top of page
Refik Akyüz

Tatminsizlik, araştırma, heves


Ahmet Elhan’ın İkililer IV başlıklı sergisi geçtiğimiz günlerde Evin Sanat Galerisi’nde gerçekleşti. Fotoğrafın yapısını sorguladığı işleriyle bilinen Elhan’la sergisi vesilesiyle bir araya gelip sanat pratiği ve fotoğrafla olan ilişkisi üzerine sohbet ettik

1763 kelime

Ahmet Elhan, İkililer IV

Sizin fotoğraf üretmeye olduğu kadar, fotoğrafın imkanlarını araştırmaya, zorlamaya, belki sorgulamaya yönelik bir ilginiz var ve sanırım fotoğrafla ilişkinizin başından beri de var olan bir tavır. Bunun nasıl başladığını sorarak başlayabilirim.

Benim fotoğrafa başladığım zamanda İnternet yok, ama benim şöyle bir şansım vardı. Yeni Fotoğraf dergisinde grafik tasarımcı olarak çalışıyordum, dergi yeni sayısını dünyada bütün ulaşabildiği fotoğraf dergilerine yolluyordu onlar da birer sayılarını Yeni Fotoğraf'a yolluyordu. Dolayısıyla dünyada ne olup bittiğini üç beş ay gecikmeyle takip etme imkânı vardı orada. Hemen sonrasında da sinema üzerine yüksek lisans yaparken iyi bir kuramsal eğitim veriliyordu, film çözümlemeleri meselesi, eleştiri yöntemleri benim çok ilgimi çekti. O süreçte oradaki hocalardan biriyle Şahin Kaygun’un Sanatçı Portreleri üzerine çalıştım, o işi yapısalcı çözümlemeye uğrattım. Orada benim bu işin başka bir yolu var diye düşünmeye başladım. Bu işi yaparken içinde hep bir tatminsizlik, bir araştırma, heves olacak. Öyle uzlaşmacı salonların güzel şeyleri sanatla ilgili değil benim görüşüme göre. Bu piyasayla ilgili ki şu sıralar zaten bir piyasa sanatından söz ediyoruz daha çok. Hiç risk almayan bir piyasa ürünü, bir finansal ürün yatırımcı için hangi çekiciliklerle donatılıyorsa şimdi ki eserlerde o çekiciliklerle donatılmış sonunda. Onun içinde hiç risk almayan işler piyasa bu yeni bir galeri ayakta kalacaksa kirasını, maaşlarını ödeyip yaşayacaksa, piyasaya göre davranıyor. Misyon duygularının hepsi yok oldu.

Öyle bir sorum vardı, şimdi sorayım o zaman, mesela ben bundan on yıl kadar önce İzmir’de Ege Üniversitesi'ndeki bir fotoğraf etkinliği için aynı zamanda oradayken Yerler serisinden sıkıldığınızı ve başka şeyler yapmak istediğinizi, fakat galeri o işler iyi sattığı için sizi onları yapmaya zorlamasından bahsettiğinizi hatırlıyorum. Yani bu bir yandan galerilerin tabi ki para kazanmak durumunda olan yapıları olması nedeniyle de çok yönlendirici de olabileceklerini gösteriyor. Sanatın gelişmesi için de ikisi arasındaki dengenin bulunması gerekiyor galiba.

Belki gerçek müzeler ve enstitüler olsa o zaman galerilerin işi daha kolaylaşacak netleşmiş olacaktı birincisi bu, ikincisi ben orada mızıldanıyorum ama ben de sağlam durmadığım için o işleri üretmeye devam ediyordum. Bir süre sonra kestim yani kimse artık onlarla ilgilenmedi benim yaptıklarımla da çok ilgilenmedi. En hızlı satışın ve ilginin olduğu dönem oydu çünkü bir sanatçının çizgisini takip etme gibi bir alışkanlığımız yok, aktüel olan bir dönem önem kazanıyor.

Ahmet Elhan, İkililer IV

Ama bu herhalde biraz koleksiyonerlerin tavırlarıyla da alâkalı çünkü koleksiyonerler de aslında çok uzun vadeli düşünmüyorlar belki de veya yeteri kadar iyi eğitimli veya donanımlı değiller?

