Mamut Art Project ekibinin Mamut Limited (Artist Editions) markasıyla başlattığı görsel sanatlardan tasarıma, müzikten modaya farklı alan ve tekniklerle çalışan, yaratıcı herkesle buluşmayı amaçlayan projesinin ilk sergisi Mamut Limited Vol.1 pop-up 16 Eylül – 1 Ekim 2023 tarihleri arasında Yapı Kredi bomontiada’da gerçekleşti. Çevrimiçi platformu mamutlimited.com üzerinden yıl boyunca özel seçkiler sunacak Mamut Limited’ın bu yılki sanatçılarını yakından tanıyoruz. On altıncı konuğumuz Onur Hastürk
Onur Hastürk
Sanatsal yolculuğunuzdan bahsederek başlayalım. Geleneksel Türk sanatları, Tezhip ve Minyatür ana sanat dalında lisans eğitiminin ardından Marmara Üniversitesi, Minyatür ana sanat dalında, 15. yüzyıla ait Suver-ul Kevakib adlı bir elyazması astroloji kitabının figür analizlerini yaparak yüksek lisansını tamamladınız. Sanatçı olmak için size ne ilham verdi ve sanat yapmaya nasıl başladınız, bunu nasıl anladınız?
Uzun bir hikâyeyi özetlemek gerekirse, hayatta hep aidiyetlerimi, içinde bulunduğum toplumu ve yaşamın anlamını sorgulayan bir insan oldum. Bu süreçlerde hep içimde ifade biçimine dönüşmek isteyen bir enerji olduğunu hissediyordum. Bunun ne olduğunu, nasıl ve neye dönüşeceğini o zaman tam olarak bilemiyordum tabi. Ama kendime özgün bir yol arıyordum. Kendimi gerçekleştirmek, potansiyelimi keşfetmek istiyordum. Yıllar içinde, istemediğim şeyleri hayatımdan çıkarmayı öğrendikçe bu süreç beni kendi sanatsal hikâyeme yönlendirdi diyebiliriz.
Sanatı, kendimi ve yaşamı sorgulayarak keşfetmemin bir yolu olarak görüyorum. Minyatür sanatı da bu yolculukta düşünce ve ifade biçimim için zengin bir kültür altyapısıyla bağlantı kurmamı sağlayarak, katmanlı bir üretim pratiğinin ana alfabesi oluyor.
Yerel kültürünüz ve çevreniz sanatsal çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Sanatınızda kullandığınız malzeme ve teknikler bu etkileşim ağında bir yankı buluyor mu?
Yerel kültür ve çevrem, sanatsal çalışmalarımda uzun yıllardır sorunsallarımın ve üretimlerimin kaynakçası niteliğinde ve bu benim için çok değerli. Doğu-Batı, geleneksel-çağdaş, sanat-zanaat gibi ikilemler arasındaki toplumsal söylemi üretim pratiğime entegre ederek, eserlerimde aidiyet, otorite, kimlik, kültür ve ötekileştirme gibi sorunlara vurgu yapmayı sürdürüyorum. Bu anlamda, yerel kültürdeki dinamikler ve çevredeki olaylar benim için sürekli bir ilham ve düşünce kaynağı oluşturuyor. Yaşadığım sorunların ve çözümlerin bir parçası olarak, farklı düşünce ve söylemler içeren kontrastlarla iç içe geçmiş bir hayat sürmek, sanatsal üretimime sürekli bir zenginlik katıyor. Malzeme ve teknik tercihlerimde de bu etkileşimlerin yansıması elbette görülebilir.
Bu bağlamda, sanat üretimlerimi, yerel ve aynı zamanda otantik bir dil kullanmakla birlikte kültürler, birey ve toplumlar arasında evrensel bir diyaloğa dönüştürmeye çalışıyorum.
Burç / İnci serisinden İkizler, Karışık teknik, Fine art baskı, 29,7×21 cm, 5+2 edisyon
Doğu-Batı, gelenek-çağdaş, sanat-zanaat gibi ikilemler arasındaki toplumsal ve politik söylemi üretim pratiğinize dahil ettiğinizden bahsettiniz. Minyatürü seçmenizin arkasında yatan özel sebepler nelerdi? Bu sizin için vazgeçilmez midir?
Minyatürü tercih etmemin ardında kendimce düşüncelerim ve bazı sebepler vardı. Bunların nasıl evirileceğini eğitim hayatım boyunca daha da iyi idrak ettiğimi söyleyebilirim. Sanatı, kendimi ve yaşamı sorgulayarak keşfetmemin bir yolu olarak görüyorum. Minyatür sanatı da bu yolculukta düşünce ve ifade biçimim için zengin bir kültür altyapısıyla bağlantı kurmamı sağlayarak, katmanlı bir üretim pratiğinin ana alfabesi oluyor. İçinde yaşadığım çağa dair, bireysel ve toplumsal olarak yaşadığımız duygu, düşünce, kaygı ve sorunsalları ifade biçimime dönüştürmemde bu sanat pratiği bana çok eşsiz, el değmemiş ve bereketli bir arazi sunuyor.
