Erman Özbaşaran’la ilk kişisel sergisi Umut Olasılığı hakkında konuştuk. Sergi 14 Haziran’a kadar Art On İstanbul’da görülebilir.
Erman Özbaşaran, İsimsiz, 2017, Tuval üzerine sigara kâğıdı ve mürekkep, 237 x 193 cm.
Serginin ismi Umut Olasılığı'na nasıl karar verdin?
Sergi ismi bir çeşit dayatma benim için. İşlerini üretirken sergi ismini düşünerek yapmıyorsun en nihayetinde. Sergi metnini beni ve işlerimi en iyi şekilde ifade edebileceğini düşündüğüm için ağabeyim Can Özbaşaran’ın yazmasını istedim. Serginin ismine de onun önerisiyle beraber karar verdik.
Umut Olasılığı'ndaki işlerin daha önceki işlerinden ne şekilde farklı?
Önceki işlerimde fotoğrafın daha belirgin bir yeri vardı. Kendi düşüncelerim doğrultusunda hususi bir yerlere gidip belirli bir tarzda fotoğraflar çekiyordum. Sonra bu fotoğrafları tuval veya kağıt bir resim yüzeyine, farklı tekniklerle aktarıp üzerine boyayla müdahale yapıyordum. Daha sonra boyayla müdahale ettiğim yüzeyler üzerine daha küçük boyutlu fotoğraflar aktararak sanat pratiğimi değiştirmeye başladım. Bu sergide ise fotoğraf yok değil, var aslında benim için. Biraz daha soyut bir hal alarak yokmuş gibi görünüyor belki de. Mesela büyük tuvallerdeki ufuk çizgisi olarak görünen geçişler benim için bir deniz manzarası aslında. Denize bakmak çocukluğumdan beri sevdiğim, ilgimi çeken, kendimle başbaşa kalıp hayatımı, günümü, geleceğimi düşündüğüm anlardır. Eski işlerimde de kullandığım deniz manzaralarını bu sergide daha soyut bir şekilde tuvale aktardım.
Erman Özbaşaran, İsimsiz, 2017, Kâğıt üzerine yağlı boya, serigrafi, 100 x 70 cm.
Bu sergindeki işlerde renk kullanımın daha sınırlı. Bir tek kızıl tonlardaki deniz manzarasında renk görüyoruz.
Türkiye’nin Suriye’deki müdahaleleri sonrası gelen iç karartıcı haberler üzerine benim de işlerimde renk kullanımı azaldı. Crossroads sergisinde grafiti tozunu vernikle karıştırarak yaptığım bir işle başlayarak siyaha doğru gitmeye başladım. Renkli bir şey yapma, renk kullanma hevesim yoktu ve bu sergide, sergi bütünlüğünü de göz önünde bulundurarak, biraz daha siyaha kaymış oldum.
“Umut Olasılığı”ndaki en renkli iş kızıl renkli deniz manzarası. Benim istediğim tentürdiyot rengi yakalamaktı, kurumuş kan rengi olarak da algılanabilir, ya da metinde Can’ın yazdığı gibi kızıl kıyamet de. Belki de bir günbatımı etkisiyle izleyiciye hüzün versin istedim. İzleyen insanın ruhuna dokunup günümüzde olup bitenin ve şartların benim üzerimdeki yansımasını hissetmesini istedim.
Bu işin asıl çıkış noktası ise çocukken izlediğim Terminatör filminde gördüğüm bir kıyamet görüntüsü. Terminatör uykusunda rüya görüyor, bir bomba patlıyor ve kızıl bir kıyamet kopuyor. Bu sahnenin bendeki yansımasını bu kızıl deniz manzarasıyla yakalamak istedim.
Siyah deniz manzarası ise daha ürkütücü. Ufuk çizgisinin daha yukarda olması ve işin büyük boyutuyla karşısındaki izleyiciyi ezen, daha duvar etkisine sahip bir deniz manzarası. Daha zor ve daha karamsar bir deniz. Atölyede çalışırken beni de karşısında ezen bir iş.
Erman Özbaşaran, İsimsiz, 2017, Kâğıt üzerine yağlı boya, serigrafi, 70 x 100 cm.
Malzeme olarak neden sigara kağıtlarını seçtin?
Sigara kağıtları benim için sadece işlerimde kullandığım bir malzeme. Sigarayla ilgili herhangi bir söylemim yok. Sigara kağıdının bir tarafında bulunan arap zamkı boyayı daha az tuttuğu için kağıdı boyadığımda deniz manzarasını akla getiren bir çizgi oluştu. Zamkın olduğu kısım bir gökyüzü imajı verirken kağıdın alt tarafındaki kırışıklıklar bir deniz imajı oluşturuyor bu küçücük kağıdın üzerinde. Kağıdın üzerinde oluşan, ufuk çizgisi olan durgun veya dalgalı deniz görüntüsü büyük boyutlu deniz manzaralarının fikrini oluşturdu. Daha önceki işlerimdeki manzaraları daha soyut bir biçimde tuvale yansıttım.
Daha erken işlerinde olduğu gibi bu sergide parça-bütün ilişkisi dikkat çekiyor.
Çalışma prensibim böyle gelişti. Hepsi bir araya gelince daha anlaşılır oluyor. Fotoğraf çekerken de böyle resim yaparken de.
Erman Özbaşaran, İsimsiz, 2017, Tuval üzerine sigara kâğıdı ve çini mürekkebi, 180x 200 cm.
Çizgili işin sergideki diğer işlerden daha farklı. Nasıl yerleşiyor bu iş “Umut Olasılığı”nın içine?
Okuldayken kullandığımız kareli harita metot defterleri düşünerek yaptığım bir iş bu. O defterler gibi titizce olmasa da sabırlı bir şekilde çizilmiş çizgileri bir tel örgü mantığıyla, birbiri üstüne gelerek bir sınır, bir kafes içinde kalmışlık hissi yaratıyor tuvalin üstünde. Bu tel örgüde yer yer bozukluklar görülüyor, kat kat yapıştırılmış bölümler, açılmış ama tekrar onarılıp kapanmış yerler de var. Bulgaristan boydan boya sınıra tel örgü çekiyor, dünya kadar paralar harcanarak betondan duvarlar yapılıyor. Sınırlarla olan ilişkimiz ve sınırların bana verdiği fikir ve his üzerine yaptığım bir iş bu. Aynı zamanda eski işlerimden referanslar da içeriyor. Mesela bu iş girinti çıkıntılarıyla yukarıdan bakılan bir plan gibi görünüyor.
Comments