top of page
Canan Batur

Sonsuzda Birleşme

Galerist, 2023 yılını Merve İşeri’nin galerideki ilk kişisel sergisi Sonsuzda Birleşme ile kapatmaya hazırlanıyor. Serginin başlığı, etimolojik olarak kaynaşmayı, kavuşturmayı ve aynı zamanda ittifakı irdeliyor. Sergi, doğa ve insan arasındaki ayrışmanın muğlaklığını, topraklanma, kök salma, ev ve aidiyet hislerini araştırırken, kozmik tozdan gelip kozmik toza döneceğimizi hatırlatıyor, hasar görmüş bağları yeniden kurmaya ve toplu yaşamı kutlamaya davet ediyor. Canan Batur’un küratörlüğünü üstlendiği sergiyi görmek için son hafta


Yazı: Canan Batur


Kaç hikâye anlatıldı, kaç kez, kaç ağızdan? Kaç ses dinlendi kaç yerde?
Takımyıldızların hızlı hareketlerinin hikâye anlatıcısının hoparlörden bangır bangır
yükselen sesinin, kendisini dinleyen bir gece yolcusunun hikâyesini anlatmaya niyetlendiği bir anla kesiştiği noktadan başlayabiliriz. Anlatıcının anlatı, görsel peyzaj, koro ve enstrümanların müziği arasında durakladığı, takımyıldızların aynı anda hem foton hem de sono yaydığı bu anda, hikâyenin mimarisi mekânın mimarisini takip eder. Sono, görsel ve müzikal sözelliğin sonsuz içselliğinde ya da söylenen bir sözün sonsuz dışsallaşmasında kendi ötekisini bulmak için kazar durur. Bu, sözün, dünyanın gıcırtısıdır.


Merve İşeri, Sonsuzda Birleşme, 2023, kadife üzerine akrilik boya, mekana özgü yerleştirme


Tahıl / Kozmik Toz / Sonsuzda birleşme

Kozmik Toz, bereket, tahıl. Antik Filistinlilerin koruyucusu, bereket ve tarım tanrısı, yeryüzündeki bitki örtüsü ve yaşamın kökeninin beden bulmuş hali Dagon’un* isminin etimolojik kökeni Eski Yunanca “tahıl” kelimesine dayanır. Sonsuz ancak kadim bir kaynak olarak kozmik toz, yaşamı dünyaya geri üflerken, askıya alınmış bir geçmişe, şimdiye ve geleceğe yol vermek için bir kültüre meyleder. Aynı gökyüzünün altında—eşit olmasa da—paylaşılan bir hayat. Gece gökyüzünde Dünya'dan görülen en parlak yıldız olan Sirius, iç içe geçmiş ve parıltılı yeni kozmolojileri doğurmak üzere parlar; sonsuzda birleşmek üzere kavrulur ve başkalaşır.


Sözün gıcırtısı

Mavi. Yağmur. Mezopotamya tanrısı Dagon’un adaşları, Sirius’a dair bilgileri sözlü kültüründe aktaran Batı Afrika’nın Dogonları, ortak iskeletlerini ifşa etmek istercesine kendini açığa vurur. Kozmojenik bir iskelet olarak Sirius, bir dış iskeletin yankı yaratan kabuğu gibi, ruhani bir mağara, bir menşe ve kozmolojik bir çerçeve haline gelir. Dogonların dokuma tezgâhlarının üzerine oturduğu dokuma taşlarına verdikleri isim "kelimenin gıcırtısı"dır. Bu, sözün temelinde yatan gürültüdür; her türlü tutarlılığın ve ifadenin, üretimin mümkün kıldığı dünyayı kavrayışın uyuşmaz temelidir. Dilin yaşayan, evrilen bir varlık olarak görüldüğü bir soyutlama hikayesi—dilin evrimine ya da kelimelerin ve anlamın zaman içinde değişen, dinamik doğasına dair bir kavrayış. Dilin yaşayan, nefes alan, dönüşüme ve değişime tabi bir varlık olduğu fikrine dair bir metafor.


