top of page
Yazarın fotoğrafıUnlimited

Protocinema'dan beş şehirde beş sanatçı: A Few In Many Places

26 Eylül tarihinden itibaren Protocinema beş şehirde beş sanatçı müdahalesinden oluşan hiper-yerel ve birbiriyle küresel ölçekte bağlantılanan grup sergisi A Few In Many Places’i sunuyor. Sanatçılar, Montreal’de Abbas Akhavan, İstanbul’da Burak Delier, Philadelphia’da Michelle Lopez, Beyrut’ta Stéphanie Saadé ve Berlin’de Hasan Özgür Top, kendi evlerinde, mahallelerinde ve ülkelerinde, eski ideolojilerin kırılma ve yeniden düzenlenme anlarına odaklanarak tarih döngülerini ele alıyor


Burak Delier, Maya, 2020, Protocinema (Istanbul, Newyork) tarafından


A Few In Many Places sanatçılarının hepsi müdahalelerinde miras alınmış sistemlerle hesaplaşıyor ve “ateşle yüzleşme”yi göze alan bir irade sergiliyor. Her sanatçı, karantina içinde ya da dışında ziyarete açık kalacak olan yerel dükkan sahipleriyle ve/veya metruk mekanlarla işbirliği yapacak, havayolu ulaşımı veya nakliye ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde buluntu malzemeler ve kısıtlı ölçekte maddi tüketim kullanacak. Sanatçıların yeni üretilen işlerinin her biri, hem fiziksel mekanlarda hem de dijital ortamda erişilebilen, çok dilli bağımsız bir yayın olan Proto-Zine üzerinden ilişkilenecek. Stéphanie Saadé Lübnan’da çocukluğundan tanıdık bir nesne olan kurşun delikli metalik vitrinin eylemlerini, bir tabanca ve kurşun aracılığıyla yeni bir perdeye 38 yeni delik açarak tersine çevirmeyi, ve böylelikle çalkantılı tarihle ilişkili şiddet döngüsünü de tersine çevirmeyi amaçlıyor. Perdedeki deliklerin konumları, sanatçının çocukluğunda arşınladığı yolların varış noktalarına denk geliyor. Seçilmiş delik sayısı ise sanatçının yaşına (37) ve buna eklenen bir delik tüm yolların çıkış noktasına, aile evine denk geliyor. Ülke çapında protestolar sürerken ve son dönemin en sert ekonomik krizlerinden biri yaşanırken bu delikler, içeriden görüldüğünde, güneş ışığını ve semavi bir dinginliği içeri getiriyorlar. Burak Delier Ek Biç Ye İç’e, bir fırına yerleşecek ve bölgenin tarihini yansıtan ses ve ışık/videolar kullanarak ekmek mayası üretecek, ardından pişirdiği ekmeği paylaşacak. Geleneksel olarak, yemeğin endüstriyelleşmesinden önce nesillerden nesillere aktarılan mayanın kendinde taşıdığı bellek, kentsel hayatın başka alanlarındaki yıpratıcı aktarımların metaforu olarak işlev gören kendi öykülerini ve travmalarını taşır.


Solda: Michelle Lopez, Keep Their Heads Ringin’, 2020, Protocinema (Istanbul, Newyork) tarafından

Sağda: Abbas Akhavan, Spill, 2020, Protocinema (Istanbul, Newyork) tarafından, Parc Offsite (Montreal) işbirliğiyle

Hasan Özgür Top, IŞIL’ın propaganda malzemelerine odaklanarak radikal ve totaliter hareketlerin anlatıları arasındaki benzerlikleri inceliyor. Buluntu ve DIY çekimler ile ürettiği video işiyle Klasik dönemden bugüne maskülen mitolojilerin izdüşümlerini takip eden kurgusal ama özdüsünümsel bir çalışma oluşturuyor. Abbas Akhavan’ın yeni sessiz videosu Parc OFFSİTE isimli yeni bir mekanın dış pencerelerine yansıtılacak. Yakın zamanda Eli Kerr tarafından Montreal’de Parc Avenue üzerinde açılan proje mekanı, metin ve görsel kullanarak şairlerin ve pandomimcilerin maddi yoksulluğu dahil olmak üzere bir dizi konuya değinen kısa bir video çalışmanın gösterimine her gece ev sahipliği yapacak. Sessiz çiçekler, en küçük fiziksel imkanlarla bile derin bir çalışma üretebilme ihtimalini gösteriyor.


Solda: Hasan Özgür Top, The Fall of a Hero, 2020, Protocinema (Istanbul, Newyork) tarafından, SAHA Derneği'nin desteğiyle

Sağda: Stéphanie Saadé, A Discreet Intruder, 2020, Protocinema (Istanbul, Newyork) tarafından, Marfa Projects’ (Beirut) iş birliğiyle

Philadepohia’da Michelle Lopez’in ses yerleştirmesi, hem bir özgürlük ve eşitlik amblemi olan, hem de iflasla tanımlanan Amerikan Özgürlük Çanı’nın karmaşık sembolizmini ele alıyor: üzerindeki meşhur çatlak, bu iri demir döküm parçasının sesini daha başından arızalı ve sessiz kılmıştır. Bu ses yerleştirmesi, tarihi hazinenin mekanında, arızalı çanda, "ding-dong" ifadesinin, buluntu müzik parçalarında ve kaydedilmiş sohbetlerde, kutlama olarak değil de bir hakaret biçimi olarak, yerme anlamındaki kullanımlarıyla yankılanıyor olacak. Çanın senkoplu çınlamasının ses karışımı, ve eşzamanlı hakaretlerin anonsu, özgürlük kavramını dur durak bilmeden sorgulayarak kurumsal ırkçılığın şiddetini gözler önüne serecek. Bu iftiralar birikimi yavaşça her "ding" ve her "dong" ile Birleşik Devletler’deki gündemin gerçekliğiyle yankılanmaya başlayacak. Sanatçıların hepsi, mevcut bağlamımızı ve uzun, trajik bir insan sagasının döngüsünü yansıtarak kendi topluluklarını taban düzeyinde aktive edecek. Gerçek hayat izleyicilerini hedefleyen bu hiper-yerel ve küresel bağlantılı müdahaleler, bir çok yerde ve az sayıda insan için tasarlandı.

Comments


bottom of page