Can Küçük’ün ilk kişisel sergisi Hav Hav Hav Hav Hav, biyografik bir notasyonu rastlantı, tekrar üretim ve romantizm ile, olası anılar ve durumlar üzerinden insan ve insan ötesi bakışların karıştığı bir düzlemde sunuyor. Endüstriyel ve yapısal malzeme kullanımıyla birinin yaşamını kronolojikten akışkana anektodlarla aktaran sergi, 31 Aralık 2020 tarihine kadar Pilot Galeri’de ziyaret edilebilir
Yazı: Melih Aydemir
Can Küçük, Koro, 2020, Ahşap, mdf, paslanmaz çelik saç, kağıt, iğne, dart oku, raptiye, 74,5 x 57 x 11.5 cm, Fotoğraf: Can Küçük, Pilot Galeri ve sanatçının izniyle
Can Küçük’ün ilk kişisel sergisi Hav Hav Hav Hav Hav sergisi Pilot Galeri’nin Sıraselviler’de yer alan mekânında aydınlatılmamış bir duvarda gösterilen Doğum Günü Partisi (2020) yerleştirmesiyle izleyiciyi karşılıyor. Belki ebeveyn ve çocuğun iş birliğiyle üretilmiş karton kağıtların daireler şeklinde birbirine bağlanarak bir zincir oluşturduğu elde yapılmış bir doğum günü süsünü andıran bu iş bir başlangıcı, doğumu, göbek bağını temsil ediyor.
Girişin ardından koridorda karşılıklı olarak yerleştirilmiş Koro (2020) başlıklı işler Can’ın gelişigüzel olarak nota kağıtlarına iğneler, raptiyeler ve dart oklarıyla bıraktığı noktaların müzikal görselleştirmesini sunuyor. Sözsel ve yazımsal olarak karşılık bulamamış çocukluk anılarının, çok sesli bir notasyonunu gösterirken, nota kağıtlarındaki rastgele noktaların olası sessel karşılıklarını duyma isteği uyandırıyor. Yerleştirmenin alt kısmındaki straforda yer alan oyularak soyutlaştırılmış bir diğer notasyonla bu işler Stephen Malinowski’nin Musical Animation Machine’de yaptığı grafiksel nota çalışmalarını hatırlatıyor. Musical Animation Machine’de müzikal öğelerden her biri parçalara bölünerek, her öğeyi temsil eden bir grafikle animasyona dönüşüyor ve müziğin karmaşık yapısı müzikal bilgisi olmayan birinin ilişki kurabileceği bir düzeyde görselleşiyor. Can’ın Koro’su buna yakın şekilde pratiğindeki malzemeleri katmanlar şeklinde ayrı ayrı gözler önüne serip, çocukluğa dair hatırlananların sessel alemde var olmayan bir aranjesini sunuyor.
Koridordan devam edince galerinin geniş bölümüne yayılmış yerleştirmeler, sergilerde çok sık görmediğimiz bir düzlemde kendilerine yer buluyor. İzleyicinin yapıtla kurduğu ilişkideki yerini bedensel olarak da değiştiren farklı yüksekliklerde konumlandırılmış işler serginin biyografik kurgusunda anonimleşen kişinin bazen bir köpek olarak ifade edildiği bir akışkanlık yaratıyor. Can’ın sergide bazen bir partner, bazen özne olarak konumlandırdığı köpekler Donna Harraway’e göre “tekno-bilimde vücut bulmuş etten kemikten maddi göstergesel mevcudiyetlerdir ve insanın evrim sürecinde suç ortakları olarak birlikte yaşamak üzere uzun zamandır yanımızda, burada, alandadırlar. İnsanlar da partnerleri de yoldaş türler tarihinde birlikte-olagelirler.” (Donna Haraway, Başka Yer, 2010, Metis Yayınları, Sayfa: .255, Çev: Güçsal Pusar) Maymun Yumruğu’nda (2020) olduğu gibi denizcilikte kullanılan bir düğümün köpek oyuncağına dönüştüğü, düğümlerin içine saklanan ceviz ve insan dişleriyle farklı malzeme ve türlerin kesiştiği bir birlikte-olagelirlik yapıtlarda kendini gösteriyor.
