top of page
Merve Arkunlar

Oturmaz mıydınız?


Herkesin sandalyelere dair bir fikri var. Bazıları, müzelik; işlevsellik ve biçim için tasarlanmış sanat eserleri kabul ediliyor. Mozaik Design geçtiğimiz ay MoMA’nın kalıcı koleksiyonundan tasarım tarihinde iz bırakan 100 ikonik sandalyeye ev sahipliği yaptı. Sergiden beş tasarımın hikayesini derledik ve Mozaik Design’ın kurucusu Yaman Erturan, tasarım dünyasına dair sorularımızı yanıtladı

1.098 kelime

“Bir masa, bir sandalye, bir kase meyve ve bir keman. İnsanın mutlu olmak için başka neye ihtiyacı var?” Einstein’in mutluluğun formülü dahilinde ele aldığı sandalyelere dair hepimizin çok net fikirleri, etrafında çerçevelediğimiz belirli ihtiyaçlarımız var. Kendi başınalık, kalabalık ya da rahatlık… Robert de Niro’nun “Rahat olduğunuzu fark etmeniz uzun sürmüyorsa, doğru sandalyedir” sözü gibi. Beklentimiz bununla da sınırlı değil. Rahat olduğu kadar sağlam olmalı, hafif olmalı. Oturmayı seviyor, konforu önemsiyoruz.

Please Have A Seat sergi görüntüsü

Arzu nesnesi beş sandalye

Günümüzde en çok kopyası üretilen ünlü tasarım sandalyelerden beşini ilham kaynakları ve hikayeleriyle derledik

Eames Lounge Chair, Charles & Ray Eames, 1956

1- Bir yönetmen lüksü olarak tasarlandı

Billy Wilder’ın prototipini test ettiği Eames Lounge Chair (1956)

20. yüzyılın ilham veren tasarımcılarından Charles & Ray Eames çiftinin ilk olarak yönetmen arkadaşları Billy Wilder’a (film aralarında dinlenebilmesi için) hediye olarak tasarladıkları Eames Lounge Chair’ın mirası 1956’dan günümüze, çiftin imzası olan her tasarımda olduğu gibi el üstünde yaşatılıyor. Günümüzde bir koleksiyon objesi olmasının yanı sıra dünyanın dört bir yanında ev, stüdyo ve otellerde kullanılıyor. Bu gelenek daha birçok Eames tasarımı için de geçerli. Tasarım tarihine dünya harikaları kazandıran çiftin bir başka tasarımı olan Eames Plywood ArmChair, Times Magazine tarafından 20. yüzyılın en önemli tasarımı seçildi.

Wassily Chair , Marcel Breuer, 1925

2- Wassily Kandinsky’yi kendine hayran bırakan sandalye

Sandalye tarihinde bir ilk, bükülmüş boru gövdeli Wassily Chair (1925)

Bauhaus Dessau kökenli ikonik mobilyanın ortaya çıkışında basit bir merak hikayesi var. Dessau’da kullanmaya başladığı Adler marka bisikletin gidonu Marcel Breuer’in ilgisini çeker. Yeni teknoloji parçanın peşine düşen Breuer bisiklette kullanılan dikişsiz boruları bularak sandalye için denemeler üzerinde çalışmaya başlar. Henüz modelleme aşamasındaki tasarımı Bauhaus’un üretken fotoğraf sanatçılarından Lucia Moholy-Nagy (Bauhaus profesörlerinden Laszlo Moholy Nagy’nin eşi) görür, Breuer’in haberi olmadan fotoğrafını çeker. Bir dergide yayınlanması sonucu yoğun ilgi görür. Tabii bu durum aynı zamanda yaratıcısını patent hakkından mahrum kılar. B3 adını verdiği sandalye için Breuer’i en çok yüreklendirenin ve yüceltenin Wassily Kandinsky olması sebebiyle (başka bir rivayete göre bir pazarlama taktiği) tasarımın kendisine ithaf edildiği söylenir. Günümüzde üretimine devam edilen tasarım, 1980’den beri MoMA kalıcı koleksiyonunda.

