Sibel Horada’nın Kesinti ve Akış isimli kişisel sergisi Aralık ayınına sonuna dek Versus Art Project’te izleyiciyle buluşuyor. Sanatçının SAHA Stüdyo’nun desteğiyle ürettiği Suyun Taksimi, Taksim'in Suyu (2020) filminden beslenen sergide, bir zamanlar Taksim Meydanı ile ilişkilenen bir su yolundaki akış ve kesintilerin tahayyülüne uzanıyoruz. Sergiyi, Horada'nın sergi mekânındaki anlatımı üzerinden değerlendirdik
Yazı: Özüm Ceren İlhan
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Kesinti ve Akış sergisi, başlığı ile izleyicisine çok şey anlatıyor aslında. Bu sergi, akışın olduğu bir noktadan kesintinin varlığına dair izleri duyumsarken, kesintinin olduğu noktalarda ise akışın kendisini tahayyül edebiliyor. Bu yönüyle kesinti ve akışın bir arada var olabilme ihtimallerini yine kesintinin akış üzerindeki tahakkümü ile sorgularken, serginin süreç içerisinde görünmez ve bastırılmış olana dair dikkat çeken bir yönü de bulunuyor. Sibel Horada'nın strafor ve gazete kağıdı gibi son birkaç senedir kendi pratiği içerisinde öne çıkan malzeme seçimleri, akışın kesinti ile maruz kaldığı izlere, dolayısıyla sürecin sonuç üzerindeki etkisine de tanıklık ediyor. Sibel Horada, sergi özelinde yarattığı kentsel, ekolojik ve mimari anlatılarla akışın tersi yönünde bir rota çiziyor aslında. Tıpkı bir tarih anlatıcısı gibi zaman ve mekânda geriye doğru gidiyor. Bu akışın, nesneler üzerindeki değiştirici ve dönüştürücü gücüne, dolayısıyla zamanın ve mekânın akışına da nesnelerin hafızası üzerinden tanıklık etmiş oluyoruz. Sergideki her eser, "şimdi"nin içerisinde geleceğe bir iz bırakan, kendisine işaret eden anıtsal bir hafıza nesnesi artık. Kesintiler ile akışı geriye doğru takip etmek, Horada için "hafızanın izini sürdüğü bir noktaya evrilmek" demek. Malzemelerin yarattığı estetik ve görsel dil ise sergi mekânı ve eserler üzerinden birbirleriyle hemhâl olan, bir arada akışabildikleri bir sürece kucak açıyor.
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, Çift kanallı video, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Kesinti ve Akış sergisi, Sibel Horada'nın Ağustos 2019 – Şubat 2020 tarihleri arasında SAHA Stüdyo’daki misafir sanatçı programına katılmasının ardından, yine SAHA Stüdyo’nun desteğiyle ürettiği Suyun Taksimi, Taksim’in Suyu (2020) isimli filminden besleniyor. Horada, uzun süredir Taksim Meydanı üzerine çalışmayı ve üretmeyi isterken o dönemler Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) yıkılmaya başlaması ve Taksim'in hemhâl olduğu inşaat projelerindeki yoğunluk nedeniyle bu isteği bir süreliğine kesintiye uğruyor. 2019'da SAHA Stüdyo'daki misafir sanatçı programına kabulü ile geçireceği altı aylık süreç, sanatçının gidiş-geliş güzergâhı olarak konumlanacak olan Taksim Meydanı üzerine yeniden düşünebilme ve onu yeniden deneyimleyebilme fırsatı sunuyor. Söz konusu deneyim Sibel Horada'ya göre meydanın kendisine "maruz kalmak" demek. Öyle ki deneyimlediği süreci "tadilat hâlindeki bir evde yaşamaya" benzeten sanatçı, bu bağlamda hissettiği fiziksel ve duygusal yıkımlara, mekân ile kendisi arasındaki kırılan ilişkilere de eğiliyor. "Bütün bunlar, Taksim'den imtina etmeme yol açmıştı ancak SAHA ile gerçekleştirdiğim proje süresince, buraya maruz kalacak olmak beni çok mutlu etti".
