Sabo’nun Paracetamol isimli ilk kişisel sergisi 23 Şubat 2019’a dek Versus Art Project’te devam ediyor. Çocukluktan bugüne belleğine yerleşmiş imgelerden yola çıkan sanatçı, deneyimlerini bilinçaltı imgeleriyle birleştirirken, çözümü kişiye göre değişen, herkes için farklı anlamlar ifade edebilecek kompozisyonlar yaratıyor. Bellekteki imgenin değişiminde zamanın oynadığı role odaklanan ve adını sanatçının çocukluğunda yaşadığı bir hikayeden alan Paracetamol’ü İlker Cihan Biner değerlendirdi
823 kelime
Sabo, Kapıya Varmıştık Oysaki, 2018, Tuval üzeri yağlıboya, 100 x 80 cm
0. Giriş
Sabo'nun Paracetamol sergisini analiz etmeye girişmeden önce eserlerin oluşum aşamalarını hayal edebiliriz. Sanatçı bu çalışmaları yaratırken nelerden etkilendi? Hangi hikâyeler onu resim yapmaya itti?
Sergiye dair tüm bu sorular belirirken hafıza meselesiyle karşılaşıyoruz. Zira sanatçı eserlerini oluştururken belleğinde yer alan ufak detaylara başvuruyor. Birçok anıyı değerlendirip görsel kompozisyonuna katıyor. Bu temadan yola çıktığımızda bellek ve estetik ilişkisini görüyoruz. Ama önce hatıraların zaman mefhumuyla iç içe hâllerini değerlendirebilmemiz gerekiyor. Nitekim Paracetamol sergisindeki resimlerin ortaya çıkışının ya da sanatçının hafızasında yer edinen olayların görsel olarak nasıl hikâyeleştirildiğine bakabilmek bizler için önem teşkil ediyor.
Sabo, Volkan, 2017, Tuval üzeri yağlıboya, 50 x 35 cm
1. Zaman ve kırınım örüntüleri
Zamanı çok tanıdık ve yalın biçimlerde düşünürüz. Geçmişten geleceğe akan bir birimmiş gibi yorumlarız. Gelip geçen her ne varsa geride kalıyormuşçasına geçmişi etkisizleştiririz. Sanki hep ileriye doğru adım atıyormuş hissine kapılırız. Görelilik kuramı tüm bu birimsel anlayışı yerle bir eder. Zaman Einstein'ın düşüncesinde düz bir çizgi halinde olmayan, farklı hızlarla akan karmaşıklık olarak tasvir edilir.
Şimdi olarak adlandırdığımız süreç ise son derece ufak, yerel bir bağlantıyken hafıza duygusal gerçeklikleri barındırır. An dediğimiz o minik akış hep belleğimizle karışık halde ortaya çıkar.
Anıların duygusal gerçekliği derken onların fiziğinden bahsediyorum. Önümüzde beliren olay örgülerinin belirli bir ısısının olduğunu söyleyebiliriz.
Termodinamik etkisi diyebileceğimiz bu durumu biraz daha açalım: Çocukluğumuzda veya ergenliğimizde yaşadığımız herhangi bir sorun ya da an karşımızda belirdiğinde çeşitli etkileşimler yaşarız. Ama hadiseler zinciri tam da yaşandığı gibi belirmez. Kısa vadede, şimşek hızıyla gözümüzün önüne gelir. Bizler o geride kaldığını hissettiğimiz durumları yeniden yaşarız. Yani geçmiş bir bitiş noktasını ifade etmez. Yaşanmış canlı deneyim yeniden karşımıza çıkma potansiyeli taşır. Hatıraların dolaşımı kimi zaman daha soluk, bazen de güçlü imgeler olarak böyle gerçekleşir.
Bu durumda bellek mevzusu estetik ile yakından ilişkili hale gelebilir.
Bir zamanlar gerçeküstücüler eserlerinde rüyalarını yansıtma telaşına içine girdiler. Düşler sanatsal malzemeye rahatça konu olabilir miydi? Jean Cocteau o dönemler sürrealistlerin gerçekliğin görüntüsüne zarar verdiklerini ama kendisine dokunamadıklarını söyler. Adorno, Cocteau'nun eleştirisini genişleterek gerçeküstücülerin konunun hakkını vermediklerini ifade eder. Çünkü rüyalar eserin teması olsa da, olduğu gibi aktarılamaz. Mutlaka yaratımda bir biçim gerekir. Bellek ve estetik ilişkisi de böyle gelişir. Hafıza ile yeniden beliren mikro bir olay örgüsü tuvalde, kâğıtta veya kamerada işlendiğinde malzemelerin etkisiyle başka formlarla kavuşur.
