Sanat yazarı ve eleştirmeni Murat Alat unlimitedrag.com üzerinden her hafta cuma günleri okurlarımızla buluşacak yazı dizisinde sanata ve yazıya dair düşüncelerini, deneyimlerini ve yaklaşımlarını aktaracak
Yazı: Murat Alat
Nereden bakılırsa bakılsın yazmak narsistçe bir iş. Bu, her yazar kendi yazdığıyla büyülenir, yazdıklarını büyük bir aşkla, “işte hakikat!” diye dünyanın karşısına diker, demek değil. Aksine yazmak ödün vermeyi gerektirir. Fikirler zihinde sanki mükemmellermiş gibi dolanıp dururken onları yazıya aktarmak bu kusursuzluk mertebesinden indirmek demektir. Yazıya oturmadan önce beni sarhoş eden fikirler, yazarken eksilir, yetersiz kalır. Üstüne üstlük yazıya geçtikten sonra bu fikirler başkasının nazarında değerlendirilmeye açıktır. Yazar artık onları zihninde koruyamaz. Fikirler cennetten dünyaya düşen her beden gibi çürümeye başlar.
Benim zihnim üç boyutlu bir uzam gibi düzenlenmediğinden fikirlerin birbirleriyle çelişmesine izin verir. Burada iki zıt fikir yan yana gelebilir hatta aynı yeri kaplayabilir. Fakat yazı yazmak bir anlamda fizik kurallarına tabi olmak demektir. Yazarken fikirler üzerindeki mutlak gücümü kaybederim, yazı uzamının kuralları zihnimdeki imgeleri çekiştirmeye başlar. Yazdığım ister deneme olsun ister şiir, yazarken dilin kuralları ve gelenekleriyle kol kola girmiş neden sonuç ilişkileri ve çelişmezlik ilkesi yakamı bırakmaz. Bilgisayarın ekranında ya da kağıdın üzerinde beliren her işaret bir karardır ve beraberinde sorumluluk getirir, halbuki zihnimde kararlar sürekli ötelenir. Yazı yazarken işler hiçbir zaman hayal ettiğim gibi gitmez. Yazının ihtimalleri öngörülemez. Nihai ürün her zaman niyet ettiğimden farklıdır ve yine de sorumluluğunu üstlenmek bana kalır.
Denilir ki yazı yazmak kalıcı olmak, zamanın etkilerini def etmek için birebirdir. Ben aksini iddia ediyorum: Yazı tam da zihnimde yuvalandığını varsaydığım fikrin etten kemikten bir halde zaman-mekânda boy göstermesidir. Bu sebeple her beden gibi akışa, değişime, bozulmaya ve karşılaşmalara tabidir. Bıraktığımı sandığım yerde durmaz, her okuyucuyla her okumayla değişir. Daha en baştan bana, yazarına yabancıdır. Yazı zihinde değil, yazar ve okuyucu arasındaki boşlukta tesis edilir. Yazarı da okuyucuyu da biçimlendirir.
Bilge Karasu “Nasıl yazıyorsam öyleyimdir,” demişti. Yazının arkasında bir türlü anlatılamayan dile gelmeyen bir hakikat, bir öz ya da kendinden emin bir özne bulma çabası nafile. Zihnimin muğlaklığı ifade edilmesi güç bir hakikat barındırmaz. Yazı da anlatılamayan, bir türlü dile gelmeyen bir hakikatin olmadığının en iyi kanıtıdır. Fikirler cennetten düşmez, son derece bedenseldir ve dünyada, yazının uzamında belirir. Bu yüzden ne yazıyorsam oyum. Ne kadar çok yazarsam o kadar çok olurum. Yazı Bir’in mükemmelliğine kafa tutabilme kudretindedir ve sonsuzluğu bir ihtimal olarak çokluğun içinde bulur.
Yazı yazara muhtaç mıdır bilinmez ama ben yazar olarak yazıya muhtacım. Varoluş kaygısına gırtlağına kadar gömülmüşken, yazdıkça var oluşuma şükrediyorum. Yazı, yazarı kusursuzluğun despotizminden kurtarır, ona faniliğiyle barışmayı öğretir. Kelimeler de tanrı kelamı olmaktan bir kere kurtulduklarında rahatlar ve bir muhabbet imkânına kapı açar. Yazı, döngüsel bir yalnızlığın yerine birlikte olma ihtimalini koyar. Yazarın narsistliği de Narkissos'unkinden bu noktada ayrılabilir. Yazar yazının aynasında kendi güzel cemalinin yansımasını görmenin cazibesine kapılmazsa varoluş kaygılarını muhabbetten aldığı hazla dindirme imkânını yakalar. Bu paylaşma hazzı yazı içinde potansiyel olarak mevcuttur, lakin yazı bir araçtır ve işlevi yazarın amacına göre değişir.
Okumakta olduğunuz yazı da muhabbet peşinde olan yazılar yazmaya çalışacağım bir serinin ilk parçası. Eleştiri dışında bir metin yazmak benim için yeni, bu yüzden klavyenin tuşlarına basarken biraz ürkeğim. Ne diyeceğimi nasıl diyeceğimi tam olarak bilmiyorum. Bu yazılar da bir egzersiz, bir keşif işlevi görecekler. Bir yandan dilimi, üslubumu inceltmek öte yandan düşüncelerimi, karakterimi esnetmek için bir araç olarak kullanacağım yazıyı. Benim aklım spiraller çizerek çalışıyor. Demek ki sık sık aynı konulara, aynı dertlere döneceğim ancak her döndüğümde az da olsa farklı bir yerde olmayı umuyorum. Her seferinde biraz daha zarif biraz daha güzel yazmak istiyorum. Bu estetik olduğu kadar da etik bir arayış ve ancak ötekinin yani okuyucunun mevcudiyetinde mümkün. Bu imkân için şimdiden teşekkür ediyorum.
Son olarak yazı bitip yayımlandıktan sonra muğlak bir duygu peydah oluyor. Çıplak olarak başkalarının karşısına çıkmanın utancıyla bir nevi gurur iç içe geçmiş bir şekilde vücudumu sarıyor. Beni bir sonraki yazımı yazmaya iten de bu muğlaklığın yarattığı tedirginlik oluyor. Bu seri de kaynağınındaki tedirginlik devam ettiği sürece baki kalacak. Umarım herkes için güzel bir karşılaşma olur.
Comments