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, Çift kanallı video, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Her üretim, sanatçısının mesele edindiği derdin temelini oluşturabilecek bir soru üzerine inşa ediliyor aslında. Sibel Horada, Kesinti ve Akış sergisini, SAHA Stüdyo güzergâhındaki metro hattından çıktığı sırada aklına gelen şu soru üzerine şekillendiriyor: "Acaba imtina ettiğim yeri yeniden sevebilir miyim?" Öyle ki üretim pratiğinde gittiği yerlerin tarihi yapıtlarına, mimari formlarına ve ilk olarak anıtlarına baktığını belirten Horada, Taksim Meydanı üzerine düşünme ve üretmenin ilk zamanlar oldukça yorucu olduğunu dile getirse de hemen ardından şu sözlerini ekliyor, "Ta ki Taksim'in isim anlamı üzerine odaklanana kadar!"
Taksim, 2021 TDK Sözlük içerisinde "parçalara bölme, bölüştürme" olarak tanımlanıyor. Sibel Horada üretim pratiğine dair bahsi geçen araştırmaları sırasında meydanın, Cumhuriyet Dönemi'ne kadar bugünkü hâliyle süregelmediğini, adını ise orada bulunan bir su dağıtım ünitesinden aldığını öğreniyor. Meydana ismini veren yapı Taksim Maksemi olarak geçen ve Horada'nın tarifi ile günümüzde "İstiklal Caddesi'ndeki Fransız Kültür Merkezi'nin sağında kalan, sekizgen yapı" olarak konumlanıyor. Eski maksemin arkasındaki tarihi su deposunun da bugün galeri olarak faaliyet gösterdiğini anlatan Horada, mekânın bir zamanlar Belgrad Ormanı içerisine inşa edilen üç bentten(barajdan) gelen suyun İstanbul'un kıyı şeridini besledikten sonra Taksim'deki üç mahallede dağıtılmak üzere sonlanan bir güzergâha hizmet ettiğini anlatıyor."Taksim Maksemi, hangi mahalleye ne kadar su verileceğini an be an, çeşitli tıkaçlarla kontrol edilebilen bir yapıydı. Su, hayat demek ve suyun dağıtımı da bu bağlamda son derece politik bir şey aslında. Bir de su şekebesi ve kanalizasyon gibi altyapılar, o dönemler devletin gücünü de temsil eder nitelikte." Metro güzergâhına aşina olanlar için bir bilgi daha öğreniyorum; bugün Hacıosman metro durağı, bir zamanlar Taksim Maksemi'ni de içine katan su yolundaki son dağıtım merkezine karşılık geliyor.
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, çift kanallı video, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Sibel Horada, meydanın su ile kurduğu ilişkiye eğilirken bir süre sonra maksemdeki kesinti ve akışın suyun dağıtımındaki karar mekanizmasıyla ilişkisini de fark ediyor. "Beslenme ve mahrum bırakma kararlarının verildiği bir yer orası. Bunu düşündükten sonra meydana hem mecazi akışlar hem de su meselesi üzerinden yaklaşmaya başladım." Taksimin yıkım ve yeniden inşa süreci, sanatçıyı kentte en sık karşılaştığımız yapıya, betonun kendisine odaklanmaya itiyor. "Betonun akışkan bir şey olduğunu fark ettim. Taksim de yıkılarak yapılmış bir meydan." Horada'nın meydanı beton ile ilişkisi üzerinden ele alış biçimi, Zygmunt Bauman'ın Akışkan Modernite yaklaşımındaki "katı modernitenin" şehirleşme ve mimariyle kurduğu ilişkisini anımsatıyor. "Katı modernite" modern toplum ve şehir olgusunun özellikle 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren peşinden koştuğu; sürdürülebilir ve sabit olanın varlığına inanır. Kentleşmenin simgesi olan betonarme yapılar bu mutlaklığın izlerini taşırken aynı yapılar, daimi var olma isteklerinin kendilerinde vücut bulduğu anıtsal yapılara evrilir. Oysaki günümüz yapıları betonun kırılganlığına, dolayısıyla kentsel yapıların kırılganlığına da ışık tutar. Akışkan olmayan yapılar, 21. yüzyıl sürecinde "katı modernite"nin bir ürünüdür artık. Günümüz kent ve toplumlarının "değişmeyen tek şey" algısı, yerini sürdürülebilir bir değişimin varlığına bırakırken; bu bağlamda "akışkan" bir yapıda ve eğilip bükülmeye müsait bir zeminde konumlanabilme yetisiyle ilişkilenir. Dolayısıyla toplum ve kentleri, onlarla hemhâl olan mimari öge ve anıtların içerisinde, aynı kırılmalar ile okumak da mümkün hâle gelebilir. Sibel Horada, bu bağlamda Taksim Cumhuriyet Anıtı'nın aslında meydan çeşmesi olarak tasarlandığını hatırlıyor. "Çeşme olarak tasarlanan, ancak hiçbir zaman bir çeşme olarak aktif hâle gelmeyen bir yapı."