Evet ve hayır. Bunların hepsi var ama aynı zamanda bu da ideolojik bir duruş onlar neyi temsil ediyor? Yani bir şeyi alacak parası olanlar neyi temsil ediyor, nereye aitler? hadi şimdi demode denecek ama sınıfsal bir pozisyon bu. Yani zenginlikle yoksulluk arasındaki bir çekişme. Yani o eski burjuvayı beklemeyin. Kendilerini kültür inşa etmek buradaki hadise. Şu anda geçerli olan, trendi olan neyse onu satın almak. Sadece bir mal değil aynı zamanda bir kültürü de satın almış, üstüne giymiş oluyor. Giyince de o kadar oluyor. Çünkü onu nasıl giyiyor giysi seçerken nasıl moda danışmanı terziler varsa burada da onları yönlendiren sanat danışmanları var. Onların bilgileri nedir, onların sanat danışmanlığı eğitimleri acaba şu iki büyük uluslararası müzayede şirketinin verdiği eğitimlerden mi geliyor ki birçoğununki oradan geliyor.

Sizin formal fotoğraf eğitiminiz yok, grafik tasarım lisansını bitirdikten sonra sinemada yüksek lisans yaptınız. İlk soruya cevabınızdan bunun sizin sanatınıza etkisini biraz anladık, peki sinemayla ilgili bir şey yaptınız mı hiç?

Yok ona hiç kalkışamadım yani o bir karar anıydı çünkü ben belli döneme kadar hayatımı filmler üzerinden kazandım oralarda çalışarak kazandım. Ben kendi filmimi yapabilecek miyim sorusuna yanıtım hayır oldu. Sinema hem maddi imkânlar gerektiriyor hem de ekip çalışması gerektiriyor. Fotoğraf çok tekil bir şey, kendi başınasın. Nerdeyse yazarlık gibi, ressamlık gibi bir şey. Bir de film öyküsellik gerektiriyor o öyküsellik benim bakışıma da uzak. Ben iş seni sarıp sarmalasın, bir yerden bir yere götürsün istemiyorum, tam tersine iş seni ittirsin, bir çekişme olsun istiyorum. Sinemayla ilgili bir sorun da film akan bir şey olduğu için içine alıyor, sinemada seyircinin kendisini işin akışından, öyküsünden ve söyleminden nasıl dışarda tutabileceği film teorisyenlerinin sorguladığı bir şeydi. Bu yabancılaştırma efekti dediğimizi tiyatroda Brecht denedi, buna benzer bir şey, izleyici farkında olsun bir şeylerin. Bu fotoğrafta da resimde de kavramsal işlere bakıp kaptırıp gitmek mest olmak gibi bir hadise yok içinde burada tam tersine sürekli olarak zihninizin açık olması ve sorgulama mecburiyeti var.

Ahmet Elhan, İkililer IV

Daha deneysel veya video art tarzı işler de üretebilirdiniz, sizin sinema ile ilişkinizi bir şekilde fotoğrafınızın içine aktarmış gibisiniz. Yani o hareket ve zamanla ilgili mevzular fotoğrafınızda gözlenebiliyor.

Aklıma gelmemişti ama sen söyleyince evet diyorum şu anda evet öyle okunabilir öyle görünebilir o demek ki bilinçaltından öyle ilerledi. Mürekkep serisinde üst üste binmiş bir sürü beden hareketleri, tekrar eden kalıplar var. Mesela Eadweard Muybridge ile Étienne-Jules Marey'in fotoğraf deneyleri gibi bir şey, adamlar filme doğru da bir katkıda bulunmuşlardı bilinçli olmadan.

Aslında sinemanın ortaya çıkışına ilham veren işler olarak da kabul edilebilir herhalde onların işleri.

Aslında onlardan daha önce bir dönem tekerlekli çizimler filan fikir var. İkisi de fotoğrafı kullanarak fizyonomik araştırmalar yapıyorlar, sanatla ilgisi yok aslında. Sonra Marey'inkiler katalog halinde basılınca Paris'te işte kübistlerin ilgisini çekiyor. Marcel Duchamp’ın Merdivenden İnen Çıplak işi Marey'in serisinin resmedilmesi. Fotoğraf, hareket, sinema böyle birbirinin içine geçiyor, ama fotoğraf öyküyü biraz dışarı atabiliyor. Fotoğrafta zaman bir akışa kaptırmıyor seni, sen istediğin gibi gözünle orayı burayı kurcalayarak görüyorsun belki daha avantajlı ya da ben onunla çok uğraştığım için onun inceliklerine bir şekilde ulaşmaya çalışıyorum.