Wishbone, Hans J. Wegner, 1949

3- Danimarka işi sadelik

Yüz adımda hayata geçen bir tasarım Wishbone (1949)

“Bir insana en yakın şey sandalyedir. Sandalyeye kişisel bir ifade verebilirsiniz.”

Ömrüne sadece 500’ün üzerinde sandalye tasarımı sığdırmış, Danimarka Modernizminin öncülerinden Hans J. Wegner’in ikonik modeli, modern tasarım dünyasının çok özel parçaları arasında. Wishbone, yüz farklı aşamadan geçerek ortaya çıkan bir yemek sandalyesi. Estetik anlamda Danimarkalı tüccarların resmedildiği portrelerdeki Çin’in Ming Hanedanı tarzı sandalyelerden ilham alan tasarım adını, sırtındaki Y-şeklindeki (lades kemiği) formdan alıyor. Wishbone’un üretim macerası 1950’den bu yana 105 farklı materyal ve renkte sürüyor.

LC4 Chaise Lounge, Le Corbusier, Charlotte Perriand ve Pierre Jeanneret, 1928

4- Rahatlık makinesi

Bir anatomi klasiği LC4 Chaise Lounge (1928)

Vücudu olabilecek en rahat pozisyonda ağırlığıyla kavrayan LC4 Chaise Lounge, Le Corbusier’in “Sandalye mimaridir, kanepeler ise burjuva.” sözüyle altını çizdiği iddiayı taşıyor.

Salvador Dali efsanesiyle fikir ayrılığına düştüğümüz başlıklardan biri Le Corbusier. Dali bu modern ve özgün stilin “çirkin ve kabul edilemez” olduğunu düşünse de, Le Corbusier imza stilini mobilya alanında ikonik ve fonksiyonel tasarımlarla çeşitlendiriyor. Le Corbusier, mimar kuzeni Pierre Jeanneret ve Charlotte Perriand ile birlikte on yıl boyunca bir dizi mobilya üzerinde çalışıyor. 1928 yılında tasarladıkları LC4 Chaise Lounge, 1965’te Cassina tarafından üretilmeye başlanmasıyla bir fenomene dönüştü. 100 ikonik tasarım listesinde LC serisinden başka tasarımlar da mevcut.

Barcelona Chair, Ludwig Mies van Der Rohe, 1929

5- Sandalyelerin ekselansı

İspanya kral ve kraliçesi için tasarlanan Barcelona Chair (1929)

MoMA’nın kalıcı koleksiyonundaki bir başka Bauhaus ve Ludwig Mies van Der Rohe harikası. Barcelona’da gerçekleşen 1929 tarihli International Exposition’daki Alman Pavyonu projesinin bir parçası olarak, Ludwig Mies van der Rohe’nin imzasını taşıyor. Almanya’nın görevlendirdiği mimar Mies van Der Rohe, Alman Pavyonu ile Barcelona’ya bir yapı armağan ederken, İspanya Kralı ve Kraliçesi’ne de bu özel mobilyayı tasarladı. Arzu nesnesi tasarım, heykel gibi göz doyurucu bir ağırlığa sahip. Sandalye, malzemesinden işçiliğine ağırlığını hissettiriyor.

Tasarım, günümüze 1950’de geliştirilmiş bir versiyonuyla ulaştı. Mies van Der Rohe orijinal tasarımı 1950 yılında tek parçalı gövdeli ve paslanmaz çelikten olacak şekilde iyileştirmişti. Mies van Der Rohe, ikonik tasarımlar söz konusu olduğunda liste başı isimler arasında.