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, Çift kanallı video, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Taksim Cumhuriyet Anıtı, Pietro Canonica tarafından tasarlanan; kaide ve çevre düzeni ise mimar Giulio Mongeri imzası taşıyan bir anıt. Yapımı 1928'de tamamlanan yapının taşları İtalya'dan getirilir ve ilk başta çevresinde bir havuz olacağı düşüncesiyle tasarlanır. Dolayısıyla kaide yükseliği ve çevresindeki yalakların bugün tahayyül edebildiğimiz bir çeşme için yapıldığını anlatıyor Sibel Horada. Sanatçının düşüncelerindeki bu akış, kesintiye uğrayan çeşmenin zihnindeki tahayyülüne dair şöyle bir soru sorar; "Yağmur yağdığında o yalakların su ile dolduğunu ve yağmur suyunun buharlaşana kadar orada kaldığını fark ettim. O anda aklıma geldi, duran suda ne yapılır?".
Horada'nın söz konusu düşünceleri deneysel çalışmalarında ebru dersi alması ile ilerler. Çelenk Bafra'nın Açık Radyo 95.0 üzerinden dinleyicileriyle buluşan Hariçten Sanat programında, sanatçının ebru sanatı üzerine Tüzin Tiryaki’den atölye eğitimi aldığını öğreniyorum. Bu bağlamda ebru sanatına dair öncesinde deneyimlediği, kızı ve arkadaşlarıyla yaparken öğrendiği süreci, Sibel Horada bu kez Taksim Cumhuriyet Anıtı'nın yalakları ile kurduğu ilişkiye taşıyor. Ebru sanatı sergideki bir malzeme olarak gazete kağıdı ile güçlü bir ilişki kursa da anıttaki su ile ilişkisinde çeşitli benzerlikler de açığa çıkıyor. İlk olarak ebru sanatının durgun bir suda yapıldığını, yalaktaki su birikintisinin ise bu bağlamda güçlü bir çağrışım yarattığını öğreniyorum. Çeşmenin Horada'daki izdüşümleri, yalaklarında ebru yaptığı bir tahayyül ile bir araya geliyor aslında. Bu düşünce, sanatçının başka bir tahayyül olarak niteliği ve sergide izleyiciyle buluşan Duran Suda Alan Açmak (2019-2021) isimli video yerleştirmesinde somutlaşıyor.
Sibel Horada, Duran Suda Alan Açmak, 2021, Çift kanallı video, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Versus Art Project'in girişindeki sağ odaya yöneldiğinizde izleyicisini karşılayan metal yapı ile hemen önüne ve zemine yerleştirilmiş iki televizyon görülüyor. Bir televizyon, Horada'nın ebru çalışmalarını yaparken asaya da benzettiği ebru fırçası ile tepsiye sıçrattığı durgun sudaki boya izlerine tanıklık ediyor. Hemen yanındaki video çalışması ise aynı fırça ya da sihirli bir asanın, Taksim Cumhuriyet Anıtı'na Taksim metro çıkışından bakarken meydanı daha yüksek bir mevkiden seyrettiği bir noktadan, hem anıtı hem çevresini ebru için hazırlanan renk paletine dönüştürmesini konu ediniyor. "Renkler oradan alınıp oraya atılmasıyla bir hikâye yaratıyor, bir soyutlama var. "İzlenimci soyutlama" diyorum buna". Çelenk Bafra'nın programı sırasında öğrendiğim bir bilgiyi daha paylaşmak istiyorum. Kesinti ve Akış sergisi, Sibel Horada için Suyun Taksimi, Taksim’in Suyu (2020) filminin üç ayrı zaman ve mekân içerisindeki akışına da karşılık geliyor aslında. Öyle ki filmin gösterimi öncelikle SAHA Stüdyo'da sonrasında Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'ndeki Büyücü ve Bahçe ( 2021) sergisi kapsamında gerçekleşiyor. Akışın şimdilik son durağı ise Suyun Taksimi, Taksim’in Suyu'dan (2020) beslenen, Versus Art Project'te sergilenen Duran Suda Alan Açmak (2019-2021) isimli çalışma. Horada, bu bağlamda filmin kendi dinamizmi ve yarattığı akışın üç farklı zaman ve mekânda deneyimlenerek taşınabilen, dolayısıyla sergideki işin kendi hafızasını tekrar tekrar yaratan bir sürece de kucak açtığını vurguluyor.