Ahmet Elhan, İkililer IV

Siz sadece sanatçı değilsiniz, eğitimci ve danışman kimlikleriniz de var. Bunun hakkında biraz konuşabilir miyiz?

Bak bu belki sinemayla ilgili bölüm olabilir. Öyle ekip çalışmalarını özlediğim için insanlarla çalışmak bana çok hoş geliyor. O süreçlerde değişiyorsun, algılama biçimleri farklı bir şeye 15 kişiyle birlikte bakıyorsun, herkes başka bir şey görüyor. Eğer kendi kafanın hayranı değilsen o zaman oradaki değişimlerle insanlar için ne ifade ettiğini anlıyorsun.

Peki yeni kuşakta ne gözlemliyorsunuz? Ne kadar zamandır eğitim verdiğinizi bilmiyorum ama 20 sene önce birlikte olduklarınızla şimdikiler arasında bir farklılık var mı?

Geçenlerde Yıldız Teknik Üniversitesi'nde öğrencim olan biriyle karşılaştım ve şimdi tekrar birlikte çalışıyoruz. Kuşaklara değil de insanlara bağlı. 20 yıl önceden tanıdığın bir kişiye rastlıyorsun, şimdi Sabancı'da üçüncü sınıfta, Marmara dördüncü sınıfta okuyan öğrencilerimde de var aynı enerji. O kişiyle ilgili.

Ben sizden bir kuşak sonrayım, sizin kuşak da muhtemelen öyleydi; ansiklopedi çocuğuyduk biz. Çok fazla bilgili alıp bir şekilde onu çağrışımlara aralarında bağlantı kurmaya açık kuşaklar şimdi belki yeni doğanlar 2000'de 90'ların sonunda doğanlar için her şey hani ellerinde telefon her şeyi sorabildikleri zaman bilgiye ulaşılmanın kolaylaşması bilgi arasında bağlantı kurmanın azalmasına yol açıyor mu?

Azalmasına yol açıyor daha güzeli senin biraz önce söylediğin bu bilgi adacıklarını biz ilişkilendirirdik imge dediğimiz şey ortaya çıkardı. Şu anda imge yok, görüntü var; sürekli görüntü üretilebiliyor, imge üretilemiyor. Son zamanlarda İstanbul’da gezerken bir şey dikkatimi çekti, insanlar gittikleri yerde arkalarına oranın anıtsal bir yapısını alarak oradaydım demek için fotoğraf çekiyor, ama ortaya ne çıkıyor tartışmalı. İyi fotoğraf çekemiyoruz anlamında demiyorum, bunu imgeye döndüremiyoruz ve kendimiz için bir şey haline getiremiyoruz.

Ahmet Elhan, İkililer IV

Fotoğrafa yeni başladığınızda sizi hangi fotoğrafçıların işleri heyecanlandırıyordu? Şimdi kimleri takip ediyorsunuz?

Başladığım zaman şimdilerde sokak fotoğrafçılığı diye bildiğimiz tarzdaki çalışmaları daha çok da İngiliz fotoğrafçıların işleri çok hoşuma gidiyordu çünkü nasıl oldu burada bir sergi açtılar Akademi’de (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Genç İngilizler diye onları görünce şapkam yerinden uçmuştu açıkçası. Aralarında Martin Parr’ın da olduğu fotoğrafçılar. Şimdi neden heyecanlanıyorum şimdi daha dijital fotoğraf dediğimiz şeyin dijital bölümünün sanatla ilişkisi daha tam kurulamadı. Yazılımla bağlantılı müdahale aşaması var, ondan sonra biz ne yapıyoruz, onu onu merak ediyorum. Bir andan da -çelişik gibi görünebilir, bu da benim ikilemimdir- klasik tattaki şeylerin sürdürülebilmesini gözlemeye çalışıyorum. Şu anda benim jenerasyonumda klasik fotoğraf diyebileceğimiz tarzda fotoğraf üretenlerin durması benim için sıkıntı. Ben onlarla birlikte onların yaptığını yapmıyordum onların en üretken olduğu dönemde ama onların yaptığına bakarak oradan bir yere doğru sıçrıyordum. Bu bağlamda farklı tarzlardaki doğru düzgün işlerin birbirini besleyeceğini düşünüyorum.

