top of page
Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

On soruluk sohbetler: Tiago Correia

Bu sene 20. yılını kutlayan GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin ilk oyun yazarlığı festivali olma özelliğini taşıyan Yeni Metin Festivali, bu yıl “gerçek” teması odağında on ikinci kez 24 Kasım – 4 Aralık 2023 tarihleri arasında gerçekleşiyor. Sınırlar Ötesi Tiyatro kapsamında Türk yazar ve yönetmenler ile yurt dışından gelen sanatçıların buluştuğu bir alan yaratan festivalde, oyunları Türkçeye çevrilerek sahnelenmiş okumaları gerçekleştirilecek uluslararası oyun yazarları ile yaptığımız sohbetlerin ilk konuğu Tiago Correia


Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


Tiago Correia


Oyun yazarlığının özü sizce nedir?


Oyunun türü ne olursa olsun bence iyi bir oyunun özü, hakikati aramak. Yani normalde iyi bir oyunun özü aynı zamanda sanatçıların (oyun yazarları, yönetmenler, oyuncular, set ve ışık tasarımcıları, kostüm tasarımcıları, video sanatçıları vb.) prensip olarak elde edilmesi imkânsız olan bir şeyin arayışındayken kendileriyle, birbirleriyle ve tiyatronun kendisiyle olan uzlaşmaları ve de ve okuyucuların/izleyicilerin bu sürecin son ve önemli parçası olmasını sağlayan stratejileri. Seçmek zorundalar. Bir oyun sayısız tercihin sonucudur. Aldığımız tüm kararların farkında olmalıyız. Benim için iyi bir oyun, beni yerden yükselten, bilinç dışıma dokunan, beni beklemediğim bir şekilde çatışmaya sokan, bana ilham veren, hayal gücümü genişleten oyundur. Bazen nedenini bilmeyiz. Bu bir tiyatro gösterisiyle olabileceği gibi bir tiyatro metniyle de olabilir.


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?


Evet, sanat beni değiştirdi…ama bu, sorulan sorunun bakış açısına bağlı. Sanatın ortaya çıkarma, aydınlanma ve dönüşümle ilgili olduğuna kesinlikle inanıyorum. Bu bizim kendi yaratıcı sürecimizin özü. Her zaman kendimiz üzerinde, hayatta olduğu gibi sürekli bir dönüşüm içinde ama konsantre bir şekilde çalışıyoruz. Ama bir sanat eserinin insanları ya da toplumu değiştirebileceğinden emin değilim. İnsanların hayatlarındaki önemli olaylarla değişebileceği gibi, bir sanat eseri deneyimiyle de değişebileceğine inanıyorum. Aradaki farkı anlayabiliyor musunuz? O halde toplumu dönüştürmenin ilk adımının, çocuk gelişiminin başlangıcından itibaren okullarda sanat eğitiminin verilmesi olduğunu düşünüyorum. Bu daha az bireysel bir topluma, daha az ilgisizlik ve nefrete giden yol; dünya ve öteki hakkında farkındalık kazanmanın, insan doğasını daha iyi anlamanın, başkalarıyla daha fazla empati geliştirmenin yolu, çoğul olmanın yolu, duyularımızı dünyaya açmanın yolu.


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın

işlerinizde etkisi olur mu?


Bir oyun yazarken her şey bana ilham veriyor. Bu yüzden yazarken yaptığım şeylerle ilgili seçimler yapmak zorundayım çünkü her şeyin beni etkileyebileceğini biliyorum. Ayrıca süreç çok fazla araştırma içeriyor çünkü cevaplamam gereken birçok soru oluyor. Bazen bir karakterin bir kelimeyi söyleyebildiğinden emin olmak için yüzlerce sayfa okumam gerekiyor. Diğer zamanlarda sadece içimde tuttuğum fotoğraf koleksiyonunu kullanıyorum. Onlar dünyanın resimleri, içimde yaşıyorlar ve onlardan kurtuluncaya kadar onları harekete geçirmem gerekiyor. Görmem ve dinlemem gerekiyor. O anın içinde olmam ve yavaş gitmem gerekiyor. Sadece hayalimde var olan bir şeyin tanığıyım. Kaybolmasına izin vermemem gereken bir şeyin. Sonra yazma süreci o kadar güçlü ki, yazdığım her yeni kelime, birbiri ardına bana yeni bir gerçeklik gösteriyor, oyun bir şekilde kendi hayatını kurmaya başlıyor, tıpkı suyun dağdan aşağı inmesi, kendi yolunu bulması ve sona varıncaya dek dünyayı değiştirmesi gibi. Kontrol etmeye çalıştığınız, uyanık gördüğünüz bir rüya gibi.


Tiago Correia

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?