Sibel Horada, Ebruli Anıt Serisi, 2021, Sanatçının ve Versus Art Project'in izniyle
Ebru sanatının yaratıcılık kavramıyla iç içe geçtiği çünkü sanatçı için her ikisinin de akış hâline karşılık geldiği bir noktadan, sergide ebrunun ilişkilendiği bir başka malzemeye, gazete kağıdına yöneliyoruz. Girişte, tam karşı duvarın önünde konumlanan Ebruli Anıt/ Marbled Monument (2021) eseri ile yine girişin sağ tarafındaki odada yer alan Ebruli Anıt Serisi (2021), Horada'nın SAHA Stüdyo'daki ve pandemi günlerinden ilhâm alan çalışmalar. Atölyesinde günü geçmiş ve birkaç ay öncesine ait gazeteler ile yaşamayı seven sanatçı Tüzin Tiryaki’nin ebru atölyesinde gazeteleri, tepside kalan boyanın fazlalığını almak için kullandıklarını belirtken gazeteye zamanın akışı karşısında güçlü bir tanık olarak da yaklaşıyor. Öyle ki Horada'nın gazeteyi ele alış biçiminde bir tarih anlatıcısının deneyimleyebileceği şekilde, geçmiş zamanın anlatısı ile gelecekteki bir noktadan hemhâl olmayı seçen yaklaşımın izlerine rastlamak mümkün. Ebruli Anıt Serisi (2021), orijinal gazete üzerinde sanatçının ebru çalışmalarını sergilerken Ebruli Anıt/ Marbled Monument (2021) üretiminde ise gazetelerin tıpkıbasımları üzerindeki ebruları görmek mümkün. Gazeteyi deneyimlemek isteyen izleyici, dilediği takdirde gazetelikten seçtiği gazeteyi de okuyabiliyor bu arada. Gazetelerin, zamanında pek çok medeniyetin gözbebeği olan İstanbul'u biricik ve çok değerli olduğu bir noktadan ele alması, Horada için su yollarının Taksim Maksemi ile kurduğu ilişkiye ve sergideki akış hâline uzanan kavramlarla da iç içe geçiyor. Gazeteliğin gündelik yaşamda, bayilerde gördüğümüz boyutlardan daha büyük ölçekte olduğunu paylaşmakta fayda var. Böylelikle bir kaide olarak kendisine işaret eden gazeteliğin aslında sanat nesnesi olarak da yine kendisini anıtsallaştırdığı bir noktadan ele alındığını söylemek mümkün.
Sibel Horada, Ebruli Anıt, 2021, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Sibel Horada'nın sergideki bir diğer malzeme olarak strafor ile ilişkilendiği noktada girişin hemen sol tarafında kalan Suyun Şekillendirdiği (2019-2021) üretimlerine uzanıyoruz. Gizem Karakaş’ın Galeri 5'te gerçekleşen Devir (2020) projesi kapsamında önceden de izleyiciyle buluşan strafor temelli üretimleri, sanatçının Burgazada'da ailesi ile yaşadığı süreçte "Yazın aktivite olarak adada çöp topluyoruz" dediği bir noktadan evriliyor. Malzemenin hafifliği nedeniyle denizde kolayca sürüklenebilen straforlar, Kesinti ve Akış sergisi içerisinde Antroposen'in ekolojik akıştaki tahakkümünden izleri yansıtıyor. Malzemeyi bir yiyecek arayışı olarak gagalayan kuşların, süreç içerisinde bıraktığı izlere strafor üzerinden tanık olmak mümkün. Zaman ve mekânın akışında geriye doğru giderek straforların anıtsal yapıya, bir hafıza nesnesine dönüştüğüne işaret eden Horada, yakın geçmişimizde öne çıkan müsilaj meselesine de eğilen bir rota çiziyor. Ergene Nehri'nin kirlenmesine neden olan atıkların, görünmeyen bir akış ile Marmara Denizi’ne akıtıldığını, müsilajın da bu nedenle ve kendisinin deyimiyle ise "hortladığını" ifade ediyor.
