Bu okuduğunuz yazı, Tekil | Çoğul | Çoğul | Tekil üst başlığıyla, Art Unlimited için yaklaşık iki senelik bir zaman dilimine yayılan yazı dizisinin sonuncusu. Seri, bazen bir iş, eser, proje üzerinden bazen de birbiriyle ilişkili araştırmalar, üretimler üzerinden ilerledi ve her defasında içerik-form ilişkisinden, metodik kaygılardan ve sanatsal yaklaşımlarla ilgili açık uçlu sorulardan yola çıktı. Editörümüz onlara illaki, dijital olarak bir ev, bir mekân, bir adres verecektir. Bense yeni bir arayış, yeni bir ses, yeni bir çerçeve arayışındayım
Yazı: Misal Adnan Yıldız
6. Ural Endüstriyel Bienali katılımcısı Mikhail Tolmachev’in Testimony, 2020 işi Metenkov Evi Fotoğraf Müzesi’nden, Fotoğraf: Ural Endüstriyel Bienali izniyle
Yekaterinburg…
Bienalin kapanış haftası. Metenkov Evi Fotoğraf Müzesi, gördüğüm en samimi, en gerçek müzelerden biri. Ural Bölgesi’nin bu tek fotoğraf müzesi, bir buçuk asırlık fotoğraf tarihini, bölgenin, özellikle endüstri tarihi üzerinden belgeliyor. Ural’ın en karakteristik imajları müzenin adına kurulduğu fotoğrafçı V. L. Metenkov’a ait. Salonlardan biri hâlâ eski fotoğraf stüdyosu atmosferini koruyor; koleksiyondaki (dagerreyotype dışında) en eski fotoğraf 1863 yılına kadar uzanıyor. Geçici sergiler salonlarında dönüşümlü olarak, iki veya üç farklı sergi düzenleniyor. Ural Bienali’nin 6. edisyonu içinde Mikhail Tolmechev, Eli Cortinas ve Stelios Kallinikou’nun projelerine ev sahipliği yaptı.
Moskova, yaşayan bir müze. Özellikle ölümünden sonra üstü kapatılan Stalin portresinden hâlâ bütün görkemiyle canlılığını koruyan Lenin duvar resmine; fosillerden sanat eserlerine birçok yaşayan belgeye yuva olan ve siyasi tarihin izlerini taşıyan metro istasyonları…
St. Petersburg…
Hayatımda kaç müze gezdim?
İlki Anadolu’nun ortasında, doğduğum şehirde, Karaman’daki müze. Hatırladığım resim, tarih öncesinden kalan, mumyalanmış insan bedeni, kemikleri, kafatası, artık neredeyse çürümüş bez parçaları… Bir zamanlar canlı olan bu cesetlerin müzelerde tutulması ne demek? Her şeyden önce bu etik bir soru. Moskova’da mozolesinde Lenin’i görmek için hâlâ uzun bir bekleyiş var. St. Petersburg’da bulunan Hermitage Müzesi’nde bir nevi déjà vu yaşadım. Eski Mısır’a ait insan bedeni kalıntılarına bakan o çocukları görünce… Eski Dünya hâlâ en kolonyal sorularıyla karşımda. Mısır’dan gelen, müzedeki tek mumyanın MR taraması yapılmış; yani MR’ı çekilmiş. Afrika maskeleriyle geneolojik köklerinden koparılmış bir estetikle sergileniyor. Arap yarımadasından bir kadın heykeli bana bir soruyla bakıyor: “Sömürgeciler tarafından kaçırılmasaydım şimdi nerede olurdum?” İslâm’da kadın ve insan bedeninin temsilini düşününce, iyi soru. Korumanın tüm sorunları ve yok etmenin temsilleriyle müzeleri çok seviyorum.
Berlin.
Tempelhofer Feld. Şehrin ortasında, kolektif tembellikle paylaşılan en büyük boşluk. Ocean without notion diyorum ben hep. Deniz yok ama boşluğa bakan, boşluğu seyreden, boşluğa yürüyen insanlar…
...
Semiha Berksoy, Annem ve Ben, 1974, Duralit üzerine yağlıboya, 70x100 cm, Çiğdem Simavi Koleksiyonu
Yekaterinburg, Moskova, St. Petersburg üstüne daha çok kendimle geçen bir Berlin’den sonra havasından ve güneşinden dolayı İstanbul, ilaç gibi geldi.
Sanki sonbahar.
Deniz Artun’un küratörlüğünü yaptığı, Meşher’de izleyiciye açık Ben Sen Onlar ismini Şükran Aziz’in 1993-1996 tarihli aynı isimli eserinden alıyor. Hale Asaf, Yıldız Moran, Semiha Berksoy’un ölümsüz eserleriyle karşılaşmak; Nasip İyem, Deniz Bilgin ve Tiraje Dikmen’in çalışmalarını yeniden hatırlamak; üç katlı sergi mekânında “ben, sen ve onlar” olarak aralarında kaybolmak…
Semiha Berksoy’un Annem ve Ben’inin önünde biraz uzun kalıyorum. Annesi mi Semiha’nın kızı, Semiha mı onun annesi belirsiz… Bu belirsizlik tıpkı kendi tasvirindeki gibi hınzır bir tebessüm hissi taşıyor. Bu teatral resim dili izleyenini gerçekliğiyle çarpıyor. Özellikle bu resmin etkisi bende o kadar güçlü ki… Çocuksu ve ergen hâlleriyle annemi ve tanıdığım diğer bütün anneleri düşünüyorum.
Güzel sergi…
Murat Morova, İsimsiz (Âmâk-ı Hayal Serisi), 2021, Kitap cildi üzerine karışık malzemeyle müdahale, buluntu çerçeve, 59x47 cm
Galeri Nev İstanbul’dayız.
Dmitry’nin yüzünde bir soru işareti var. Ne var, n’oldu?
- Is he a contemporary artist?
Murat Morova, kâğıt, cilt ve kitap kapağı gibi malzemeleri toplayarak pratiğinin 35 yıllık tarihini adeta bir duvar resmi gibi yeniden çalışmış. Ne yazılır ne denir pek bilmiyorum. Büyüleyici… Koyu turkuaz bir duvar üzerine bir arada asılan eserlerin her birinde pratiğinin nasıl geliştirdiği, nerelerden beslendiği, nerelere saptığı ve ilhamın nerelerden geldiğini okumak çok keyifli…
Aklıma Farabi’yi getirdi: “Hiçbir şey kendi kendinin nedeni olamaz, çünkü nedenin kendisi oluşandan öncedir.”
Comments