Deneysel sanatın ve çağdaş sanatta ışık kullanımının öncülerinden Otto Piene; 17 Temmuz 2014’te, Berlin’de Neue Nationalgalerie ve Deutsche Bank Kunsthalle’de eşzamanlı olarak gerçekleşen More Sky sergisinin açılış günü hayata gözlerini yummuştu. Büyük sanatçıyı Özge Yılmaz’ın Art Unlimited’in Eylül 2014’te çıkan 28. sayısı için yazdığı yazısıyla anıyoruz.
Otto Piene
Sıfır Grubu’nun kurucusu olan Otto Piene’yi deneysel sanatın, ışığın, hareketin ve devinimin sanatçısı olarak tanımlamak mümkün. Alman sanatçının erken dönem işlerinin bir araya getirildiği, Berlin Neue Nationalgalerie ve Deutsche Bank Kunsthalle işbirliğiyle Berlin’de düzenlenen son sergisi More Sky'da, bu tanımlamanın ne kadar doğru olduğunu bizlere bir kez daha kanıtlıyor adeta. Tabii izleyicisine, Piene’nin devinime adanmış üretimlerini ve hayatının mihenk taşlarını sunan bu sergiyi -ne yazık ki- önemli kılan bir diğer unsur daha var. Sanatçı, 17 Temmuz’daki sergi açılışı yapılalı daha birkaç saat olmuşken ve iki gün sonraki büyük açılış etkinliği Sky Art Event’in hazırlıklarının sürdürdüğü sırada hayata gözlerini yumdu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, Almanya’nın sıfır noktasıydı. Bırakın binaları, kavramların bile tuzla buz olduğu bir ortamda yeni, başka, şaşırtıcı bir sanat anlayışının doğması hiç de şaşırtıcı değildi aslında. Otto Piene’nin Heinz Mack ile birlikte kurucusu olduğu Sıfır Grubu, İkinci Dünya Savaşı’nı bir milat olarak görüp savaş sonrasında sanatı yeniden tanımlayarak yeni olasılıklar arayışında olan bir akımdı ve doğa, teknoloji, hareket ve devinimle ilerleyerek kendine yepyeni bir alan yaratmıştı. Bu sanatsal alan, tek günlük stüdyo sergileri, toplantılar, manifestolar, açık hava etkinlikleri ve bilimden beslenen sanatsal üretimlerle Yves Klein, Piero Manzoni ve Arnulf Rainer gibi farklı ülkelerden çağdaş sanatçılarla birlikte hareket eden bir ağa dönüşmüş 20. yüzyıl sanatının yapı taşlarından biri olacaktı.
Bu akımın kurucusu olan Piene de, hiç kuşkusuz, 20. yüzyılda “sanatçı” kavramını daha da zenginleştiren isimlerden biri oldu. Sanatçının aynı zamanda bir araştırmacı ve düşün insanı olduğunu, hem bilimden beslenip hem de tini korumanın mümkün olduğunu pek çok kez ispat etti işleriyle. Piene, ilginçtir ki renkleri, ışığı ve titreşimleri gizli bir formülle saf enerjiye dönüştürürken hem dağları, gökyüzünü, güneşi, gökkuşağını ve yıldızları resmetmek gibi son derece
bireysel ve naif üretimlerde bulunmuş, hem de mühendislik harikası büyük organizasyonlarla çevresel ve ekolojik sanatın ilk örneklerini vererek, teknoloji - sanat ilişkisine dair temel bağları kurmuştur.
Resim ve felsefe öğrenimi görmüş olan sanatçı, akademik ve araştırmacı yönünü daima canlı tutarak, sanatsal birikimini yeni nesillere aktarmayı da başarmış oldu. Yaşamı boyunca birçok üniversitede dersler veren ve konuk öğretim üyesi olarak bulunan Otto Piene, 1968 yılında MIT’nin efsanevi görsel sanatlar departmanı Center for Advanced Visual Studies (CAVS)’de de ders vermeye başlamış ve 1974 - 1994 yılları arasında merkezin direktörlüğünü yürütmüştür. CAVS’in bugünün sanat dünyasındaki etkisi düşünüldüğünde, Piene’nin devrimci ruhunu ve akademik gücünü daha iyi anlayabiliriz.
