Tarabya Kültür Akademisi, Federal Almanya Hükümeti’nin bir kuruluşu olup yönetimini Almanya Ankara Büyükelçiliği’nin üstlendiği ve aynı zamanda büyükelçiliğin Türkiye’de yürüttüğü kültürel etkinliklerin de ayağını teşkil etmektedir. Akademinin küratörlük görevi ise Goethe-Institut’e verilmiştir. Tarabya Kültür Akademisi’ni daha yakından tanımak ve yeni ortak üretim bursları hakkında bilgi almak üzere sanat direktörü Pia Entenmann’a merak ettiklerimizi sorduk
Röportaj: Merve Akar Akgün
Tarabya Kültür Akademisi, Fotoğraf: Elif & Barış
Tarabya Kültür Akademisi’nin kuruluş öyküsünden bahsedebilir misiniz? Goethe-Institut ile olan ilişkiniz nasıl şekillendi? Nerelerde ortak çalışıyorsunuz?
Kültür Akademisi, 2011 yılında Alman Federal Meclisi'nin girişimi üzerine kurulmuş olup, Türkiye ile Almanya arasındaki kültürel iş birliğini geliştirmeyi hedeflemektedir. Akademi, Tarabya’da bulunan Alman Büyükelçisinin tarihi yazlık rezidansının bulunduğu arazide yer almaktadır. Yönetimi Ankara Almanya Büyükelçiliğinin üstlendiği Kültür Akademisinin küratörlük sorumluluğu Goethe-Institut’a aittir. Akademinin küratörlüğü bu bağlamda özellikle konuk sanatçı seçim süreçlerinin yönetimini, konukların sanatsal çalışmalarına destek, İstanbul ve Türkiye’nin kültür-sanat alanında faaliyet gösteren kişi ve kurumlarıyla iş birliklerinin geliştirilmesi ve Kültür Akademisinin güncel ve geçmiş dönem konuk sanatçılarıyla faaliyet ve etkinliklerin planlanması ve gerçekleştirilmesini kapsıyor.
Türkiye-Almanya kültür alışverişini nasıl bir perspektiften okuyorsunuz? Yıllardır sayısız destek ve ortaklıkla ilerleyen bu güzel ilişkinin global sanat ortamında katkılarını nasıl tarif edersiniz?
Türkiye ile Almanya arasında yoğun ve güçlü kültürel bağlar bulunmakta. Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında 8 Mayıs 1957 tarihinde imzalanan ikili Kültür Anlaşması, Türk-Alman kültür ilişkilerinin resmi temelini oluşturuyor. Avrupa Birliği ile başlayan üyelik müzakereleri de aralıklı olarak çeşitli girişim ve projeler temelinde bu ilişkilerin yoğunlaşmasına sebep oldu. Ancak öncelikli olarak, uzun yıllardır iki ülke arasında gerçekleşen sayısız yaratıcı projenin hayata geçebilmesini sağlayan şeyin, Almanya ve Türkiye’den sanatçıların ve kurumların kişisel ilişkilerinin olduğunu söylemek mümkün. İstanbul’da ve Türkiye’de çok canlı ve olağanüstü üretken bir sanat camiası var – bu bağlamda, Tarabya Kültür Akademisi olarak bu camia ile iş birlikleri oluşturmayı çok önemsiyoruz. Örneğin, İKSV, Mimar Sinan Üniversitesi gibi üniversiteler, Pera Müzesi ve ARTER gibi müzeler, galeriler, tiyatrolar ile Anadolu Kültür ve SALT gibi Türkiye’de kültür alanında faaliyet gösteren sivil toplum kurum ve kuruluşları ile ortak çalışmalar yürütüyoruz. Bunun haricinde, bir Boğaz teknesinde gerçekleşen “Creative Cruise” buluşması gibi düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Networking etkinliklerimiz bulunuyor. Böylelikle, konuk sanatçılarımız buradaki kültür-sanat dünyasının önemli temsilcileriyle bir araya gelme fırsatı buluyorlar. Bu tür etkinliklere katılımın çeşitliliği ve niceliği, bize Türk tarafının da karşılıklı etkileşim ve iş birliği bağlamında azalmaksızın istekli olduğunu gösteriyor.
