14 Şubat - 27 Nisan 2018 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta gerçekleşen Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisi, Sabahattin Ali’nin yaşamı boyunca bulunduğu Anadolu şehirlerine ve Berlin’e yazarın gözünden bakmayı amaçlıyordu. Sabahattin Ali Arşivi’nden çıkan yeni belge ve fotoğrafların yanı sıra Tarih Vakfı Arşivi ve Ömer M. Koç Koleksiyonu’ndaki belgelerle zenginleşen sergiyi konuşmak üzere Sevengül Sönmez ile bir araya geldik
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali’ye dair araştırmalarını uzun yıllardır sürdüren Sevengül Sönmez, bu kez Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisiyle sanatseverle Sabahattin Ali’yi buluşturdu. “Sabahattin Ali'yi yeni tanıyanlar onun Kürk Mantolu Madonna'dan ibaret olmadığını gördü” diyen Sönmez ile serginin oluşma sürecini ve tabii Sabahattin Ali’nin şehirlerini konuştuk.
Sevengül Sönmez
Siz, Türkiye edebiyatının en önemli isimlerinden Sabahattin Ali’yi uzun yıllardır araştırıyorsunuz ve üzerine çalışmalar yapıyorsunuz. Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisini yapma fikrinin fitilini ateşleyen ne oldu?
Sabahattin Ali çevresiyle, çevresindeki insanlar ve mekânlarla çok ilgili biri. Doğaya düşkün, şehri ve şehrin çevresini yaşamayı seven, her şeyden önce gezmeyi seven biri. Filiz Ali çocukluk yıllarına dair anlattıklarında babasının bu özelliklerini anlatırken Sabahattin Ali’yi tanıyan herkes gibi gezmeye duyduğu merakı da dile getiriyor. Eserlerinde de bu ilginin, güçlü gözlem gücünün etkisini görüyoruz zaten.
Şehirlerin insan yaşamına etkisi beni her zaman ilgilendirmiştir. Sabahattin Ali’nin yaşadığı yılların Ankara’sı ve gezdiği şehirlerin onun eserlerine etkisi benim hep ilgimi çekti. Sergi bu merakın izinde Filiz Hanım’la konuşurken, onların yaşadığı evi, coğrafyayı, buralarda yaşanan dostlukları anlamaya çalışırken ortaya çıktı.
Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisinden
Sabahattin Ali’nin hayatını araştırırken nasıl bir yol planı izlediniz?
Doğrusu öncelikle her şeyi bir araya getirmeye çalıştım, şimdi de bu bir araya gelenlerden kitaplar, sergiler yapmaya; Sabahattin Ali’yi bütünlüklü olarak tanıtmaya çalışıyorum.
Sabahattin Ali’ye dair ilk kez ortaya çıkan belge ve fotoğrafları biraz anlatır mısınız?
Bu sergi uzun yıllardan bu yana çalışırken zihnimde yer eden Sabahattin Ali imgesinin bir yansıması. Ondan geriye kalan, eşi Aliye Ali ve kızı Filiz Ali tarafından büyük bir özenle korunan her şeyi defalarca okudum, farklı arşivlerde belge taramaya devam ettim. Tarih Vakfı Arşivi bunlardan en önemlisi. Ayşe Sıtkı İlhan’a yazdığı mektuplar bu arşivdeydi, sağ olsunlar bizimle paylaştılar. Sayın Ömer M. Koç da elindeki belgeleri ve kitapları sergi için bize verdi.
Sabahattin Ali’nin Sivas-Kayseri-Erzincan-Zonguldak gezi notları ve bu gezide çektiği fotoğraflar, Balıkesir Öğretmen Okulu’nda tuttuğu günlük, Kürk Mantolu Madonna’nın taslakları, Almanya’dan Mustafa Seyit Sutüven’e yazdığı Mustafa’ya Mektup şiiri, Nahit Vedat Fıratlı ve Ayşe Sıtkı İlhan’a yazdığı mektuplar sergide ilk kez izleyenlerle buluşuyor.
Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisinden
Şehirleri ne kadar sevse de Ali’nin kaçış noktası hep doğa olmuş. Siz de Kuyucaklı Yusuf’tan alıntıyla bu yüzden mi serginin ismini Şehirlere Alışamadı seçtiniz?
Evet. Sabahattin Ali, eserlerinde de doğaya bir karaktermişçesine yer veriyor. Özellikle de dağlara… Kuyucaklı Yusuf başta olmak üzere yazdığı tüm metinlerde doğanın ve coğrafyanın insan ruhu ve davranışları üzerindeki etkisini çok iyi anlatıyor. Kendisi de şehirde yaşayan ama bunalınca doğaya sığınan biri. Bu nedenle sergiye Kuyucaklı Yusuf’tan bir cümleyi isim olarak seçtim.
Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisinden
“Anadolu’nun küçük şehir hayatına alışamadığım için orada boğulur gibi olurdum” diyor, Yozgat için. Sizce Sabahattin Ali’nin kendini bulduğu şehir ya da şehirler hangileriydi?
