top of page
İbrahim Cansızoğlu

Sanatla dayanışma platformu

Bu söyleşi yayıma hazırlandığında 6 Şubat günü merkez üsleri Gaziantep ve Kahramanmaraş olan depremlerin yol açtığı felâket, hiç bitmeyecekmiş gibi gelen artçı sarsıntılarla devam ediyordu. Tanık olduğumuz yıkımın sonucunda ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap vermek ve sürdürülebilir destek mekanizmaları oluşturmak için yola çıkan Sanatla Dayanışma Platformu üyeleriyle mevcut faaliyetlerini ve gelecek projelerini konuştuk


Röpotaj: İbrahim Cansızoğlu


Manolya Çelikler, Ah, 2017, porselen, 7x16 cm


Sanatla Dayanışma Platformu benim de dahil olduğum, yaşanan felakete katkı sunarak iyi niyetli bir çalışmaya eşlik ettiğimi hissettiğim bir platform. Böyle bir girişim fikri nasıl ortaya çıktı ve gelişti?


Ekmel Ertan: Sanatla Dayanışma Platformu, Sine’nin depremin ertesi günü hepimizi arayarak harekete geçirmesiyle çok kısa bir sürede ortaya çıktı ve birlikte çalışmanın iyi bir örneğini oluşturdu. Bu bir anlamda bizim aramızda da dayanışmanın iyi ve özgün bir örneğini oluşturdu.


İpek Çankaya: İşlerin çok hızlı geliştiğini çok rahatlıkla söyleyebilirim. Ben Sanatla Dayanışma Platformu’nu Halka Sanat Projesi olarak içinde olduğumuz ve bağımsız inisiyatiflerle kolektifleri bir araya getiren Bağımsızlar’ın WhatsApp grubuna Ekmel’in 6 Şubat günü öğlen saatlerinde yolladığı mesajla öğrendim. Sanatla Dayanışma Platformu grubuna desteğe geldiğimde ertesi sabah olmuştu ve platformun ilk 24 saatte aldığı yol baş döndürücüydü. Hızlıca bir web sitesi kurulmuş, iş bağışlamak isteyen sanatçılarla e-posta trafiği başlamıştı. Sosyal medyadan duyuruların bile ertesi gün başladığını düşünürsek her yöne akıl almaz bir iletişim trafiği ve özveri vardı. Gerisi çorap söküğü gibi geldi.


Bengü Gün: Depremin hemen ardından hepimiz ne yapabiliriz diye kafa yormaya başladık. Kimimiz sahada destek oldu, kimimiz farklı şehirlerde oluşan destek platformlarında görev aldı. Biz sanat alanında çalışanlar olarak desteğimizi de en iyi bildiğimiz alanda verdik. Öncelikle “Sanatçılardan gelen eser bağışlama refleksine kolektif şekilde nasıl yanıt verebiliriz?” sorusunun cevabını ararken Sanatla Dayanışma Platformu’nun Instagram’da yaptığı duyuruya denk geldim. maumau’dan Sine’yi arayarak biz nasıl katılabiliriz dedim. Hemen ardından bir WhatsApp grubuna dahil oldum ve halihazırda başlamış çalışmalara ekipçe biz de katkı sunmaya başladık. Ben nasıl ucundan tutabilirim, diyen, gönüllü ekiplerin de katılmasıyla yapı zaman içerisinde organik olarak gelişti.


Sanatla Dayanışma Platformu hangi bileşenlerden oluşuyor?


Sine Ergün: Şu an için maumau, Amber Platform, Bağımsızlar, Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı, Karşı Sanat, Mixer, Halka Sanat Projesi, Pasaj, Lamarts, Performistanbul, Barın Han ve Latent Memories’den oluşuyor. Ama her gün büyüyor.


Platformun çalışma sistemi nasıl?


