Kardashian ailesinin hayatını konu edienen Keeping Up with the Kardashians adlı reality show’un [insanların hayatını ele alan televizyon programı] geçtiğimiz aylarda yayınlanan bir bölümü, sanata dair bilgisizliğe dair bir detay da içeriyordu. Özge Yıldız Gündoğan, bu bölümden yola çıkarak çağdaş sanat dünyasının aşina olduğu fakat etimolojik olarak tanımlanması çok yeni olan art shaming [sanat ile utandırma] kavramını mercek altına aldı
917 kelime
Keeping Up with the Kardashians
Kim Kardashian ve ailesinin hayatını anlatan Keeping Up with the Kardashians reality programı, geçtiğimiz yılın Ağustos ayında yayınlanan bölümünde dikkatleri güzel sanatlardaki elitizme çevirdi. Çağdaş sanat dünyasının aşina olduğu fakat etimolojik olarak henüz tanımlanmamış bu durum, şimdilerde literatüre art shaming olarak geçmiş durumda. Kavram Amerika uzantılı argo sözlük sitesi Urban Dictionary’de “sanatla utandırmak” yada “sanatla ezmek” anlamında kullanılıyor. Art shaming kavramını; sosyal ilişki sırasında karşı tarafı aşağılamak veya iğnelemek amacıyla bir hor görme aracı olarak sanatı ve entelektüel zevklerini kötüye kullanmak olarak açıklayabiliriz.
Khloe Kardashian ve annesi Kris Jenner arasında geçen diyalogta; Khloe, Jeff Koons imzasını taşıyan balon hayvanın ne olduğunu bilmeden sormaktadır. Kris Jenner, Khloe’nin bilgi eksikliğinden dolayı yardımcı olmak yerine, tanımamısına şoke olarak aşağılayıcı bir şekilde ona bir sanat dersine gitmesi gerektiğini öğütler. Kris Jenner’ın Khloe Kardashian’ı bilgilendirmek yerine kendini eksik hisettirmek üzerinden bir iletişim sağlaması ve kendini yüceltirken sanatı basamak olarak kullanması çağdaş sanat dünyası insanlarında da rastlanan genel bir tavır olabilir mi? Daha da kötüsü programda yapılan art shaming ve statüsel anlamda sanat sevicilik günümüz çağdaş sanat dünyasının bir problemi sayılır mı? Russell Jacoby’nin 1987’de yayınladığı The Last Intellectuals (Son Entelektüeller) kitabı bu tartışmaları onaylar nitelikte. Jacoby, günümüz entelektüelini etliye sütlüye karışmayan ve kendi zumresini domine ettiği kadar dış dünyayla alakası olmayan bir grup olarak tanımlamıştır. Günümüzün çoğu entelektüeli yemek masalarında bir başkasının bilgisi ve bilgisizliği hakkında ahkam keserken, kendi bilgisini aktarmamakta ve de kendi deformelerine mazeretler bulmaktadır. Kris Jenner, ateşli sanat tartışmaları sırasında sundukları felsefi argümanları ve sayfalarca bol dipnotlu ağdalı metinlerden alıntıları ile kendini savunmaya alan entelektüel camia karşısında elbette bir entelektüel sayılmaz. Kris Jenner koleksiyoner kimliğiyle de tanınan bir pazarlama dehası iş kadını ve sanat dünyası da statüsel anlamda sanat seviciliğine pekala aşina. Peki 21. yüzyıl ile birlikte kişisel bir pazarlama metoduna dönüşen entelektüelizm ve kültür sanat çevresinin bilgisinin kibire dönüşmesine paralel halktan uzaklaşması ile kamusal olana kontrast, hayatın organikliğinden uzak Kardeshian’ların yaşadığı hayat arasında bir benzerlik yok mudur?
Ali Artun, Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi makalesinde günümüzde kültür teriminin önceden olduğu gibi üretime, toplumsal hayata, sanata ve edebiyata dayalı bir birikim olarak kavranmadığını, daha çok tüketimle ilişkilendirildiğine dikkat çekmektedir. Bu anlamda kültüralizm terimini kullanan Artun; toplumsal birliğin yerini, kültürel farklılıkların aldığını; tarihsel, toplumsal, bireysel, siyasal ve kültürel bütün varoluşumuzun tasarlanması, başka bir deyişle gösterileşmesi veya estetikleştirilmesi anlamına geldiğini belirtir (1). Kültüralizme göre ihtiyaçlarımızın karşılanması anlamında ekonomik tüketimin yerini gösterge üretimimiz için yaptığımız seçimler almış bulunmaktadır. Buna bağlı olarak seçimlerimizle edindiklerimiz maddi nitelikleriyle işe yaramaktan çok; anlam, sembol, statü, imaj anlamına gelmektedir. İmrenmeye ve imrenilmeye bağlı ötekinin arzusu ile ilişkilendirilen tüketim, kendini üretme hadisesine dönüşmektedir. Bireyin edindiği nesneler, içinde bulunduğu çevre ve cebindekiler; kendini üretme hadisesini dönüşürken aynı zamanda kültürü oluşturmaktadır.