Hav Hav Hav Hav Hav sergi görüntüsü, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz,
Pilot Galeri ve sanatçının izniyle
Kronolojik olarak ilerleyen girişin ardından, geniş alanda yaşama dair temel kavramlar akışkan bir müzikal yapıda sıralanıyor. ‘‘Bir şarkıyı daha hızlı söylemeye başlayınca herkes hızlanıyor, sen de çantana daha hızlı vurarak onlara katılıyorsun’’, ayna olmayan bir yansıtıcı yüzeyden kendini gören izleyici odaya girdiği anda bu düzlemin öznesi olabileceğini kavrıyor. Alanın girişinde sergide 6 varyasyonunu gördüğümüz Gelecek (2020) serisinden 0 sayılı [Daha hızlı] iş yer alıyor. Gelecek, sakızdan çıkan falların grafik yerleşimini tekrar ederek bir gelecek tahayyülü içermeyen şimdiki zamanda gerçekleşmesi muhtemel ya da herhangi birinin, bir köpeğin biyografik bir anı olabilecek anları aktarıyor. Sergideki insan ötesi durum, izleyici ve yapıtla olan ilişkiyi, insanla köpek arasında olan yüzeysel ancak düşünsel ve duygusal olarak zengin ilişkiye benzeterek kurguluyor. Virginia Woolf Flush: Bir Biyografi kitabında şair Elizabeth Barrett’in köpeği Flush’ın biyografisini anlatır. Flush’ı yaşadığı çağın yalın bir gözlemcisi olarak ele alır ve ikili arasındaki iletişimsel yapı üzerine düşünür. ‘‘İşin gerçeği şu ki, sözlerle anlaşamıyorlardı, bu da kuşkusuz bir sürü yanlış anlamaya yol açıyordu. Ama bu aynı zamanda kendine özgü bir yakınlaşmaya da yol açmıyor muydu?’’ (Virginia Woolf, Flush,2005, İletişim Yayınları, Sayfa: 37, Çev: Fatih Özgüven) Can’ın köpekle insan arasındaki iletişimsel ilişkiden söz ederken belirttiği az sözcük ve sesle ifadesini bulan dil ve bu sade dili çözmek için kulak verdiğimiz tekrarlar, işlerindeki endüstriyel üretimin tekrar eder yapısında kendini gösteriyor. Bir satış rafında ürünlerin dizildiği çubuğu duvara yerleştirerek gösterdiği vakumlu paketlerdeki vegan köpek mamaları, Vegan (2020), insan ve evcil hayvan arasındaki dinamiği ve hayvan mamalarının endüstriyel bir ürün olarak yerini sorguluyor. Köpeğin beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilen hayvansal olmayan besinlerin doğal olarak karşılaşabileceği kemik formunda endüstriyel olarak üretilmesi ve insanın kendi beslenme biçimi üzerinden köpeğe kurduğu tahakküm üzerine düşündürdürüyor. Serginin yerleşimi genel olarak yere daha yakın/köpek düzleminde iken Vegan, insan hizasında yerleştirilmiş. Köpek hizasında karşılaştığımız işlerden biri olan Sevgi’de (2020), Braille alfabesinde peluş kumaş ile yazılmış ‘‘seni seviyorum’’ cümlesi yer alıyor. Serginin odağında bulunan yalınlaştırılmış iletişim bu defa dokunma yoluyla sevgiye ulaşmaya dair bir çıkarım yapıyor.
Can Küçük’ün Instagram sayfasından (@xyzkucuk) bir ekran görüntüsü
(8 Temmuz - 27 Ekim 2017 tarihlerinde paylaşılmış fotoğraflar)
Can’ın malzeme kullanımı, gündelik hayatta karşılaştığımız endüstriyel nesnelerin tekrar çalışılması ile yapıtlaşıyor. Sanatsal üretimini bilmeden Can’la karşılaştığım ilk platform Instagram olmuştu. Onun buradaki görsel günlüğü kullanma biçimi beni cezbetmişti. Instagram’daki arşivi çoğunlukla kamusal alandaki bilmeden yerleştirmeye dönüşmüş anların belgelerinden oluşuyor. Bir dönem kullanıcı adı olan @lustinpublic, karşılaştığımız ancak muhtemelen dikkatimizden kaçan anlarda bulduğu şehveti görünür kıldığı için burada yaptığı çalışmayı kısaca tanımlamayı başarmıştı. Instagram’daki paylaşımları aslında onun bütün sanatsal pratiğine yansıyan bir ön çalışma olarak görülebilir. O fotoğraflardan birinde kendine yer bulabilecek, Hav Hav Hav Hav Hav’daki tekil metro tutmaklarını gösteren Yüzyıllar (2020), çoklu olarak sıralanan ve kollektif bir yer değiştirme uzamında dengede kalmayı sağlayan bu aracı tekilleştirerek, serginin üzerinde durduğu anonimleşen biyografi fikrini mekansal bir değişimle tarif ediyor. 2018’de Mısır Apartmanı’nın geneline yayılan bir yerleştirmeyle gösterdiği Onyıllar (2018), apartmanda çıkılan katlar ile ilerleyen onyılları jenerik otel tabelaları ile gösteriyordu. Birbirini takip eden bu işler ‘‘Mekansal bir değişim, geçmişi, şimdiyi ve geleceğe giden bir zamansal hareketliliği temsil edebilir mi?’’ sorusunu düşündürüyor.
