Ali Taptık’ın 5 Kurumuş Çiçek, 7 Çetrefilli Olay ve 9 Samimi Yabancı başlıklı son sergisi 6 Aralık-16 Şubat tarihleri arasında İstanbul Bomonti’deki eski bira fabrikası içinde yer alan Leica Galeri’de fotoğraf izleyicisiyle buluştu. Sergi, bir olay örgüsünün sıralandığı bir romandansa birbirinden bağımsız hikâyeleri belli bölümlerde işleyen ve bunları birbirine uygun şekilde geçişlerle bağlayan bir öykü kitabına benziyor. Aslında başlık sergiyi ilginç bir şekilde tasvir ediyor ve daha sergiyi gezmeden sizi sergi hakkında düşündürmeye başlıyor
848 kelime
Fotoğraf: Ali Taptık
Sergide ilk başta gözünüze çarpan, galerinin -elbette daha önce gezmişliğiniz varsa- alıştığınızdan farklı bir yapıya bürünmüş olması. Bunu sağlayan, aşina olduğunuz beyaz duvarların kırmızıya boyanmış olması. Bu müdahale, hem fotoğrafların daha ön plana çıkarılmasını sağlamış, hem de mekânın sanki sergiye özel olarak yeniden düzenlenmiş olduğu izlenimini vermiş. Serginin başlığında geçen “olay” fotoğrafları, nispeten küçük baskılı siyah-beyaz serilerle verilirken, büyük basılmış renkli kurumuş çiçek fotoğrafları farklı bölümleri hem birbirinden ayıran hem de birbirine bağlayan bir etkiye sahip olacak şekilde yerleştirilmiş.
Taptık’ın işlerinde en başından beri nispeten üstü kapalı olan bir hikâye anlatımı vardır. Kariyerinin ilk zamanlarında ürettiği, daha kişisel günlük tarzındaki Remembering me serisinde gözlenen ve bir sonraki serisi Kaza ve Kader’de de devam eden bu özellik, Nothing Surprising ile beraber az da olsa kişisellikten uzaklaşarak yerini daha “araştırma” odaklı işlere bırakmıştı. Bunda muhakkak Taptık’ın kendisinin de geçirdiği değişimin etkisi vardır. Bir lisans öğrencisinden yüksek lisans doktora öğrencisi ve akademisyen olmaya giden yolda, insanın ilgi alanları ve dünyaya bakış tarzında da bazı değişimler gözlenmesi kaçınılmaz. Aynı zamanda salt fotoğrafçı olmaktan bağımsız yayıncılığa olan ilgisinin de etkisiyle tasarım üzerine profesyonel olarak da çalışmaya başlayan Taptık’ın bu farklı ilgi alanları da işlerine yansıyordur diye düşünüyorum.* Örneğin, son işlerinden Looking at Osmanbey, ilk kertede bir semti incelemeyi amaçlayan bir araştırma projesi gibi görülebilir. Fakat aslında Osmanbey, Taptık’ın çocukluğundan beri gidip geldiği, bir dönem yaşayıp iş ürettiği, şimdi de çalışma mekânına ev sahipliği yapan bir semt aynı zamanda. Belki bazısında ilk bakışta görünmese de işlerinin her zaman kişisel izler barındırdığını söylemek yanlış olmayacaktır.
5 Kurumuş Çiçek, 7 Çetrefilli Olay ve 9 Samimi Yabancı, birbirinden ilgisiz görünen birden fazla hikâyenin ustalıkla bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş gibi görünüyor. Bunlar, her zaman açıkça öyle olduklarını belli etmeseler de otobiyografik izler taşıyan, belki de fotoğrafçının not defteri gibi görülebilecek küçük seriler. Sanki uzun zamana yayılan bir not defterinden birbiriyle ilgili bölümler seçilip bir anlatı oluşturulmaya çalışılmış. Bunun -en azından bizim ülkemizdeki fotoğrafçılık için- nispeten yeni bir dil olduğunu söylemek lazım.