Üretim sürecinizde farklı zamanlardan işlerin bir şekilde birbirinin tam olarak devamı olmasa da birbiriyle konuşabilme halinde olmasını ilginç buluyorum ki sadece bu sergide olduğu gibi bir tutarlılıktan değil de son ikililer de gözlemlediğimiz daha önce buzlu camda gördüğümüz bir yaklaşıma da şahit oluyoruz.

Evet, doğru buzlu camla ortaklıkları var son ikililerin. Bu belki de soruyu bir oradan bir buradan bir şuradan sormakla ilgilidir. Bir diğeri de İnternet sayesinde farklı fotoğraf yapma biçimlerini gördükçe o yapma yöntemiyle bunu sorayım şu yapma yöntemiyle aynı soruyu sorayım diye etrafında geziniyorum. Ben içinde olarak birbiriyle bağlantılarını o kadar fark etmeyebiliyorum. Ancak bir üçüncü göz bakınca bu ilişkileri görüyor.

Ahmet Elhan

Bu aslında müzikteki çeşitlemeleri de anımsatıyor. Araya giren zamanda değişen birçok şey de var.

Değişiyor mutlaka, bir de bunların birçoğu benim özendiğim ama sonraları belki hiç iz kalmamış belli insanların çalışmalarıyla başlar. İtalyanların geç başlamış erken öldüğü için kısa süre üretmiş bir fotoğrafçısı vardı Ugo Mulas, ben bu fotoğrafçının işlerini 80’li yılların başlarında Ankara’daki bir konferansta gördüm. Ben çok etkilendim gördüğüm zaman. İlk başta klasik belgesel fotoğrafçıyken, kariyerinin sonuna doğru deneysel işler yapmaya başlıyor ama kısa süre sonra da hastalanıp ölüyor. Ben işte onun deneysel yöntemlerinde etkilendim ve doksanlı yılların başlarında film rolleriyle yaptığım bir işim vardı onu yaparken bu İtalyan’ın çok etkisi altındaydım. Bir diğeri de Tony Ray Jones adlı İngiliz fotoğrafçı. Beni çok altüst etmiştir. Demin bahsettiğim İngilizler’in olduğu sergide de işleri vardı. Onun işlerini sergide gördükten sonra tesadüfen kitabını da bulup almıştım öğrenciliğimde. İlki fotoğrafın ontolojisine kafayı takmış, herhalde bienallerde fotoğraf çekmenin etkisiyle de, diğeri de sokak fotoğrafçılığının en iyi örneklerini veriyor. Çok ilginç ikisi de kanserden öldü.

Son İkililer’de daha önce konuştuğumuz gibi buzlu cam hikâyesine benzer bir takım netleme işaretine benzer yapılar var, aynı zamanda Rorschach testlerini andıran katlamalı tekrarlar var ve bu birden fazla tekrarlanıyor. Bir de klasik fotoğrafta Kızılderili hilesi de denilenlerden uzun pozlamayla sağlanan akan suyun bir tül perdeye dönüştürülmesi efekti var. Burada yine klasik fotoğrafın yapısıyla ilgili bir sorgulama mı var?

O şu an çok yaygınlaştı. Amatör fotoğrafçılar için yeni bir akım o. Çok bilinen bir şey. Geçen biz Bolu taraflarına gittik köy evinde bize çay yapan 30 yaşlarında bir genç var. Bu civarda şelale varsa fotoğrafını çekmek istiyorum dedim “tabi ki var” dedi cep telefonunu çıkardı, şelaleyi gösterdi. “Bunu ben çektim” dedi. Bu şelaleyi tül perde haline getirme işini artık cep telefonundaki bir uygulama yapıyor. Geçen hafta moral bozucu bir olaya denk geldim, Dpreview diye bir İnternet sitesi var biliyorsun. Orada bir yazılımın tanıtımı vardı, yeni nesil bilgisayar oyunlarında kullanılmak üzere hazırlanmış bir yazılım sıfırdan gerçeklik yaratıyor. Örnek olarak üretilmiş fotoğraflar koymuşlar, mükemmel doğa fotoğrafları, artık fotoğrafın çekilmesine bile gerek yok.

Comments


bottom of page