Büyükelçiliğin yazlık rezidansı, bahçesini tam olarak nelerle paylaşıyor? Ne tür etkinlikler düzenliyorsunuz?
Alman Büyükelçisinin tarihi yazlık rezidansı, eskilerde insanların şifa bulmaya geldiği, günümüzde ise kentin parçası haline gelmiş olan Tarabya’da bulunuyor. Arazi 1880 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından Alman İmparatorluğuna diplomatik kullanım amacıyla hediye ediliyor. Yaklaşık 18 hektar büyüklüğündeki arazinin büyük bir kısmını bahçe ve ormanlık alanlar oluşturuyor, ön kısımda ise on, yalı tarzında inşa edilmiş bina yer alıyor. Kültür Akademisi, rezidansın idare binası, faytoncu evi ve eski mutfağında bulunan yedi sanatçı dairesi, atölyeler ve bir etkinlik mekânından oluşuyor. 2018 yılndan beri rezidansın bahçesinde her yaz açık havada gerçekleşen bir sanat festivali düzenliyoruz. Geçen sene İstanbul kültür-sanat camiasından yaklaşık 600 konuk, davetimize icabet ederek konuk sanatçılarımızın çalışmalarıyla tanışma fırsatından yararlandı. Bunun haricinde, gelenekselleştirdiğimiz haftalık “Tarabya Tuesdays” etkinliğimizle, rezidansta ağırladığımız konuk sanatçıları Tarabya’ya davet ettiğimiz yerel kültür-sanat çevrelerinin temsilcileriyle bir araya getirdiğimiz bir platform oluşturduk.
Tarabya Kültür Akademisinin burs programları hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu programa katılan sanatçılardan beklentileriniz nelerdir?
2017 yılında, başvuru sürecinde ilk açık çağrımızı gerçekleştirdiğimizden beri, konuk sanatçıları genellikle dört veya sekiz ay boyunca Tarabya’da misafir ediyoruz. Kendilerine Tarabya’da yaşayabilecekleri bir daire ve çalışabilecekleri atölyeler sunuyoruz. Bunun haricinde, konuk sanatçıları aylık bir burs aracılığıyla ve de İstanbul’da geçirdikleri süre zarfında gerçekleştirmek istedikleri projelerin hayata geçirilmesinde yardımcı olarak destekliyoruz. Sanatçıların rezidans arazisinde geçirdikleri süre, çalışma tarzlarına ve yaptıkları çalışmalara bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor. Konuk sanatçılar için üretme zorunluluğu bulunmamaktadır – sanatsal özgürlüğü ve gündelik hayatın verdiği ilhamlara anında tepki verebilmeyi sağlayan başarımızın bu temel üzerine oturduğu kanısındayız. Yalnızca, sanatçıların burs süresi zarfında zamanlarının %90’ını İstanbul’da geçirmelerini, yani Türkiye dışında bulunmayıp, bu harikulade ülkeyi farklı bir şekilde tanımalarını talep ediyoruz. Ancak üretme zorunluluğu bulunmamasına rağmen –veya belki tam da bu özgürlük nedeniyle- her yıl burada çok sayıda roman yazılıp film çekiliyor, müzik albümü ortaya çıkıyor. Almanya’da yaşayan sanatçılar arasında İstanbul’a gelme isteğinin çok yoğun olduğunu görüyoruz: Yılda yaklaşık 20 sanatçıyı misafir edebiliyor olmamıza rağmen, her sene 300 civarında burs başvurusu alıyoruz.
