Didem Erk’in Mavi Bir Ballad sergisi 16 Aralık 2021-12 Şubat 2022 tarihleri arasında Zilberman Istanbul’da gerçekleşti. Sergiyle birlikte sanatçının kendi karanlığına, kaynaklarına ve yaratım sürecine uzanıyoruz
Yazı: Elâ Atakan
Didem Erk, Terk-i Diyâr, 2013 Hahnemühle kağıt üzerine pigment baskı, 38 x 54 cm, Ed. 5 + 1 A.P.
Nilüfer E. Güngörmüş'ün Metis Yayınları'ndan 2021 yılında çıkan Sanatçının Kendine Yolculuğu: Sanat ve Edebiyat Üzerine Denemeler adlı kitabında, Sevim Burak'ın eserlerinin çözümlemesini yapar. Sevim Burak'ın Everest My Lord adlı kitabında geçen Yazarın Gölgesi adlı kişinin, yazarın kendi karanlığı olduğunu ve bu karanlığı ile tam anlamıyla barışık olmasa bile bir dereceye kadar ona söz geçirebilmesi gerektiğini belirtir. "Onu, varmayı dilediği, arzu ettiği, özlediği yapıtın ortaya çıkmasına katkıda bulunacak şekilde kendisiyle iş birliği etmesi için terbiye etmelidir" der ve ekler "dolayısıyla Yazarın Gölgesi, bir bakıma onun şamanıdır.” Güngörmüş'ün bu derinlikli okumasının bir benzerini de Didem Erk'in eserleri ve eserleriyle ilişkisi için de söyleyebiliriz. Sanatçı, kendi karanlığını bir şamanın dünyayı okuması gibi, inceleyerek, içinden, şahsi ve dünyaya ait tüm acılardan ve travmalardan kaynak alarak üretir, dönüştürür, inceler ve bir bilinçaltı akışı ile paylaşır.
Didem Erk, Mavi Bir Ballad, 2021, Performans ve mekâna özgü yerleştirme
Didem Erk, geçmişin tüm dinlerini, kültürlerini, ritüellerini içinde sindiren bir sanatçı. Anlatısı, kültürel belleğin zemininde derinlemesine ilerlerken, gündelik zamanın içerisinde kayboluyor. Dinler, diller ve uygarlıklar arasındaki sınırları silerek, hakikatin zamansız varlığı ve simgeleriyle çalışıyor. Bu sebepten dolayı, eserleri çağrışıma ve çok yönlü okumaya çok açık. Sergideki eserler de, Didem Erk’in eserlerinde kullandığı dili gibi taşıdığı anlam çokluklarıyla, çağrışım doğuruyorlar.
Sıcacık bir yanık kokusu, içeriye doğru çağıran, karanlık bir kilisenin Pazar ayininin ardından kalan bir tortu, anne kucağı kadar şefkatli. Didem Erk’in Mavi Bir Ballad sergisinin cam kapısını araladığınızda yüzünüze, sanatçının tasarladığı yanmış kütüphane kokusu geliyor. Ayağınız, içi plastik oyuncaklar, eskimiş halatlar, anahtar gibi bulunmuş nesnelerle dolu toprağa değiyor, tam karşıda ise bir sunak kurulmuş. Bu üçgenin ortasında, bir masa var ve arkasında nakışla işlenmiş Nuh’un gemisini çağrıştıran bir ev-gemi. Masanın konumu ve bu çarşaf yine kiliselerde ayinlerin düzenlendiği altarı çağrıştırmakta. Sanatçı, çarşafı birçok farklı dilden cümlelerle işlemiş ve sonunda, tam sunağın bir duvarında ikonaları çağrıştıracak bir şekilde asmış.
Didem Erk, Başlı başına deniz kendini ruhlarla doyurur, 2021 Kullanılmış yatak çarşafı, el yazması, el dikişi, Değişken ölçüler
Sudan gelen, suda doğan, suda boğulan. Didem Erk’in sergisinde, sunaklı odanın yan kanadına geçtiğinizde, bu sefer toprağa değil, suya bırakılmış birçok anlam yüklü nesne ile karşılaşıyorsunuz. Erk’in deniz ile ilişkisi de, sergideki her anlatımı gibi birçok farklı yere dokunuyor. Dedesinin ve babasının denizci olması ile çocukluğunda yaşadığı tatsız bir travma ve Datça’da Karaköy’deki evinin sahilinde kıyıya vurmuş bir şekilde bulduğu plastikler, çöpler, insan kalıntıları ile alakâlı. Almost Blue adlı eserinde de, havuz aslında tüm bu anıları suyun içerisinde tutarak, göndermede bulunuyor. Başka bir anlatımla belki de, Erk için deniz, hem dünyanın hem de şahsi belleğini de tuttuğu bir alana dönüşüyor.
Didem Erk, Orası Bir Yer Değil, Orası Sınır, 2017, Hahnemühle kağıt üzerine pigment baskı, 75 x 109 cm, Ed. 5 + 1 A.P.