‘Iowa Yıldızı’, 1979, Sky Art Festivali, Alaska Görsel Sanatlar Merkezi, ABD. Fotoğraf: Bill Fitzgibbons
Piene için ışık, bir özgürlük simgesi olmuştur hep. İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık gecelerinin ardından üretimlerinde ışıktan beslenmesi kaçınılmaz olur. Dört elementi büküp sonsuz enerjiye çevirdiği heykel, çizim, resim ve baskıları sanatçının deneysel, araştırmacı ve tutarlı tavrını ortaya koyar. Otto Piene’nin, hayattayken gerçekleşen son sergisi “More Sky” da, Neue Nationalgalerie ve Deutsche Bank Kunsthalle’de bu tavrın başat üretimlerini sergiliyor. Neue Nationalgalerie’nin üst katındaki slayt enstalasyonu ‘Proliferation of the Sun’, her akşam 22.00’den sabah 03.00’e dek ışıklandırılarak izleyiciye sunuluyor. İlk kez 1967’de, New York’ta gerçekleştirdiği ve ardından pek çok şehirde tekrarlanan ‘Proliferation of the Sun’ işini Piene, “uzamda şiirsel bir yolculuk” olarak tanımlıyor. Neue Nationalgalerie’nın üst katında her gece elde boyanmış cam slaytların, mekana yansıtılmasıyla muazzam bir renk, ışık ve -kaçınılmaz olarak- bir enerji alanı oluşturuluyor.
‘Güneşin Çoğalması’ 1967, Multimedya performans, Art Intermedia Galeri, Köln, Almanya. Fotoğraf: Walter Vogel
Deutsche Bank Kunsthalle’de ise, Piene’nin Sıfır Grubu yıllarını da içine alan ve pek çoğu Deutsche Bank Koleksiyonu’nda bulunan, bir kısmı da farklı koleksiyonlardan ödünç alınan 60 erken dönem çalışması sergileniyor. Işık heykelleri, duman ve ateş baskıları, ateş resimleri ve 1972 Münih Olimpiyatları’nın kapanışında, Münih Katliamı’nın ardından gökyüzünü aydınlatarak umudun simgesi olan ‘Olympic Rainbow’a ait görseller, Piene’nin çalışmalarının başlıca örnekleri olarak çıkıyor karşımıza. Piene’nin tuvali kullanışındaki deneysel tavır, malzemeyle kurduğu ilişki ve sınır tanımadan, durmaksızın yeniyi arayışının yarattığı güç, Deutsche Bank Kunsthalle duvarlarından yansıyor izleyiciye. “More Sky”da yer alan ‘Light Room’ ise, sanatçının 1966 ile 1999 yılları arasında gerçekleştirdiği dört farklı ışık heykelinin bir odada sergilendiği bir enstalasyon. Bu odaya girdiğinizde Piene’nin neden ışığın sanatçısı olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Işığın hareketi bedeninizi kuşatıp sizi sarmalıyor, içine çekiyor.
Serginin açılmasından iki gün sonra, Piene’nin yıldız şeklinde üç ışıklı heykeli, ‘Berlin Superstar’ (1984), ‘Paris Star’ (2008) ve ‘Cereus Star’ (2008), Neue Nationalgalerie binasının önünde Berlin semalarına yükseldi. Çeşitli denemelerden sonra, geceyarısı olduğunda üç heykel birden gökyüzünde, müzenin üzerindeydi. Piene’nin vefatına rağmen, ailesinin isteği üzerine önceden planlandığı şekilde gerçekleşen bu etkinlik, sanatçının tüm yapıtları gibi, sadece görsel bir şölen değil; aynı zamanda mekanda bir araya gelen izleyiciler için büyük bir duygulanım alanı yarattı. Bireysel - kolektif, doğa - teknoloji gibi dualitelerden beslenip bunları enerjiye dönüştüren bir yaratıcı gücün bizlere vedası niteliği de taşıyan Sky Art Event, gece boyunca Berlin semalarında süzüldü ve Otto Piene bir kez daha gökyüzünü aydınlattı.
‘Berlin Süperstar’, 1984, ‘Hommage an Paul Scheerbart’ etkinliği kapsamındai Lazer projeksiyonu.
Fotoğraf : Otto Piene Arşivi/ ZERO foundation
Comments