Merve İşeri, Entoptik Serisi, 2023, Astar kumaşı üzerine mürekkep, değişken boyutlarda


Sismikten semiyotiğe / Zamanın geçirgenliği

Bu göksel kompozisyon ile gıcırtının rezonansları arasındaki bağ, İşeri'nin eserlerinin köklendiği yerdir—gerilmiş, bükülmüş ve kendi içinde karışmış bir dil, tüm bütünlüğüyle, dünyanın ve sözün semiyotik gıcırtısıyla sismik bir hareket. İşeri’nin dili, kendine has nüanslarıyla beraber, kişisel ve kültürel çağrışımları ve düşünceyi şekillendirme ve hatlarını belirleme biçimleriyle, yazının yükünün ve güçlüklerinin ötesine geçmeyi amaçlar; kendini topografyalar, taksonomiler veya dönemlerle sınırlamaz. Bu çoğul girişler, dilin sonsuz ol(asılı)kları, döngüsel ve geçirgen zaman, İşeri’nin dokunsal imgeler ve işaretler, evcilleşmemiş biçimler ve şekiller, keşfedilmemiş yöntemler ve mecralar olarak yer alırken, kişisel ve kolektif psike arasında gidip gelir.


Küre

Göksel Yayılım

İşeri’nin yeni heykel çalışması olan Küreler’in yarattığı dokunsallığı ele alalım. Bir grup dorodango toplarından oluşan bu çalışma, sadece dokusunun doğal yollarla elde edilmiş olmasının ötesinde, sürecinin geçmişi, bugünü ve geleceği içine aldığı bir zaman kapsülü olarak mekan ve zaman doğrusallığını da kırıyor. Bu kürelerin içinde dünyanın özü örülüdür; her biri, tek tek adeta bütün evreni içinde barındırır. Uzayın içinde kıvrılarak yayılmış galaksiler gibi, bu çamur küreleri de kozmik bir çağrıyı aksettirir. Bizler ister devasa gök cisimlerinde, ister mütevazi ama girift dorodango çamur toplarında olsun, evrenin esrarengiz sınırlarını keşfetme ve kavramaya yönelik içsel arzuyu, yerdeki ve göktekinin birbirine bağlılığını düşünmeye sevk ediliriz.


Merve İşeri, Esneyen Dile Uyanış, 2023, Tuval üzerine pastel, yağlı boya, sprey boya ve akrilik, 152x182,5 cm


İçkinlik ve Aşkınlık

Müzik, bu gerçeklik kavrayışının dışında bırakılanın ne olduğuna, ya da tam olarak ne olduğuna değilse bile, bir şeyin dışarıda bırakılmış olduğu gerçeğine tanıklık eder. Dünya, müziğin bize hatırlattığı üzere, gözle görülenin içinde var olurken aynı zamanda onun ötesine uzanır, duyularla algılanabilir olanın içinde barınırken bir yandan da onu aşar. Yusef Lateef'in Mingus'un grubunda çaldığı dönemden bir hikayede olduğu gibi: Lateef, solo yapacağı bir bestede Mingus’un akor sembollerini yazmak yerine bir tabut resmi çizdiğini, doğaçlamasını bundan yola çıkarak yapmasını istediğini anlatır. Bir resimden, çizgesel resimyazıdan, kalem ve mürekkep çizimlerine benzeyen notalardan, figüratif olmayan çizimlerden müzikal bilgiyi okuma fikri İşeri'nin müziği ön plana çıkaran kurgularında önemli bir rol oynar. Bu, müzikteki tekil gerçeklik kavramımızın bir eleştirisidir; içkinlik ve aşkınlık, tonların dinamik niteliğinde, ilişkisel valansta veya vektörellikte buluşur. Amiri Baraka'nın Jay McNeely'i dinlerken söylediği gibi, “saksofonun öfkeli sosyolojiler tükürdüğünü”** de duymamız gerekir, ancak bir yandan buradaki mistik itkiye dikkat çekerek. İçkinlik ve aşkınlık bir araya gelerek müziği toplumsal olduğu kadar kozmik, politik ve metafizik hale getirir. "Evrenin dışında ne var?”***