Sibel Horada, Suyun Şekillendirdiği, 2019 - 2021, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Sergideki malzeme kullanımı görsel ve estetik bir dil açısından Horada için birbirleriyle hemhâl olan iki malzeme. Horada, ekolojik tahribatın deniz yüzeyindeki şiddetini müsilaj ile ilişkilendirirken; ebru ve müsilajın görünümleriyle görsellik açısından benzer bir estetik dil yarattığını düşünüyor. Pratiğindeki malzeme ve ekolojik anlatıların ilişkisinde önceki yıllarda gazetenin de rolü olan bir sergisi var Horada'nın. Bu bağlamda Seda Yörüker'in kaleme aldığı ve sanatçının DEPO'da gerçekleşen Bir İç Mekân Bahçesi (2018) sergisine dair yazısında, sanatçının kompostlaşan gazetelerin ekolojik bağlamdaki iyileştirici gücüne de dikkat çektiğini düşünüyorum. Öyle ki gazetenin zaman ile ilişkilendiği çürüme etkisi, eser içerisinde solucanların beslendiği bir araca dönüşerek ekoloji için besleyiciliğini sanatçının üretim pratiğinde estetize eden bir bakış açısıyla sergilenmiş oluyor.
Kesinti ve Akış sergisi'nin sonuna doğru ilerlerken Sibel Horada'nın Taksim su yolu akıntısına bizleri de dâhil ettiği bir akışta konumlanıyoruz. "Koridor karanlık ve bu yönüyle de aslında serginin devam edip etmediği tereddüdünü yaşatıyor" diyen Horada ile karanlık koridor hattı boyunca devam eden su yolu duraklarına uzanıyoruz. Güzergâhtaki her bir isim, sözünü ettiğimiz su yolunda meydana gelen ve belirli kesintilerle suya ulaşabilen mahallelere karşılık geliyor. Sanatçının Valide (2021) isimli video yerleştirmesi hem takip ettiğimiz koridora hem de yol üzerindeki iki ayrı odacığa yayılan bir üretimin akışı. İşin yayıldığı küçük olan odanın içerisinde minik bir televizyon yer alıyor. İSKİ'nin izni ile gerçekleştirilen çekimler Taksim-Hacıosman su yolunda konumlanan merkezlerden birinin rögar kapağına ait. Suyun yarattığı ses koridor boyunca uzanırken izleyicisini son olarak, ve serginin de son odası olan, ikinci bir odaya götürüyor. Bu odada projeksiyon, bir bebek küveti ve tavandan küvete doğru sarkıtılan uzunca, beyaz bir örtü ile karşılaşıyoruz. "İşin ismi Valide, Valide Bendi’nde yaptığımız çekimleri içeriyor. Suyun kaynağında anaç bir erk hayal ettim" diyen Horada; odayı, küveti ve su yolunun projeksiyondaki görüntüsünü adeta sarıp sarmalayan kumaşın hikâyesine eğiliyor. "Bizde Faşadura isimli bir gelenek vardır. Bebeğin doğumundan önce, ölçmeksizin yırtılarak kesilen bir kumaştan, uzun bir elbise dikilir. Kumaşın uzunluğu, bebek için uzun ömür temennisine denk düşer".
Sibel Horada, Valide, 2021, Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz
Kesinti ve Akış, Sibel Horada'nın Taksim Meydanı'ndan başlayarak Taksim Cumhuriyet Anıtı'ndaki durgun sularda ebruli rüyalara daldığı bir zamandan çağırıyor bizi. Bir suyun tahayyülü ile zaman ve mekâna yayılan hafızasında, hayatlarımıza belki de sayısız kez dokunan kesinti ve akışların bir aradalığına tanılık edebilmek… Sibel Horada'nın mütevaziliği ile bizlere açtığı hafıza mekânına içtenlikle veda ediyorum. Sibel Horada'ya sergiye dair ilmek ilmek ve sabırla işlediği anlatı süreci, Versus Art Project basın ilişkileri sorumlusu Burcu Dimili'ye ise bizleri buluşturarak böylesi bir günün mimarı olduğu için çokça teşekkür ederim.
Sibel Horada’nın Kesinti ve Akış sergisi, 11 Aralık’a kadar Versus Art Project’te ziyaret edilebilir.
Kommentare