Ayrıca minyatürün kendi yaşamımdaki “öteki” olma duygusuna da aynı paralellikte eşlik ettiğini zaman içinde fark ettim. Minyatür, benim tasavvurumda: Türk sanat tarihinde ve coğrafyamızda, ötekileştirilmiş pek çok kimliği, kültürü, kişiyi, azınlıkları betimliyor. Ve gün geçtikçe zihnimde kavramsal anlamda da çok katmanlı bir okuma metni açıyor.
Vazgeçilmezlik konusuna gelirsek, hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Her şey zamanla değişebilir ve dönüşebilir. Yıllar içinde bu fikrimin yansımalarını da üretim pratiğimde görüyorum.
Mamut Limited’ta gördüğümüz işler Burç serisine ait ve yüksek lisans tezinizden yola çıkarak hazırladınız. Suver-ul Kevakib’ten ve bu serinin hikayesinden bahseder misiniz?
Mamut Limited Vol.1 için hazırlanan bu eserler yüksek lisans tezimden ilham alarak başladığım bir seri. Yüzyıllar boyu insanlığın; varoluşu, yeryüzü ve gökyüzünü anlamlandırma çabası onu bitmek bilmeyen bir maceranın içine sürüklemiş. Astroloji de çağlar boyunca insanın bilinmeze olan ilgisi içinde yerini almış. Her kültürün kendi izlerini taşıyan astroloji yazmalarındaki tasvirler muhteşem bir görsel şölen sunuyor.
Bu seride; yüzyıllar içinde her anlamda birbirinden etkilenen inanç ve kültürlerin, sanatsal bir yansıması olan burç tasvirlerinin çok katmanlı zenginliğini kullanıyorum. İlk kez uyguladığım edisyonlu üretim pratiğinde 1582 tarihli Metali’ü’s-sa’adet adlı elyazmasını referans aldım. Çağlar boyunca her dönemde yeniden yorumlanan yazma eserlerin, döneminin sanat ve kültür özelliklerini tasvir etmesi ise çıkış noktamı oluşturuyor. Kendi el yapımı tezhip ve ebrularımı dijital ortama aktararak 16. yüzyılın kült minyatürlerinden yorumladığım figürleri kolaj tekniğinde birleştirip izleyiciyi çok katmanlı bir okumaya davet ediyorum. Böylece, dijital medyanın ve artık yapay zekanın sanat üretiminde yerini aldığı çağımızda “sanat yapıtında” sanat – zanaat arasındaki diyaloğu sorunsal olarak tartışmaya açmak, bu çalışmalarımın altındaki ana düşünce diyebilirim. Çalışmalarımda Doğu-Batı, geleneksel-çağdaş, sanat-zanaat gibi ikilemler arasındaki toplumsal söylemi üretim pratiğime dahil ederek aynı zamanda eserlerimde gelenek, aidiyet, otorite, kimlik, kültür ve ötekileştirme gibi sorunsallara da vurgu yapmaya devam ediyorum.
Burç / İnci serisinden Aslan, Karışık teknik, Fine art baskı, 29,7×21 cm, 5+2 edisyon
Sizin için başarılı bir yapıt üretmek kişisel tatminle mi yoksa sanat dünyasından takdir görmekle mi ilgilidir? Neden?
Bu konuda bakış açımın yıllar içinde değiştiğini görüyorum. Eğitim hayatım sonrası üretim pratiğimde uzun süre kişisel tatminini kovalamış biri olmakla beraber daha sonrasında sanat izleyicisinden beğeni almanın ve sanat dünyasında takdir edilmenin de ne kadar gurur verici olduğunu hissettim. Yine de bunun çok hassas bir Ying Yang dengesi olduğunu düşünüyorum. Her ikisinin de iç içe olduğu bir döngü. Ama şunu da özellikle vurgulamak isterim: “sanat dünyasında takdir görmek” sözünden anladığım, sadece bir camiada takdir almış olmak değil, birçok insanla karşılıklı empati içinde olduğumu hissetmek ve çalışmalarım üzerinde karşılıklı bir sonsuzluk aynalaması yakaladığımız duygusu.
Yerel kültür ve çevrem, sanatsal çalışmalarımda uzun yıllardır sorunsallarımın ve üretimlerimin kaynakçası niteliğinde ve bu benim için çok değerli. Doğu-Batı, geleneksel-çağdaş, sanat-zanaat gibi ikilemler arasındaki toplumsal söylemi üretim pratiğime entegre ederek, eserlerimde aidiyet, otorite, kimlik, kültür ve ötekileştirme gibi sorunlara vurgu yapmayı sürdürüyorum.
İstediğiniz sonuçları elde etmek için minyatürün sanatsal ve teknik yönlerini nasıl dengeliyorsunuz?
Bu dengeyi sağlayabilmek, üzerinde ciddi zaman harcadığım bir süreç oluyor. Minyatür sanatının zengin tezyinli sanatsal biçiminin, eserde konunun, düşüncenin ya da orada değinilen sorunsalın önüne geçmemesi ya da bir bütünlük sağlaması gerekiyor. Bunun için pek çok deneme ve çok aşamalı bir düşünce pratiğiyle ilerliyorum. Bu düşünce aşamasında ve üretim sürecinde de farklı bakış açısından ve pratiklerden kişilerin fikirlerini alarak kapsayıcı bir sentez yakalamaya çalışıyorum.
Comments