Merve İşeri, Eve Dönüş, 2023, Tuval üzerine pigment, yağlı boya ve kömür, 149 x 194,5 cm


Betimlenmiş başlangıçlar ve sonlar

Diasporik kolektivite

İşeri'nin yapıtlarıyla karşılaşmak gerçekten de evrenin dışına çıkmışız gibi, dünyada olmanın geleneksel kurallarının—sabit zamirler, öngörülebilir zaman akışları, net bir şekilde tanımlanmış başlangıçlar ve sonlar gibi kurallar—gücünü yitirmekte olduğunu hissettirebilir. Sanatçının tartışmalı bölgeler ve kurgulanmış kategoriler (uzay, gökyüzü, deniz) biçimindeki evine varışıyla sona eren sergi, bir yandan da ona benzemeyen bir dünyanın içinde ve içinden bir tür yolculuğu aktarıyor. Sonsuzda Birleşme, bir sonuç değil, bir durak olarak kabul edilebilir—bir geriye dönüş olarak tanımlanması güçtür, zira burada tasvir edilen yolculuk diasporiktir. Resimlerin yola çıktığı takımyıldızlar bu diasporik durumu yükseltir; hikaye anlatma araçları ve birlik sembolleri olarak iş görür. İşeri’nin tuval üzerine küçük dairesel çıkartmalar yapıştırmakla başlayan titiz süreci, tekil bir anlatıyla sınırlı kalmayarak farklı kültürlerin dokusunda yankılanır ve bu uçsuz bucaksız maceranın ortasında kolektif bir huşu uyandırır. Bu yıldızlı kümelerin içinde paylaşılan masalların, hayallerin ve ortaklıkların yansıması yatar. El ele vererek, evrenin uçsuz bucaksız, sürekli genişleyen tuvalinde kozmik bir fresk işleyerek bizi yolculuğa davet eden göksel bir senfoni yaratırlar. Burada söz konusu olan, yersiz yurtsuzluğa dair yaratıcı bir kavrayış, sürekliliği ve kalıcılığı korurken beklenmedik olana birlikte uyum sağlama becerisi, diasporik bir kolektiviteye doğru genişleyen bir yolculuktur.


Merve İşeri, Özgürleşen Alev Şarkıları, 2023, Tuval üzerine pastel, yağlı boya ve akrilik, 149,5x170 cm


Kaçak Notasyon

Bu sarmal yolculukta, belirsiz bir alanda dolaşırken, pek çok tanıdık ancak beklenmedik karşılaşma her yanımızı sarar. Mecralar, mekânlar ve zamanlar arasında kapsayıcı ve geçirgen olan akışkan ses, içe doğru görünen bu yolculuğun başlangıcını işaret eder ve peyzajların iç içe geçtiği kolektif bir alana açılır. Mevcut ve içselleştirilmiş yapılar ve sınıflandırmalar kaçak hale gelir ve mavi, bu evrende başka bir var olma ve hareket etme biçimine hayat vermek üzere evreni bir araya getirmek için yoğunlaşır ve derinleşir.

 


 


 

* Dogonlar, Demir Çağı’nda Canaan bölgesinde yaşamış önemli gruplardan biri, Dagon ise Filistin tapınaklarında ana tanrılardandı ve tarımsal bolluk ve bereket ile ilişkilendirilmişti. Ancak birçok antik dini inanışta olduğu gibi, Filistin kültüründe de Dagon'a tapınmanın doğası ve uygulamaları zamana ve bölgeye göre değişiklik göstermiş olabilir.

** Tales, LeRoi (Amiri Baraka) Jones, 1968 *** Fats Navarro’dan alıntılanmıştır.

Comentários


bottom of page