İpek Çankaya: Şu an on üç kişilik bir ekibiz. Aramızda kurduğumuz ana iletişim grubu dışında, zamanı, emeği ve becerileri mümkün olduğunca efektif kullanabilmek için 3-4 kişilik alt çalışma grupları oluşturduk. Bağışçı sanatçı ve sanatseverlerle iletişimi ve işleyişi takip eden grup, web sitesini gelişen ihtiyaçlara göre sürekli geliştiren teknik grup, siteye eser yükleyen grup, metin grubu ve sosyal medya iletişimini sürdüren grup gibi alt gruplar bunlar. Üçüncü günde 400 eser başvurusu almıştık; sosyal medyadan ve e-postalarımız üzerinden yüzlerce mesaj ve soru geliyordu. Sistemi güçlendirerek ve herkesin özverisiyle yetişmeye çalıştık, çalışıyoruz.


Saliha Yavuz: Her şeyin ilk aşamada manuel işlediği, otomasyon sistemi ile çalışan bir yapı olmaması dolayısıyla gecikmelerin hatta bazen eser bağışını tamamlayan alıcıların çakıştığı krizleri yönetmemiz gerekti. Ortak niyette buluşarak herkesin hoşgörüsü ile bir süreç geçti. Şimdi geldiğimiz noktada Ekmel’in bir gecede kurduğu web sitesini destek ekiplerle geliştirdiğimiz bir sistemle devam ediyoruz.

Yasemin Özcan, Yüzeyde Kalma İksiri, 2017, zeytinyağı, su, cam, plastik, en: 7,5 boy:16 xd:3,5 cm

Sanatçılar bağışlamak istedikleri eserleri nasıl sunuyorlar ve bu eserlerle ilgili bilgiler nasıl tasnif ediliyor?


Emrah Çoban: Eser bağışı yapmak isteyen sanatçılar web sitemizden ulaştıkları Eser Bağış Formu aracılığı ile bağış yapmak istedikleri eserlerini bize iletiyorlar. Bu formda sanatçının bilgileri, bağışlamak istediği eserin künyesi, teknik bilgileri ve görseli gibi bilgiler yer alıyor. Formlar aracılığı ile tarafımıza iletilen eserler kronolojik bir sırayla dosyalanıyor. Daha sonra bu eserler gönüllü bir ekip tarafından başvuru sırasına göre numaralandırılarak web sitesine yükleniyor. Eser görseli kötü olan ya da bilgisi eksik olan eserler varsa ilgili sanatçılarla görüşülerek, mümkün olan en temiz şekilde web sitesine yüklenmesini sağlıyoruz. İlk duyurunun ardından 10 gün içinde 540’ın üzerinde başvuru aldık ve her sanatçıdan sadece bir esere yer veriyoruz.


Ekmel Ertan: Bir gecede kurgusunu oluşturup açtığımız siteyi geliştirerek arka planda görünmeyen emeği azaltmaya çalışıyoruz. Bu süreç devam ediyor. Bu cevabı yazdığımız gün Eser Bağış Formu’nu siteye yerleştirdik, sanatçılar bağışlamak istedikleri eserleri doğrudan siteye giriyorlar. Editörlerimiz girilen bilgileri kontrol edip onayladığında eser görünür ve maddi bağışa döndürülebilir hale geliyor.


Bağışçılar için sistem nasıl işliyor?


Bengü Gün: Bağış yapmak isteyenler almak istedikleri eseri seçerek bir form dolduruyorlar. Bu forma yapmış oldukları bağışın dekontunu da ekliyorlar. Bu formlar yine gönüllü bir ekip tarafından kaydediliyor. Ardından aynı gün içinde ya da ertesi gün sanatçı ve koleksiyoner bir e-posta üzerinde buluşturuluyor. Eser teslimatı konusundaki detaylar sanatçı ve alıcı tarafında ilerliyor. Sanatla Dayanışma Platformu ekibi olarak eserlerin ulaşıp ulaşmadığını takip ediyoruz ama bu süreç aslında sanatçı ve alıcının sorumluluğunda. İlk 10 gün içerisinde 120 eser üzerinden bağış sağlandı fakat gün içerisinde çok daha fazla etkileşim alıyoruz.