Tarabya Kültür Akademisi, Fotoğraf: Elif & Barış
İlk bursiyerlerini 2012 yılında karşıladığını bildiğimiz akademi bugüne dek kaç mezun verdi? Seneler içinde aklınızda yer eden birkaç etkinlik/yapıt anınızı paylaşır mısınız?
Tarabya Kültür Akademisi olarak, 2012 senesinden bu yana yaklaşık 100 sanatçıya İstanbul’da yaşama, çalışma ve bağlantılar kurma imkânı sağladık. Bu süre zarfında Tarabya’da sayısız yapıtlar ortaya çıktı- örneğin Philipp Lachenmann’ın 2018 tarihli AKM (Turkish Nights) isimli video yerleştirmesi, Ayat Najafi’nin – 01.11.2020 tarihine kadar DEPO’da görülebilecek olan- Kum Fırtınası sergisi ve Defne Şahin’in Unravel albümü ve beste çalışmaları geçmiş dönem konuk sanatçılarını destekleyen fonumuz aracılığıyla hayata geçti. Ayrıca geçen sene, Tarabya’da ortaya çıkan sanatsal çalışmaların bir seçkisini ilk kez Berlin’deki Hamburger Bahnhof Çağdaş Sanat Müzesinde Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın katılımıyla sergiledik. Önümüzdeki yıl da 10. Kuruluş yıldönümümüz sebebiyle yine büyük bir festival gerçekleştirmeyi planlıyoruz.
Tarabya Kültür Akademisi’nin 4. Açık Çağrısı kapsamında bu yıl Tandem burslarına da yer veriyorsunuz. Bu iki ülke sanatçılarının ortak çalışmalarını değerlendirmek adına çok önemli bir gelişme. Bu kararı alırken güttüğünüz temel amaç neydi?
Tarabya Kültür Akademisi olarak, kültürel iş birliğini insanların eşit haklarla, diyalog içerisinde ve ön yargısız karşılaşabilmelerinin başlangıç noktası olarak algılıyoruz – küresel meselelerin sanat, söylem ve yapıcı karşıtlık yoluyla ele alındığı bir düzlem olarak değerlendiriyoruz. Ortak üretimler ve iş birlikleri sayesinde belirgin şekilde daha derin ve sürdürülebilir, yeni bağlantı ağları oluşturan ortak çalışma süreçleri hayat buluyor. Yeni burs programımızla birlikte, önemli nefes ve hareket alanları inşa ediyor, bunun ötesinde Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkileri güçlendiriyoruz. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum sebebiyle –elbette ki Korona krizinin de etkileriyle- Türkiye’deki kültür-sanat camiasının Avrupalı çalışma ortaklarından beklentilerinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu kapsamda da, böyle bir rezidans programının son derece değerli olduğu kanısındayız; değerli, çünkü Türkiye’den ve Almanya’dan konuk sanatçılar uzunca bir süre zarfında salt proje ortaklıklarına oranla daha güçlü bir güven ilişkisi oluşturma şansına sahipler. Böylelikle, burs sürecinin çok ötesine geçen sürdürülebilir ilişkiler ortaya çıkıyor. Allianz Kültür Vakfı ile, böyle bir programı hayata geçirebilmemizi mali açıdan da mümkün kılan bir ortak bulabilmiş olmaktan mutluluk duyuyorum.
Başvuru şekilleri hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Ortak üretim burslarına ilk kez Ekim 2020’de ve 30 Kasım 2020’ye kadar başvurmak mümkün. Bu başvurular Ekim 2021–Eylül 2022 dönemi burslarını kapsamaktadır. Başvurular çevrimiçi olarak www.kulturakademie-tarabya.de/ adresinden gerçekleşmektedir. Türkiye’den ve Almanya’dan başvuruda bulunacak sanatçı ikililerinin, özgeçmişlerini, çalışmalarını içeren bir dosyayı ve ortak olarak kaleme alınmış bir motivasyon yazısını bu adresten Akademi’nin web sitesine yüklemeleri gerekmektedir.
Comments