Please Have A Seat sergi görüntüsü

Mozaik Design Kurucusu Yaman Erturan ile soru-cevap

Mozaik Design’ın kurucusu Yaman Erturan ile Ortaköy’deki showroom’larına komşu Ortaköy Surp Krikor Lusaroviç Ermeni Katolik Kilisesi’nde gerçekleşen Please Have A Seat başlıklı sergiyi, ikonik kavramının günümüzdeki karşılığını ve merakla beklediği etkinlikleri konuştuk

Please Have A Seat sergi görüntüsü

"Tasarımdan ne öğrenirim?" sorusu etrafında gezinen 4. İstanbul Tasarım Bienali paralelinde gerçekleşen Please Have A Seat’in baş aktörleri sandalyelerin geçmişinden ve gelişiminden neler öğrenebiliriz?

O kadar çok şey öğrenebiliriz ki… Tasarım tarihine ışık tutuyor oluşunu birebir referans alabiliriz. Dönemin sosyolojik olaylarıyla ilişkilendirecek olursak tasarlanışı, üretimi ve üretilenlerin gördüğü ilgi ve değer zamanın koşullarında çok önem kazanıyor. Tasarım süreci; olayların kalıplarını keşfetmeye, incelemeye analiz etme aşamaları ile oluşuyor. İyi bir tasarım toplumun kültürel boyutunu ve gelişimini görmemizi sağlıyor.

Günümüzdeki tasarım anlayışında ‘ikonik’ tanımı sizce geçmişe kıyasla sizce nasıl değişti? Bir tasarımı -bu sergi özelinde konuşacak olursak bir sandalyeyi- günümüzde ikonik yapan nedir?

Toplum ve geniş kitleler tarafından kullanılması, algılanması ve onun kabul görmesidir.

Dikkat ederseniz bizim sergimizde yer alan birçok ürünün üretim ve kullanım dağılımını dünyanın her yerinde görebilirsiniz. Bu sandalyeler herkes tarafından takdir görmüş ve takdir gördüğü gibi de taklidi yapılmış tasarımlardır.

Please Have A Seat sergi görüntüsü

Mozaik Design sergileri tarihinde, sergi mekanları arasında Dolmabahçe Sarayı gibi tarihi yapılar da var. Please Have A Seat de komşunuz sayılacak Surp Krikor Lusaroviç Ermeni Katolik Kilisesi'ne yayılıyordu. Tasarım sergilerini bu gibi karakteristik yapılarda gerçekleştirmenizin sebepleri nelerdir?

Bizim niyetimiz iyi bir komşuluk. Sergileri tarihi binalarla birleştirme gibi bir niyetimiz yok. Surp Krikor Lusaroviç Kilisesi uzun yıllardır kapılarını çok az açmış tarihi bir binadır. Sergi sayesinde tanışma fırsatı bulduğumuz değerli bir dostluk kurduğumuz kilise mensupları ile bizi ve tasarım dünyasını ilişkilendirmek istedik. Bu vesileyle kapıların arkadaşındaki tarihi dokuyla da bütünleşmiş olduk.

2018/19 Sonbahar-Kış sezonunda görmeyi merakla beklediğiniz tasarım etkinlikleri hangileri?

Royal Academy of Arts tarafından Renzo Piano ile organize edilen The Art of Making Buildings’i bekliyorum.

Üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı?

Azucena adı altında yeni bir koleksiyonu Türkiye’ye getiriyoruz. Milanolu mimar Luigi Caccia Dominioni ve iki arkadaşı Ignazio Gardella & Corrado Corradi Dell'Acqua tarafından kurulan firma Milano dışında pek tanınmamış fakat B&B Italia, Azucena’yı bu sene bizlere tanıtma fırsatı buldu. Aynı zamanda Dominioni’nin mimari yapıtları ve bu yapıtların içinde tasarladığı objeleri Venedik Bienali’nde gezme fırsatı bulduk. B&B Italia firmasının çabaları ile Caccia Dominoni’nin ürünlerinin re-edition’ları üretilmeye, dünyanın sayılı showroom’larında satılmaya ve sergilenmeye başlayacak. Hatta biz buna öncülük edip ilk üretimlerini sergiye dahil ettik. Showroom’umuzda dünyanın çeşitli yerlerinde olduğu gibi bu ürünlerin kompozisyonlarını sergileyeceğiz.

Comments


bottom of page