Bağışlar hangi yardım kurumlarına yönlendiriliyor?


İpek Çankaya: Şu an için Akut, Ahbap, İhtiyaç Haritası gibi sivil toplum kuruluşları üzerinden depremzedelere ulaşan bağışları teşvik ettik ama zaman içerisinde bu ağı genişletmeyi istiyoruz çünkü bu uzun soluklu yol ve ihtiyaç sahibi grupları genişletmek, hayvanları ve çevreyi de düşünmek gerekir. O yüzden ihtiyaçların türleri ve nitelikleri değiştikçe, öneriler doğrultusunda farklı yardım kuruluşları listeye eklenecektir diye düşünüyorum.


Saliha Yavuz: Farklı STK’lar ile iş birliğinde bu dayanışmanın zamana yayılması hepimizin en büyük hedefi. Bu konuda da bağış yapan sanatçıların görüşlerini önemsiyor, onların önerdiği STK’lara bağışları yönlendirmek istiyoruz.

Günseli Baki, İsimsiz No:1, 2019, HP mat kâğıda dijital baskı, 20x30 cm

Eserlerin bağışçılara ulaştırılmasının takibi nasıl yapılıyor?


Bengü Gün: Sanatçı ve alıcıyı bir araya getirdiğimiz e-postada bizi de hep diyalogda tutmalarını rica ediyoruz. E-posta dışında bir konuşma olduysa da herkes büyük bir özveri ve istekle bizimle süreci ve ne aşamada olduğunu paylaşıyor. İlk aşamadaki yoğunluklarımız bittiğinde biz de geriye dönük bir takip yapacağız. Aslında bu aşamada ulusal ve uluslararası nakliye firmalarının desteğini alabilirsek bu takibi daha rahat yapabiliriz.


Saliha Yavuz: Diğer yandan, sanatçının bir sertifika hazırlamasını, sertifikada eserin alıcıyla 2023 Şubat ayında Türkiye’de ve Suriye’de gerçekleşen depremden etkilenen bölgelerdeki ihtiyaçlara yönelik çalışan STK’lara bağış amacıyla buluştuğunu ve satışının olamayacağını belirten bir ibare konulmasını öneriyoruz. Bu ibarede ve tüm iletişimlerimizde bağışçının sanatçı, koleksiyonerin bu bağışa aracılık eden, tamamlayan olduğunu vurguluyoruz. Bunun önemli bir nokta olduğunu düşünüyorum.


Gelecek projeleriniz neler?


Bengü Gün: Bu dayanışma 6 Şubat’ta yaşanan depremler üzerine ortaya çıktı. Ama bu dayanışmayı ve platformu uzun vadeli olarak ayakta tutmak gibi bir hayalimiz var. Umuyoruz ki bu boyutta bir acıyı yeniden yaşamayız ama bu platform farklı alanlarda çalışan sivil toplum örgütlerine, imkânı kısıtlı sanatçı ve sanat emekçilerine alan açan bir yapı olarak uzun süre hizmet edebilir.


Saliha Yavuz: Yakın vadede olamaz sanıyorum ama bir sanatçı arkadaşımızın önerisini de önemsiyorum. Birçok sanatçı bir yandan öğretmenlik yapıyor. Deprem bölgesini belli aralıklarla ziyaret etmek, depremzedelerin sanatla vakit geçirmelerini sağlamak, belki ilerleyen zamanda depremzedelerin psikolojik anlamda iyileşmesine dair çalışmalar yapan STK’larla iş birlikleri yapmak gibi projeler hayata geçirilebilir.


Uzun vadede ise Bengü’nün dediği gibi bu platform, sanatçıların birbirlerini destekledikleri, farklı alanlarda çalışan STK’ları destekleyen ama bir yandan sanatçının haklarını da gözeterek eser bedelinin bir kısmının dayanışma ağlarına aktarıldığı bir sisteme dönüşebilir. Sürdürülebilir olması için de bu anlamda sanatçının ve bu platformda nöbetleşe çalışan sanat emekçilerinin ekonomik ihtiyaçlarını da gözetecek bir anlayış benimsemek yapıcı olur diye düşünüyorum.