Fotoğraf: Ali Taptık
Geçtiğimiz 10 yılda, hemen her şeyin İnternet’te kolaylıkla bulunabilmesi ve dijital ortamın baskınlaşmaya başlamasıyla birlikte fotoğraf kitaplarındaki artışın karşı bir hareket yarattığı söylenebilir. Kitap, aslında izleyiciyi sanatçının işlerine daha yakınlaştıran bir paylaşım aracı. Aynı zamanda sergi benzeri sunumların uçuculuğu düşünüldüğünde daha kalıcı bir yöntem ve sergilerin dolaştırıldığı zaman uyarlanabileceği gerçeğinden bakıldığında da nihai bir sunum aracı. Özellikle fotoğraf için -baskıların bir sergide olabileceğinden küçük olması dışında- kendi halleriyle sergilenebildiği bir alan. Fotoğraf kitabındaki yükseliş, doğrusal anlatımın dışında olasılıklara da imkân sağlayıp eskinin hikâye anlatımının aksine postmodern bir yaklaşım getiriyor. İşin içine sadece mantık değil, duygular, çağrışımla birbirine bağlanan görüntüler de giriyor artık. 5 Kurumuş Çiçek, 7 Çetrefilli Olay ve 9 Samimi Yabancı’ya baktığınızda var olan bölümlendirmeler ve fotoğrafların birbirine bağlanma biçimleri, aynı zamanda bir kitaba bakmakta olduğunuzu da çağrıştırıyor. Elinizde tutup yaklaşarak baktığınız değil ama içinde gezebildiğiniz bir kitap bu adeta. Hikâyelere ait fotoğrafların küçük basılmış olması onlara yaklaşmanızı ve yakınlaşmanızı sağlıyor. Bölüm aralarını işaret eden renkli kurumuş çiçek fotoğrafları ise büyük basılarak vurguları artırılmış izlenimi veriyor. Ve yine bir kitaptaki kurguya benzer bir şekilde, birbirinden uzak gibi görünen ama dikkatli bir şekilde yakınlaşıldığında aralarındaki bağlantıların kurulabildiği bir seçkiden söz edilebilir.
Taptık’ın kişisel günlüğünde, onun sanatçı olmasının yanında araştırmacı ve aktivist yönlerini de ortaya çıkarak işler var. Bunlardaki ortak hafıza izleri, en azından bir grup insanın, o fotoğraflardaki hissi fotoğrafçınınkiyle birlikte almasını da sağlayacak bir etki yaratıyor. Örneğin, Taptık’ın da korunması için aktif olarak çalıştığı İstanbul’daki bostanları çevreleyen kara surları ile Diyarbakır’ın surları, bir hikâyede birbirlerini tamamlayacak şekilde yan yana sergileniyor; aynı “olay”da bir seyyar bitki satıcısı, bostanlarla ilgili başka fotoğraflar ve -arka planda flu olarak bir bahçenin de görülebildiği- bir peygamber devesi fotoğrafı da görülebiliyor.
Fotoğraf: Ali Taptık
Bazısı birbiriyle doğrudan bazısı uzaktan bazısıysa duygusal olarak bağlı fotoğraflar var “7 çetrefilli olay”da. Burada fotoğrafları birbirine bağlayan en önemli etken, sanırım çok açık görülmeyen ama hissedilen duygusal bağlam. Fotoğrafçısının konusuna olan duygusal mesafesini de yansıtan ve serginin tümünde hissedilen bir bağlam bu. İşin ilginç olanı, bu bağlamın sanatçının çok farklı dönemlerinden ve farklı coğrafyalardan işlerini yan yana getirirken de işlemesi. Böyle baktığımızda, 5 Kurumuş Çiçek, 7 Çetrefilli Olay ve 9 Samimi Yabancı, Ali Taptık’ın da kendiyle küçük bir hesaplaşması belki. Adeta eski defterleri karıştırarak hem bugüne kadar yaptıklarını gözden geçirdiği hem de bugüne kadarki çalışma sürecinde nereye geldiğini sorgulamanın bir yolu olmuş hissini veriyor bu sergi süreci. Kendisi için buradan nereye gideceğini anlamak için bir fırsat, bizler için de yeni işlerini heyecanla beklemek için bir ara durak.
Fotoğraf: Ali Taptık
*Burada fotoğraf dışında geçtiğimiz İstanbul Bienali’ne yaptığı gerçekle kurgu arasında bir yerde duran Dostlar ve Yabancılar işi ile en son Tasarım Bienali’ne ortağı tasarımcı Okay Karadayılar ile yayımcılığı sorgulayan YAY-POP projesini de anmak gerekir.
Comments