Kültür ve tüketimin ortak paydası olan sanat ve çevresinin ise bu dönüşüme ayak uydurması kaçınılmazdır. Bu çerçevede çoğu zaman izleyeni mevcut sanat çevresi; gösterileşen, bilinçli ve isteyerek yapılmış bir sanat eserine dönüşmektedir. İzlendiğinin farkında olan ve bir gösteri alanına dönüşmüş kültür sanat çevresi, camekanın içinde sergilenen bir meta düzeyine indirgenen sanat eserine dönüşürken tıpkı Kardashian’ların realite adı verilen programında yaşanılan hayat gibi asıl olanla bağını koparmaktadır ve showun izleyicisine aldatıcı deneyimler, sahte duygular ile kuşattığı gibi popülerite ve ticaretten beslenmektedir. Tüm hayat devasa bir gösteri birimine, bir temsile dönüşürken artık gösteri bütün gerçekliğe işlemiştir. Postmodernist yaklaşıma göre bir taklit (simulacrum) çağında yaşamakta olduğumuzu aktaran Baudrillard, günümüzde gerçeklik, imge ve temsil arasında bir fark olmadığını belirtir, tıpkı ekranda seyredilen yalnızca simulasyondan, yani aslı olmayan bir taklitten, televizyon için düzenlenmiş bir “gösteri”den ibaret olan Kardashian’ların reality show’u veya asıl anlamıyla bağını koparırken bir statü nesnesine dönüşen Jeff Koons heykeli yada halktan olabildiğine uzak, sanat sayesinde bir saltanat rejimi kurmuş temsili bir sanat çevresi gibi. Gerçek ile taklidin günümüz postmodern ortamında birbirine karıştığı iddialarının başka bir aşırı örneği ise, bahsi geçen realite show’da bir statü göstergesine dönüşen Jeff Koons heykelinin üzerinden art shaming yapılmasına rağmen heykelin esasen Jeff Koons’a ait olmaması ve taklit olmasıdır (2). Art shaming’in sahnedeki görevi anne Kardashian’ın zevk ve bilgisini her türlü dolayımdan kurtararak izleyiciye teşhir etme ve Jeff Koons heykeli, statüyü tüm gerçekliğiyle olduğu gibi yansıtmak stratejisi üzerine kurulu olmasına rağmen heykel asıl olmayan bir taklitten, ekranda seyredilen realite show’un ise yalnızca simulasyondan ibaret olması akıllara gerçeklik ve asıllık nerede başlıyor sorusunu getirmektedir. Peki her temsil gerçeğe ilişkin, her kurgu aslın kopyası, kimi kopyalar ise bir çevreyi domine ediyorsa, değişmeyen tek şey kurgu mudur? Ve “art shaming” sadece yetersiz bir kurgunun yansıması mıdır? İster temsil veya taklit olsun; tüm bu gerçeklik sorgulamalarına rağmen, sanatın, çevresinin ve Kardashian ailesinin ortak özelliği şüphesiz ki gözlerimizi ayırmadan onları izlerken en yeni temel içgüdülerimizden olan dikizci hazlarımızı tatmin ediyor olması.
Keeping Up With the Kardashians, A still from the relevant bölümü
(1) Ali Artun, Çağdaş Sanatın Örgütlenmesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012 s. 70-71.
(2) https://news.artnet.com/art-world/kris-jenner-jeff-koons-art-shame-kardashian- 1333343?utm_content=bufferb0740&utm_medium=social&utm_source=twitter.com &utm_campaign=socialmedia
Kaynaklar
SAİD Edward, Entelektüel, Çev.: Tuncay Birkan, Ayrıntı Yay., 1994
JACOBY Russell, The Last Intellectuals: American Culture in the Age of Academe, 1987
ARTUN Ali, Çağdaş Sanat ve Kültüralizm Kimlik ve Estetik, Çev.: Tuncay Birkan, İletişim Yay., 2013
AYDENİZ Hediyetullah (2012). Kamusal entelektüel ve medya, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul.
AKSOP Gülseren (1998). Türkiye'de reality şovlar, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek lisans Tezi, Ankara.
Comments