Pandemi sürecinde sanat emekçilerinin ekonomik güvencesizliğine karşılık destek amacıyla çalışan, yeni tartışma ortamları açan Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı’ndaki deneyimin, Sanatla Dayanışma Platformu’na çok katkısı olduğunu söylemem gerek. Çalışma grupları, iş bölümü, aciliyete nasıl karşılık verilebileceği, dernek-vakıf-STK gibi resmî bir yapı kurmadan, gerçekten gönüllü kolaylaştırıcılarla işleyen kalabalık bir sistemin nasıl yönetileceği konularında Omuz deneyimi önemliydi ve Sanatla Dayanışma Platformu’na ciddi bir katkı sağladı. Diğer taraftan yine Omuz deneyimi ile tartıştığımız, konuştuğumuz, bazen hayal kırıklığına uğrayıp bazen dayanışmanın gücüyle umutlandığımız Türkiye sanat ortamında; karşılıksız destek mümkün müdür, nasıl mümkündür, neden sürekli bir karşılıksız destek mümkün değil gibi sorular tekrar gündemimizde. Yine sanatçıların ve sanat emekçilerinin elini taşın altına koyduğu, sanatı tüketenlerin tüketmeye devam ettiği eleştirisini de yanımıza alarak; alıcının, koleksiyonerin bu bağışların tamamlanmasına vesile olduğu bir deneyim Sanatla Dayanışma Platformu. Konuşmaya, tartışmaya, birlikte yol almaya devam etmeliyiz diye düşünüyorum.


Ekmel Ertan: Şu andaki sistem aslında bir ortaklığa, iş birliğine zemin sağlıyor. Sanatçı eserini bağışlıyor, alıcı ise bağışlanan eseri şu an için acil olan maddi kaynağa dönüştürüyor. Tarafların birisi olmadan bağış tamamlanmıyor. Aslında bu sistemde bir dengesizlik var. Sonunda sanatçı karşılıksız bağış yaparken, alıcı bir esere sahip oluyor. Bu durum şu anda taraflar için bir sorun teşkil etmiyor ama uzun vadede, sürdürülebilir ve adil bir yapı için başka öneriler üzerine düşünüyoruz.


Depremin yaraları kısa vadede sarılamayacak dolayısıyla bu tür destek programlarına ihtiyaç devam edecek. Bir diğer düşüncemiz de bir kuruma değil de deprem bölgesine, depremden etkilenen bireylere veya daha uzun vadede sosyal fayda sağlayacak projelere doğrudan destek sağlayan bir sisteme doğru gelişmek. Yani projeler geliştirilir, sanatçılar eserlerini genel olarak veya özel projeler için bağışlarlar, alıcı ilgili projeye destek olarak eseri sahiplenir. Bu da aynı döngü ama belki de sanat dünyasının çok ihtiyacı olan farklı bir fonlama sisteminin de temeli olur.


Sine Ergün: Şu an için önceliğimiz deprem bölgesi olmakla beraber uzun vadede birçok proje gerçekleştirebilir Sanatla Dayanışma Platformu. maumau’da uzun zamandır sanatçı üretim fonu yaratma amacımız vardı. Böylesi bir oluşuma evrilebilir ya da odağını yine depremde tutarak depremden etkilenmiş sanatçılara yönelik bir yapı haline gelebilir.


Her şeyden önce şunu söylemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Sanatla Dayanışma Platformu depremin ilk günü bir refleks olarak doğdu. Akut bir gereksinime karşılık vermek için. Bundan sonraki yönelimi sanat ortamı ile beraber çizilmeli. Depremzedeler için yapabileceğimizin en iyisini yaptıktan sonra bütün paydaşlar ve olası paydaşlarla birlikte belki bir forum ve seminer silsilesiyle kendine yeni bir yol çizebilir.

Comments


bottom of page