Paracetamol’e döndüğümüzde ressamın belleğinin örüntülerinin saf biçimlerde tuvallere aktarıldığını söyleyemeyiz. Sanatçı çalışmalarında hafızasına kazınan olaylardan etkileniyor. Diyebiliriz ki; anılar Sabo'nun kendi düzenlemelerine katkıda bulunuyor. Bu yüzden yansıma yerine kırınım mefhumuna başvurabiliriz. Kavram bizlere farklılıkların etkilerinin haritasını çıkarmada yardımcı olur. Çünkü Sabo öznel deneyimleri olan hatıralarından yola çıkarak kendine has bir saha yaratıyor.
Kırınım etkileri barındıran bu alan doğrudan bizleri de içine çekiyor. Öyleyse eserlerdeki fark örüntülerinin neler olduğuna bakabiliriz.
Sabo, Paracetamol, 2018, Tuval üzeri yağlıboya, 50 x 34.5 cm
2. Rengin gücü
Sabo için klişe verilerle, figürlerle mücadele etmek etik anlamda ciddi bir önem taşıyor. Sanatçının esas arzusunun resmetme eylemi yoluyla kendine has dünya yaratmak olduğunu söyleyebiliriz.
Sergide klişelerle mücadele etme vurgusu özellikle bazı çalışmalarda daha net ortaya çıkıyor. Örneğin bir resimde farklı tonlamalarla bazı organların formu değişirken renk skalası genişliyor. Paracetamol adını alan bu eserde bir kafa figürü var. Tenin koyu renklerle donatıldığı çalışma Paracetamol adlı ilacın sahibine gönderme yapıyor. Serginin ismi olabilecek kadar sanatçının hayatında önemli olan bu ilaç ağrı kesici, ateş düşürücü etkiye sahip olma özelliği taşıyor. Küçükken aşırı dozda aldığı Paracetamol'un yarattığı etki Sabo'nun hafızasına kazınıyor.
Ama sergide iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor: İlk grupta gündelik yaşamda karşılaşılan olayların hafızada birikmesinden yola çıkılarak çizilen resimler var. Kapıya Varmıştık Oysaki birbirinin üzerine kusan iki figürü, Namastede yoga yapan bedeni, Shame On You ağaç kesen adamları, Tornado’da yıkıntı halinde bir evi, Tsunami'de harap olmuş bir kent betimlemesi görüyoruz.
Sabo, Tsunami, Tuval üzeri yağlıboya, 170 x 200 cm
Sabo, Franny ve Zooey, Salinger, Tuval üzeri yağlıboya, 170 x 200 cm
İkinci grupta Sabo'ya katkı sağlayan ve şahsi gelişiminde önemli rol oynayan sanatçılara dair çalışmalar mevcut. Ernest Hewingway portresi, Salinger'ın romanına atıfta bulunan Franny and Franny and Zooey, Camus'ye gönderme niteliğinde Veba/The Plague sanatçının etkilendiği eser ve yazarlara gönderme yapıyor.
Çalışmalara bütünüyle baktığımızda ise resimlere yayılan renk çeşitliliğinin bir güç olduğunu ifade edebiliriz. Zeminin kurulumunda önemli olan renk, Sabo'nun resimlerindeki biçimi doğrudan etkiliyor. Güçlü tonlarla ters-yüz edilmiş figürler, nesneler eserlerin kudretine atıfta bulunuyor.
Sabo, Veba, Camus, 2016, Tuval üzeri yağlıboya, 24 x 18 cm
3. Sonuç
İdil Deniz Türkmen sergiye dair yazdığı katalog metninde sanatçının yarattığı melez imgelerden bahsediyor. Bir önceki fragmana binaen yazarın bu ifadesini yeniden kırınım kavramıyla genişletebiliriz. Paracetamol'de fark yaratan her resmi yan yana getirdiğimizde esasında düşünsel bağlamda coğrafi bir alan yaratıldığını görüyoruz. Tropikal adayı andıran bu sahanın Sabo'nun gücü olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu estetik temaşanın derinliği sanatçıyı daha özel bir yere taşırken yazıyı Pasolini'nin bir şiiriyle bitirebiliriz;
"Fakat düşünüyorum. Dostça bir köşede, ...Yolculuk boyunca, emilmiş düşüncelerimin içine, Arayarak sonsuz dersler, Yalnızca bir dize için, dizenin bir parçası için..." (1)
Sabo, Hortum, 2017, Tuval üzeri yağlıboya, 90 x 120 cm
1) Pasolini’nin Düşünmenin Ayrıcalığı adlı şiiri. Çeviri: Selahattin Yıldırım ( Şiirin alıntısı Selahattin Yıldırım’ın yazdığı Agora Kitaplığından çıkan Pier Paolo Pasolini kitabından)
Comments