Başlık bazen, projenin kendisini özetleyen fikir oluyor ve içinde bir şekilde belirsizlik veya çelişki varsa bile sonda aynı kalıyor. Turizm de de böyle oldu. Bazen yazarken başlığı arıyorum ve oyunun daha sonra bir şekilde ortaya çıkabilecek özünü arıyorum.

Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?


Bir isim söylersem haksızlık olacağını ve muhtemelen kendim hakkında yanılmış olacağımı düşünüyorum. Ama daha iyi tanıdığım bazı yazarlar var çünkü onların oyunlarını yönettim ya da oyunlarında oynadım ve hep onların evrenimi inşa etmeye başladığım zemin olduğunu hissettim; Peter Handke, Jean Luc Lagarce, Roland Barthes ve özellikle Jon Fosse . Ama çok daha fazlası var. Dostoyevski, Çehov, Ibsen, Shakespeare… Ayrıca Cassavetes, Wong Kar Wai gibi yönetmenler… Sadece birkaçını saymam gerekirse …


Dünyanın mevcut durumunu değerlendirdiğinizde, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil konu nedir?


Özgürlük. Fiziksel, zihinsel, duygusal, coğrafi, kültürel, ruhsal, ekonomik ve zaman özgürlüğü...


Oyunlarınızdan biri başka bir dile tercüme edilirken en temel kaygılarınız ne oluyor?

Çevirmenleri gerçekten çok seviyorum ve onlara saygı duyuyorum, bu yüzden asıl endişem onların oyunu sevip sevmedikleri ya da oyunu ilgisizce yapıp yapmadıkları oluyor. Onlar bir şehrin haritalarını yeniden yazmak için her sokakta, her köşede yürüyen, kaybolmuş bir yabancı gibidirler. Bu çok güzel. Ve onlara çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Sadece biçim ve yapı konusunda biraz endişem . Sütun formatında, neredeyse hiç noktalama işareti olmadan yazıyorum ve benim için metnin biçimi ve yapısı da anlamın bir parçası ve oyunun tam olarak anlaşılmasına yönelik önerime aitler.


Yapıtlarınızın daha çok yerel kültür/toplumda mı bir yankı bulduğunu yoksa daha çok evrensel bir yankılanmaya mı sahip olduğunu düşünüyorsunuz?


Umarım evrensel olarak, yakınımda yaşayan ve kültürümü paylaşanlar için bile geçerlidir.


Dramaturji ve Senaryo Yazarlığı alanında yüksek lisans yapmadan önce Tiyatro - Oyunculuk bölümünden mezun oldunuz. Gösteri sanatları alanında yazarlık tarafına nasıl geçtiniz? Oyunculuk eğitiminizin oyun yazarlığınıza katkısı oluyor mu?


Oyunculuk eğitimi alırken sürekli okuyor, yazıyor, şarkı besteliyor ve söylüyordum. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. On üç yaşımdan beri şarkı besteliyor ve yazıyorum. Bunun doğal bir süreç olduğunu düşünüyorum. Profesyonel olarak oyuncu olarak çalışmaya başladım ama çok erken yaşta başka yazarların oyunlarını yönetmeye başladım ve birkaç yıl sonra kendi oyunlarımı da yazmaya başladım. Oyunculuğu ve yönetmenliği hiçbir zaman bırakmadım ve bugünlerde her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu hissediyorum ve şundan eminim: Ben bir oyuncu ve yönetmen olduğum için oyunda tanımlamam gereken şeyler konusunda çok endişeleniyorum çünkü oyuncunun ve yönetmenin işinin ne olduğunu biliyorum ve bir oyun yazarının, oyunların onlar için ilgi çekici olması için buna gerçekten güvenmesi gerekiyor. Dramaturji ve Senaryo Yazarlığı bölümünden mezun olduğumda zaten bir oyun yazarıydım. Bu yakın zamanda gerçekleşti. Yazma eylemi çok yalnız bir eylem olabilir. Bu yüzden kendimi diğer fikirlerle çatışmaya sokmak ve metodolojilerimi sistematize etmek için yeniden okula gitmek istedim. Ama aslında ben yazarlar için Portekiz'de olmayan sertifikalı bir kursun oluşturulması hareketinin bir parçası olmak istedim. Mesleğin profesyonelleşmesi, daha değerli ve saygın hale getirilmesi adına oyun yazarları birliğinin oluşması için bir fırsattı bu. Ne yazık ki kurs üç yıldan fazla dayanamadı. Maalesef Portekiz'de oyun yazarlarına veya senaryo yazarlarına yönelik bir endüstri yok.


Oyununuzun okumasını sahneleyecek Türk yönetmenlerden bir beklentiniz var mı?


Sadece izlemeyi çok isterim. Her zaman başka sanatçıların oyunlarıma dair vizyonlarından bir şeyler öğreniyorum.


Comments


bottom of page