Psikoloji (2020), Can’ın işlerinde kendini gösteren rastlantısal durumların tekrarlarının bir devamı niteliğinde. İlk defa Mamut Art Project’te gösterdiği Ayna (2015), bir aynanın üzerindeki kırığı taklit eden yanına yerleştirdiği diğer ayna ile imkansız bir kaza durumunun tekrar üretimini gösteriyordu. Psikoloji, işlerindeki endüstriyel malzeme ve getirdiği keskin estetiğin dışında kalan bir görselleştirme ile kağıda yapılmış bir ip baskısının tekrar katlanarak oluşturduğu simetrik ikiziyle Rorschach testini hatırlatıyor. Sunuş biçimiyle yapı malzemelerinin üst üste dizilerek oluşturduğu zeminin
Can Küçük, Yüzyıllar, 2020, Paslanmaz çelik
boru ve sac, metro tutamağı, 58,5 x 34 x 32,5 cm
Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz, Pilot Galeri ve sanatçının izniyle
üzerinde bulunan kağıtlar anonimleşen biyografide izleyicilerin anlamlandırmasına açık bir yüzleşme alanına dönüşüyor.
Yapısal ve endüstriyel olanın içindeki kişisellik Can’ın hikayeleştirdiği yerleştirmelerde dallanıyor. Katı yapılar arasına gizlediği duygusallık Aşıklar (2016)’daki iki metal kuş gözünden geçen uzun demir çubuk gibi işlerini birbirine sıkı sıkı bağlıyor. Geçici Dövme (2018)’de izleyicinin bedenlerine küçük ‘‘toksik’’ öpücükler konduran Can, hep karşılaştığımız bu soğuk nesnelere karşı bakışımızı anlamlandırıyor. Hav Hav Hav Hav Hav’daki yapıtlar Can’ın üretimindeki malzeme kullanımın yalınlaşıp, fikirsel olarak genişlediği hem kişisel hem anonimleşen anlarla bezenmiş bir alan açıyor.
Hav Hav Hav Hav Hav sergi görüntüsü, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz,
Pilot Galeri ve sanatçının izniyle
‘‘Bir müzik parçasının küçük bir bölümünü hatırlayınca tüm parçanın akla gelmesi gibi, bir parçasını çıkarıp baktığımda Altın Tapınak’ın tümü zihnimde canlanıyordu.’’ (Yukio Mişima, Altın Köşk Tapınağı, 2018, Can Yayınları, Sayfa: 37, Çev: Ali Volkan Erdermir)
Serginin sonunda heteronormatif bir biyografik anla Can gelecekteki çocuğuna bir dizlik prototipi hazırlıyor. Doğmayacak bir oğul için bırakılmış dizlikler, Can’ın sağlıksal konular üzerine düşünen diğer işlerini (diş filmlerini anıtlaştıran Akıl Dişi (2016), bedene dair imgelerin halter ağrılıklarına dönüştüğü performatif Ağırlık (2018)) hatırlatarak, dışarıdan gelen acıya karşı duran bir emici yüzey şeklinde kendine yer buluyor. Oğul (2020)’un ardında Gelecek serisinden üzerinde fal kağıdı bulunmayan son işte pleksi yansıtıcı yüzeyde serginin bir yansıması görülüyor. Bu yansımaya bakınca Hav Hav Hav Hav Hav’daki işlerde, Can’ın geçmiş üretiminin izlerini görerek ilk kişisel sergisinde çok sesli biyografik bir harmoniyi oluşturmayı başarıyor.
Comments