Öyle görünüyor ki, tüm şehirler Sabahattin Ali’yi bir biçimde etkilemiş, kimilerinde çok sıkılmış ve kendini okumaya yazmaya vermiş. Kimilerinde ise dostluklar kurmuş, çok iyi vakit geçirmiş. Bunların hepsi onun edebiyatına da yansımış. Bence Sabahattin Ali’nin kendini bulduğu şehirler, Ege şehirleri… Bu şehirler onun doğa sevgisini perçinlemiş, ruhunu özgürleştirmiş.
Sabahattin Ali’nin bu yolculuğunda sizi en çok şaşırtan detay ne oldu?
Bu sergide ilk kez sergilediğimiz materyallerin bence en ilginci, Sabahattin Ali'nin 1939 Nisan'dan Ağustos'a kadar Ankara'dan yola çıkarak; Sivas, Kayseri, Erzincan, Gümüşhane, Samsun ve Zonguldak hattında yaptığı gezide tuttuğu notlar ve çektiği fotoğraflar. Bu sergiyi ortaya çıkartan da bu materyaller oldu. Çünkü biz gezi yazıları yazan bir Sabahattin Ali tanımıyoruz. Bu gezi yazıları onun sanatı ve yazarlığındaki çok yönlülüğü de yansıtıyor. Mesela Zonguldak'ta kömür madenine gitmiş. Madeni yazmış, bugüne kadar hiç düşünülmeyen bir konuyu, kuyularda çalışan hayvanları yazmış.
Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisinden
Sizce bu şehirlerdeki bu anıları olmasa nasıl bir Sabahattin Ali ile karşılaşırdık?
Şehirlerin, gezilerin, orada gördüklerinin Sabahattin Ali’nin duygu ve düşünce dünyasında önemli bir yeri var. Onu pek çok açıdan beslemiş bu şehirler. Yozgat’tan Berlin’e giden bir adam düşünün, kendisine ne kadar çok şey katmıştır bu yolculuk.
Sabahattin Ali çok iyi bir gözlemci. Bu gözlemleri onun edebiyatını da doğrudan etkiliyor. Belki de onu bu kadar özel bir yazar kılan bu ayrıntılar. Gördükleri, yaşadıkları, dinledikleri tüm gerçekliğiyle özellikle de öykülerinde karşımıza çıkıyor. Yozgat Hanende Melek’i, Ankara’da Yeni Dünya’yı, Kazdağları Hasan Boğuldu’yu gözlemleri sonucunda yazıyor. Hapishanede tanık olduklarını da Bir Şaka, Kafa Kâğıdı, Kazlar öykülerinde. Elbette iç dünyasını da buralarda yazdığı şiirlerde görüyoruz. “Aldırma gönül aldırma” nakaratıyla bildiğimiz Hapishane Şarkısı Sinop Hapishanesi’nin ürünü. Bu şehirler olmasaydı bu eserler de olmazdı.
Şehirlere Alışamadı - Sabahattin Ali’nin Şehirleri sergisinden
Sabahattin Ali’ye dair tüm arşivin farklı sergileme teknikleri sayesinde sergi gerçekten çok etkileyici olmuş. Bu süreçten biraz bahseder misiniz? Hangi dokümanı nasıl sergileyeceğinize nasıl karar verdiniz?
Serginin fikri oluşunca konuyu müzeolog ve tasarımcı arkadaşım, serginin de tasarımcısı Burçak Madran’a anlattım. Sergilenme şekline birlikte karar verdik, ama her şeyden önce tüm sergileme buluşları sergiyi tasarlayan Tetrazon ekibine ait. Bu ekiple uzun zamandır edebiyat sergileri yaptığımız için materyallerin nasıl sergileneceğine birlikte karar vermek çok kolay ve keyifli.
Sergiye şu ana kadar olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
50 bine yakın ziyaretçiyi geçtik. Sergiye ilgi çok yoğundu ve her geçen gün arttı. Sosyal medyada çok paylaşıldı, basın da çok ilgi gösterdi. Sabahattin Ali'yi yeni tanıyanlar onun Kürk Mantolu Madonna'dan ibaret olmadığını gördü. Aşağıda kitapçıya indiğimde, sergiden çıkan çoğu insanın kitapçıdan da bir Sabahattin Ali kitabı alarak çıktığını görüyorum. Bu da oldukça mutluluk verici.
Sabahattin Ali
#hergünebiryazı #artunlimited #unlimitedrag #NihanBoraSapmaz #YapıKrediKültürSanat #ŞehirlereAlışamadıSabahattinAlininŞehirleri #SabahattinAli #SabahattinAliArşivi #ÖmerMKoçKoleksiyonu #SevengülSönmez #KürkMantoluMadonna #FilizAli #AliyeAli #TarihVakfıArşivi #AyşeSıtkıİlhan #BalıkesirÖğretmenOkulu #MustafaSeyitSutüven #NahitVedatFıratlı #KuyucaklıYusuf #BurçakMadran #Tetrazon
Comments