Didem Erk’in Orası Bir Yer Değil, Orası Sınır işi 2013’te gerçekleştirdiği denizin önünde siyah bir elbiseyle elinde beyaz bayrakları tuttuğu Feshetme eserini belki de tam zıttında durur bir şekilde anımsatıyor. Bembeyaz elbiseli ayakları kuma gömülü bir kadının, yine kanat gibi açtığı kollarında bu sefer ayakkabılarını görüyoruz. Kendinden emin duran Feshetme işindeki kadın imgesinin, tam aksine yılmış, yıkılmış, gömülü ve fotoğrafın yataylığından dünyasının algısı kaymış. Hemen yanındaki duvarda, fotoğraftaki elbise asılı, beyaz, ütülü ve pürüzsüz ve altında da kan gibi duran annesinin kınalı düğün ayakkabıları… Aynı kısmın duvarlarında ise, Bir Yer Değil, Orası Sınır işinde benzer bir yataylıkla toprağa gömülü kalmış Normandiya’da karşılaştığı bir sığınak var. Savaşılmış, sığınılmış ve gömülmüş. Kıbrıs’ta sınırda çektiği balık ağlarına takılı gibi kalmış olan Geri Dön eserinde olduğu gibi bu sefer de denizde değil de sınırlarda insanlardan kalanlar.
Didem Erk, Geri Dön, 2013, Hahnemühle kağıt üzerine pigment baskı, 44 x 124 cm, Ed. 5 + 1 A.P.
Didem Erk, sahaflardan topladığı kitaplarla, mektuplarla çalışan bir sanatçı. Kitapları dikiyor, yakıyor. Bu sergide de, bulduğu mektupları ait olmayan zarflara yerleştiriyor. Yazılmış tüm kelimeleri, anıları, anlatıları üst üste koyup, kendine göre yeni bir bellek icat ediyor. Uzun ve derinlikli bir yürüyüşü anımsatan Mavi Bir Ballad sergisinin çalışmasına Performistanbul’un kurucusu ve direktörü Simge Burhanoğlu ile beraber eşlikçilik ederek başlamışlar. 2019 yılından itibaren beraber yürüyen küratör ve sanatçı; serginin mekânsal oluşumundan, taşıdığı anlam, duyu, duygu katmanlarını beraber tartışmışlar.
Didem Erk, Yurt/Tipi, 2021, Hahnemühle kağıt üzerine pigment baskı, 45 x 74 cm, Ed. 5 + 1 A.P.
Sanatçının kitaplarda, mektuplarda yaptığı çok katmanlı anlatımın bir benzerini, Simge Burhanoğlu’nun küratörlüğünde Zilberman Istanbul’da sergilenen Mavi Bir Ballad sergisiyle eş zamanlı Bilsart’ta açılan ve sergilenen Hem Zehir, Hem Pan-zehir sergisindeki Dem.Gala video ses yerleştirmesinde de farklı bir biçimde buluyoruz. Bu video ses yerleştirmesinde, sanatçının ağzı konuşuyor ama duyulmuyor. Belki de doğuramayan bir vulvayı sembolize eden ağız videolarında, mekânın farklı yerlerine konumlandırılmış üç ses yerleştirmesi serbest çağrışım akışıyla konuşuyor. Burada da, ifade ile anlatının arasına mesafe giriyor. Sanatçı bu senkronizasyon bozukluğunu, insanların ruh, beden ve zihinlerinin kendileriyle ve birbirleriyle kurdukları ilişkilerindeki kopukluğa benzetiyor. Sanatçı ve küratörün bu iki sergi arasında kurduğu birçok bağdan biri de, Zilberman Istanbul’daki Mavi Bir Ballad sergisini saran kokunun, Bilsart’taki sergi mekânında kullanılması. Bu koku, öyle kuvvetli ki, sergi mekânından çıksanız bile, bir parçası üzerinizde, sizde, sinmiş bir şekilde kalıyor.
Didem Erk, Mavi Bir Ballad, 2021, Performans ve mekâna özgü yerleştirme
Didem Erk, Mavi Bir Ballad sergisi boyunca birçok sefer, sergi mekânında yaptığı okumalarla performanslar gerçekleştirdi. Ama öte yandan Erk ile yapılan her konuşma, çoğu zaman bir performansa dahil olmaya benziyor. Erk’in bakış açısı, gözlerinin ifadesinde belirginleşiyor. Ne tesadüftür ki, sanatçının ismi “didem”, “gözüm, gözüm gibi sevdiğim” anlamlarını taşımakta. Onun gözünden tüm dünyaya bakmak belki de, insanın anlam zamanının başlangıcından itibaren yaşanan tüm acıları kalpten hissetmek kadar acı ve derinlik dolu. Bu sebepten sanatçı; yıkıntının, yaranın, gömünün ve duanın peşinde eser ve performanslarını iç içe geçirerek işliyor ve yaratıyor.
Comments