Kütüphanesinde yer alan sanatçı portreleri, fotoğraflar, davetiye, desen gibi görsel malzemeleri tekrar elden geçiren Necmi Sönmez, daha önce yayınlanmamış olan bu malzemeler üzerine YEL, TOZ, PORTRELER başlığı altında hazırladığı yazılara devam ediyor. Serinin bu haftaki yazısının odağında geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Ahmet Benli var
Yazı: Necmi Sönmez
Ahmet Benli Mehmet Nazım'ın resimlerini inceliyor, Nisan 2023, Fotoğraf: Necmi Sönmez
17 Haziran 2023’te Normandiya’daki Villerville kasabasındaki yazlık evinde vefat eden Ahmet Benli, galerici, antikacı, Osmanlı Sanatı ve Parisli Türk sanatçıları uzmanı kimliğiyle 1965’te yerleştiği Fransız başkentinde vefatına dek geçen süre içinde birçok önemli projeye imza atmıştı.
Onu farklı ve ayrıcalıklı kılan, ressam çevresinin (Mübin Orhon, Selim Turan, Hakkı Anlı, Abidin Dino, Komet, Utku Varlık, Yüksel Arslan, Mehmet Nazım başta olmak üzere) yanı sıra ister politik (Fahri Petek, Yıldız ve Zekeriya Sertel, Münevver Andaç vb.), ister profesyonel nedenlerden ötürü (Kosta Daponte, Güneş ve Barbro Karabuda vb.) Paris’e gelen, yolu buraya düşen Türkiyelilere karşı göstermiş olduğu samimi ilgiydi. Parisli Türk Kolonisi’nin birçok üyesiyle onların vefatlarına dek sürdürmüş olduğu yakınlaşma, dostluk Benli’yi henüz tarihi yazılamamış olan Türk Boheminin sıkı takipçilerinden biri haline getirmişti. Kelimenin tam anlamıyla bir İstanbul beyefendisi olduğu için tanıklığını üstlendiği trajik-komik olayları, kültür insanlarımızın pek bilinmeyen garip özelliklerini yakından tecrübe etmesine rağmen onları dile getirmeden sessiz tanıklığını sürdürdü. Onunla 1994’te Mübin Orhon üzerine araştırma yaparken başlayan dostluğumuz beklenmeyen vefatından kısa bir süre önce Mehmet Nâzım üzerine olan ortak çalışmamıza dek kesintisiz olarak sürdü. Hem İstanbul’daki, hem de Paris’teki beraberliklerimizde bize eşlik eden eşi sevgili Olga’yla birlikte unutulmaz güzellikte zaman geçirdik. Son olarak 20 Nisan’daki telefon konuşmamızda bu yaz Büyükada’da onun kitabına başlayacağımızı kararlaştırmış, hatta haftaları bile sabitlemiştik. Ama hayatın sürprizleri buna müsaade etmedi…
23 Nisan 1941’de İstanbul’da köklü bir ailenin üyesi olarak dünyaya gelen Benli, Laleli semtinde beş kardeşiyle birlikte kültüre önem veren bir çevrede büyüdü. İlk gençliğinden itibaren edebiyat, müzikle iç içeydi, o dönemde yayınlanan dergileri ve kitapları takip ediyordu. Jean Paul Sartre’ın yanı sıra Boris Vian o sıralarda okuduğu ve etkilendiği yazarlar arasındaydı. 1960-64 arasında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde yüksek eğitimini tamamladıktan sonra 1965’te ailesi tarafından iktisat doktorası yapmak için Paris’e gönderilmişti. Fransızcasını geliştirdikten sonra Sorbonne’da eğitim almaya başlayan Ahmet’in sanata olan ilgisi ve merakı onu müzelerin, sanat galerilerinin, tiyatroların çekim alanına soktu.
23 Nisan 1967’de küçük öğrenci odasında kutladığı doğum günü partisine davet ettiği Olga Davanzo’yla yolları bir daha hiç ayrılmaz. Olga, o yılların tanınmış ressamlarından Wanda Davanzo’nun (1918-2017) kızıydı. İki arkadaş birlikte Paris galerilerini, müzelerini gezerken Davanzo’nun atölyesindeki haftasonu toplantılarında o yılların gündeminde olan ressamlarla ve eleştirmen Michel Tapié’yle tanışırlar. Soyut sanatın tartışıldığı bu ortamlarda bulunmak, atölyelerdeki sanatçı hayatlarına tanıklık etmek Ahmet Benli’yi iktisat doktorasından daha çok ilgilendirir.
1974 yılında arkadaşı çevirmen Selahattin Bağdatlı ile Paris’te yaşayan Türk ressamlarıyla söyleşiler dizisi hazırlamaya girişmesi, Yüksel Arslan’la tanışmasını sağlar. Selahattin Hilav’ın önerisiyle hazırlanan bu konuşma dizisinin Mübin Orhon’la devam etmesi düşünülür. Ancak Orhon olumlu başlayan konuşmayı sürdürmek istemez, çünkü konuşmanın amacının ne olduğunu tam olarak anlayamamıştır. 210 Bd. Raspail adresindeki bu konuşma, aynı adreste oturan Komet, Sinan Bıçakçıoğlu, Mehmet Nâzım gibi ressamların da katılımıyla son derece dosthane bir şekilde devam eder. Benli böylece Selim Turan’dan Hakkı Anlı’ya, Abidin Dino’dan Albert Bitran’a dek o yıllarda Paris’te atölyesi olan ressamlarla tanışarak onlarla arkadaşlık yapmaya, sergilerine yardım etmeye başlar. Ehliyeti olduğu için arabasıyla resimlerin taşınmasını, çerçevelenmesini ve duvarlara asılmalarını üstlenir. O yıllarda Selim Turan Güney Fransa’daki farklı kamusal alanlarda arkadaşlarıyla beraber duvar resimleri, heykeller ve üçboyutlu rölyefler yaparken asistan olarak Benli’yi yanında götürür. Bu sayede sanat eğitimi almamasına rağmen bir zanaatkâr olarak çalışmayı öğrenir. Ressamlarla olan yakınlaşması sayesinde onların atölyelerine gittiği için eserlerini, dönemlerini yakından tanır. İlişki içinde olduğu sanatçılar onun bir sanat galerisi açmasını kendisine önerseler de, 1970 ve 1980’li yıllarda Türk sanatçılarının çalışmalarına ilgi olmadığı için Ahmet ve Olga Benli daha geniş bir kitleye hitap eden Osmanlı eserleri, antikalar, İslam sanatı üzerine yoğunlaşan bir galeriyle şanslarını denemeye karar verirler.
Ahmet ve Olga Benli, İstanbul 2022 Fotoğraf: Necmi Sönmez
Paris’in göbeği sayılabilecek bir adreste, 17 Rue St. Roch, 1981’de kurulan Galerie Benli zorlu geçen ilk on yılda ayakta kalmayı başarır. Bunda galerinin izlediği farklı stratejilerin önemli vardır. Vitrinde olan Osmanlı antikalarının önemli bir bölümü Türkiye ve Orta Doğu’da görev yapmış olan Fransız diplomatlarının ailelerinden geldiği için galeride sunulan eserlerin hem yüksek bir kalitesi hem de eksiksiz sertifikaları bulunuyordu. 1990 sonrasında Türk burjuvazisinin sanata olan ilgisinin artması, Benli’nin galerisinde Paris’li Türk ressamlarının da eserlerini göstermesini destekler.
Comentarios