Banu Çolak, 7 Eylül - 20 Ekim tarihleri arasında Rem ArtSpace’de gerçekleştirdiği Aklımda Bir Yer isimli kişisel sergisinde bahçe imgeleri üzerinden “Bir başka dünyada yaşamak mümkün mü?” sorusunun yanıtını arıyor. Sergiyi Yaren Akbal değerlendirdi
Aklımda Bir Yer 7, Kanvas üzerine akrilik, 137 cm çapında, 2017
Fransız düşünür Gaston Bachelard der ki; “Ev olmasa, insan dağılmış bir varlık olurdu.” Bu tümcedeki ev kavramıyla, zihnimizde farklı imgeler var ederek, ait hissettiğimiz, güvende olduğumuz ve özlem duyduğumuz herhangi bir yeri çağrıştırabiliriz. Zihnimizdeki bu yeri de; yaşamdaki olumsuzluklara karşı kaçtığımız bir sığınak olarak görebiliriz. Bu anlatımla, Banu Çolak’ın Aklımda Bir Yer başlıklı sergisindeki; ait hissettiği, özlem duyduğu bir nevi evi gibi gördüğü doğaya dönme çabasıyla ürettiklerini değerlendirmek mümkün olur. Yaşamını üç farklı şehirde; Abu Dhabi, Londra ve Ankara’da sürdüren Çolak, coğrafyalar arası geçiş süreçlerinde yaşadığı yersizlik halinden kurtulmak amacıyla zihninde var ettiği evine, çalışmalarıyla izleyiciyi davet ediyor.
Aklımda Bir Yer başlığı altında üretilen çalışmalar sergi mekanının dikdörtgen formunda bölümlere ayrılarak, bir kurguyu da içinde barındırıyor. Parçadan bütüne doğru sıralanan çalışmalar, bir fidanın toprağa ekildikten sonraki büyüme evresine tanıklık ettiriyor ve bu anı kaydediyor. Art arda dizilerek sergilenen on beş adet üretimin, çeşitli teknik malzeme yapılarıyla var olduğunu görmek mümkün oluyor. Bunlardan biri, mekanın sol giriş kısmında kalan iş. Çölde Bahçe Kazmak isimli çalışma, bir bitkinin çöl iklimi koşullarında büyüme umuduna dair gerçekleştirilen bir eylemi canlandırıyor. Çalışma; geometrik formlardan meydana gelen yirmi dört kağıt parçanın oluşturduğu çöl tasvirinin kuş bakışı görünümü. Çolak, sergisinde; yaşadığı ve çalışmalarına devam ettiği Abu Dhabi şehrinin olumsuz etkilerinden biri olan çölleşme ve beraberinde getirdiği kuraklık sonucunda, özlem duyduğu topraklara gitme isteğini umut bahçesi tasvirleriyle anlatıyor. Yine bu Ortadoğu coğrafyasının sosyo-politik yapısını incelediğimizde yaşanılan göç sorunlarına karşı iyileştirici bir rol üstleniyor çiçek bahçesiyle donanmış tuvaller. Zamana ve mekana dair bir belirti göstermeyen, imgesel bahçe kurgusu, iç huzura yani meditasyon anına doğru izleyiciye eşlik ediyor. Çolak bu çalışmalarla; hayal ettiği, koşullar gereği ulaşılması zor olan fakat aklından çıkaramadığı bu yerin temsilini taşıyan bahçe formlarındaki doğaya, yani kendisi için özgürlüğe, umut ile ulaşma isteğini arzuluyor ve arzulatıyor.
Çölde Bahçe Kazmak, 21 adet elde kesilmiş kağıt, 180 x 320 cm, 2013 -2016
Resimlerinde; arka planda yer alan doğadaki çiçek formlarının estetize edilmiş görünümü ve ön planda kağıtların kesilerek oluşturulduğu küçük ve büyük ölçekli geometrik semboller görülüyor. Çolak’ın, tuval üzerindeki imgesel bahçe görünümüne uyguladığı kesme, yapıştırma, katlama, birleştirme inşasındaki somut eylemi, Çölde Bahçe Kazmak adlı çalışmasında görüldüğü gibi, hayalinde ulaşmak istediği yer olan umut bahçesini var etme çabasıyla eşleşiyor. Bu semboller, meditasyon aracı olarak kullanılan Mandala formlarını andırıyor. Desenlerin her çalışmada tekrar ediyor olması, ruhani ve fiziksel iyileştirmeyi de beraberinde getiriyor ve dinginlik halini yaşatıyor. Eckhart Tolle; dinginliğin gerçekte sağlanamayacağını ve bu dünyaya ait olmayan bir şey olduğunu fakat doğanın kişiyi dinginliğe ulaştırabileceğini söyler. Bu düşünce tıpkı Çolak’ın imgesel çiçek desenli çalışmalarındaki gibi, izleyiciyi aklında olan bir yere götürmesini ve bahçeyi inşa etme sürecindeki dinginliğe kavuşma halini anımsatıyor. Aynı zamanda izleyicinin bu çiçek bahçesiyle karşı karşıya gelme anında bir iç huzur yaşaması da hedefleniyor. Yine bu düşünceye eşlik eden sanatçının ahşap baskı işlerinden bahsetmek mümkün. Doğal bitkisel reçetelerden oluşmuş, ahşap baskı panellerin üzerine işlenen çalışmalar bir imgesel harita görünümü veriyor. Çolak bu çalışmayla, belki de coğrafyalar arası arada kalmışlığın verdiği aidiyetsizlik hissiyle, yaşadığı coğrafyanın dışında hayal ettiği bir yerin haritasını oluşturuyor. Sanatçı, fiziksel ve ruhani bir iyileşmeyi arzularken doğayı hayal ederek ve doğanın gücünden yararlanarak bir ‘yer’ hayalini mümkün kılmaya çalışıyor. Sergi mekanının beyaz boşluğunda yer alan bu üretimler, izleyiciyi adeta hipnotize ederek sonsuz bir döngü ile karşılaştırıyor ve tekrar ediyor. Sanatçının coğrafyalar arasında süren yaşamından bir kaçış noktası olarak var ettiği bu doğa tasvirleri, bir tür öze dönme çabası olarak da okunabilir. René Le Senne’nin söylediği gibi; “Acı, ondan yola çıkmamızı gerektiren somut noktadır ve acının karşısında aradığımız da mutluluktan başka bir şey değildir.”
Aklımda Bir Yer, bir yandan bir fidanın büyümesiyle oluşan bahçenin kapladığı alandaki; bireysel arzuları ve hayalleri barındırırken bir yandan da yaşadığımız ekolojik, sosyolojik ve politik değişimin de etkilerini konu alıyor. Bu etkilerden bahsedecek olursak; teknolojinin gelişimiyle doğal kaynakların sınırsız kullanımı, radyoaktif atıklar, böcek ilaçları, kurşun atıkları, kentteki gürültü yoğunluğu, biriken çöp tesisleri, orman yangınları, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığı, zorunlu göçler… Çolak’ın çalışmaları, doğaya kaçma arzusunun artık toplumsal bir ihtiyaca dönüşmesini işaret ediyor bize. Aklımda Bir Yer, bir nefes alma alanı yaratarak, öz olana yani insanın kendisine, ait hissettiği yere ve doğal olana ulaşmayı konu alıyor. Aynı zamanda, bireysel bir ihtiyaca cevap verirken toplumsallığını da koruyor. ‘Bir başka dünyada yaşamak mümkün mü?’ sorusunun cevabını Çolak’ın hayal ettiği umut bahçesinde bulmak mümkün oluyor.
Comments