açık ve maceracı davranarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye katkıda bulunduğumuzu düşünmek istiyorum.


Bankta, Fotoğraf: Raphael Solholm



The Ailey School’da eğitim aldınız, bunun koreograf olarak gelişiminize neler kattığını bize anlatabilir misiniz?


The Ailey School beni dansçı olarak yetiştirdi, dolayısıyla profesyonel olarak çalışmaya başladığımda temelim sağlamdı. Mezun olduktan birkaç yıl sonra kendi işlerimi yaratmaya ve aklıma gelen hikâyeler ve imgelere hayat vermeye ilgi duymaya başladım. Yavaş yavaş koreograf olarak gelişme kaydettim çünkü bana deneme fırsatı verildi. Bana Uppercut Dans Tiyatrosu'ndaki dansçılarla koreografi yapma şansı verildi ve o andan itibaren olaylar hızla ilerledi; 2011'den beri yılda bir ila dört eserin koreografisini yapıyordum.


Bankta yapıtının fikri, konseptinden hayata geçirilmesine kadar nasıl gelişti?


Bu parça aslında Danimarka Dans Tiyatrosu'nun Kopenhag Yaz Dansı etkinliği için yaratılmıştı. Kopenhag limanının yakınındaki devasa bir açık hava sahnesi için 20 dakikalık bir iş olarak sipariş edildi. Ben en az on yıldır her yıl bu etkinliğe geliyordum, o yüzden sahneyi ezbere biliyordum. Bu BÜYÜK bir sahne. Özel bir şey olarak gerçekten öne çıkabilmek için büyük ama basit bir set tasarımı gerekiyordu. Set tasarımcısı Johan Kølkjær ile birlikte geliştirdiğimiz Bankta’nın devreye girdiği yer burası. Bu banklarda dansçılarla çalışarak sonradan ortaya işin koreografisi çıktı. Performansta da göreceğiniz gibi bankları pek çok farklı şekilde kullanıyoruz. Tüm bu fikirler stüdyoda, banklarla gerçekten çalışırken ve onları tanırken hayat buldu. Gösteri büyük beğeni topladı ve yoğun talep üzerine onu bugünkü haline getirdik. Bu, genellikle çalışma şeklimizin tamamen tersi; çoğunlukla önceden temayı bilir ve sonra eseri buradan geliştirirdim; ama bu da o kadar zevkli bir yolculuktu ki sonuçtan çok memnunuz.


Bankta, Fotoğraf: Raphael Solholm


Bankta’da beş erkek dansçıyla çalışıyorsunuz; Bir kadın koreograf olarak bu seçimi yapmanızın sebebi neydi?


Odadaki tek kadın olmaya çok alışkınım, uzun yıllar sokak ve break dansçılarıyla eğitim aldım ve onlarla çalıştım. Bu benim için çok doğal ama tabii ki kadronun tamamının erkeklerden oluştuğunun farkındayım. Ancak açıklamak gerekirse, diğer yapıtlarımda kadın dansçılar var ve ben kadın dansçılardan da ilham alıyorum. Bankta ile modern erkekliğin öyküsünü anlatma fikri hoşuma gitti. Belki de genel olarak gösteri sanatlarında ve dansta temsil edilmediğini düşünen bazı erkekler bu performansı görecek ve dansın neye benzeyebileceği, dansçıların kendilerini nasıl sunabileceği ve bundan sonra dansın onlar için bir şey olup olmadığı konusundaki algılarını değiştirecekler. Bankta’daki dansçılar çok farklı ama aynı zamanda çok benzerler. Umarım kendiniz olmaya cesaret ettiğiniz sürece birçok farklı şekilde erkek olabileceğiniz ve doğru ya da yanlış diye bir yol olmadığı mesajını veriyordur. Buna ek olarak, bankların inanılmaz derecede ağır olduğu ve performansın hızı ve hareketlerinin akrobatik derecede zorlayıcı olduğu ortaya çıktı, bu nedenle çok güçlü dansçılar gerekiyordu - ve onlar da güçlü.


İstanbul seyircisine özellikle söylemek istediğiniz bir şey var mı?


Bana anlatıldığı kadarıyla çok destansı, eski ve tarihin izlerini taşıyan bir yapı olduğunu bildiğim Süreyya Operası'nda sahne almayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Umarız oraya yeni bir enerji getirebiliriz; umarız bu enerjiden beslenirsiniz ve onu bizimle paylaşırsınız. Uppercut'ta dışa dönük performansçılar olmaya çalışıyoruz; sizi görmemiş gibi davranmıyoruz ve seyirciler arasındaki her bir kişiden daha değerli olduğumuza inanmıyoruz. Umarım bunu fark edersiniz; gözümüzün içine bakın, gülümseyin, ağlayın, gülün, nefesinizi tutun, alkışlayın – elbette eğer isterseniz!


コメント


bottom of page