Kütüphanesinde yer alan sanatçı portreleri, fotoğraflar, davetiye, desen gibi görsel malzemeleri tekrar elden geçiren Necmi Sönmez, daha önce yayınlanmamış olan bu malzemeler üzerine YEL, TOZ, PORTRELER başlığı altında hazırladığı yazılara devam ediyor. Serinin bu haftaki yazısının odağında geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan Athena Daponte var
Yazı: Necmi Sönmez
Athena Daponte, 1980'ler, Fotoğraf: Güneş Karabuda, Ayperi Karabuda Ecer'in izniyle
7 Haziran 2024’te Paris’te bu dünyaya gözlerini yuman Athena Daponte, 1970’ten itibaren eşi Kosta Daponte ile birlikte Parisli Türk diasporasının en saygın kişilerinden biriydi. Onunla 1997’de Güneş Karabuda sayesinde tanıştım. Cumhuriyet gazetesi Paris muhabiri Kosta Daponte’nin (İstanbul 1934-Strasbourg 1978) yakın arkadaşı olan Karabuda bana onun hak etmediği şekilde unutulduğunu, hakkında çalışarak bir şeyler yapmamı önerdiğinde Paris günlerime güzel bir isim eklendi. Barbro ve Güneş Karabuda ile kendisini 10 Eylül 1997’de ziyaret ettiğimizde İstanbul hakkında kitaplarla, resimlerle, objelerle dolu olan küçük evinin sempatik atmosferi beni etkilemişti.
O günkü tanışmamızda bana Kosta’nın yazdığı yazılarının, dosyalarının yer aldığı odayı da gösterdiğinde bu evde değerli hazinelerin olduğunu düşündüm. Çünkü bu ev tepeden tırnağa İstanbul kokuyordu. 1959’da İstanbul’dan Atina’ya, oradanda da 1969’da Paris’e göç eden Kosta’nın beklenmedik bir trafik kazası sonuçu 6 Ekim 1978’de Strasbourg’da vefatına dek sürdürdüğü aktif gazetecilik hayatının tamamı eksiksiz olarak karşımda duruyordu. Asıl görevi siyasi gelişmeleri takip etmek, limoni Türk-Fransız, çetrefilli Türk-Yunan ilişkilerini izlemek olsa da Kosta sanata, sanatçılara özel bir değer vermiş, özellikle Türkiyeli aydınların Paris’te, Fransa’da yaptığı etkinlikleri yakından takip ederek onlarla arkadaşlıklar kurmuştu. Kültür sanat alanında da azımsanamayacak bir arşiv oluşturan Kosta ve Athena iki kitap kurdu olarak özellikle Türk yazarlardan oluşan nefis bir kitaplık oluşturmuşlardı.
19 Ocak 1998’de arkadaşım Zeynep Rona’nın yardımı ve inanılmaz desteği sayesinde Kosta Daponte’yi Anma Gecesi’ni Ayşe ve Ercüment Kalmık Vakfı’nın Gümüşsuyu’ndaki güzel binasında gerçekleştirdim. Bu sayede o zamanlar hayatta olan Kosta’nın can dostu, Cumhuriyet’in eski yayın yönetmeni Oktay Kurböke ve ailece tanıştıkları Kayabal’larla birlikte olmak büyük bir ayrıcalıktı. Kalmık müzesinde Kosta’nın evrak-ı metrukiyesi’ni sergiledik ve Gökşen Sipahioğlu, İlhan Selçuk ve Güneş Karabuda’nın katılımıyla bir konuşma gerçekleştirdik. O akşam İlhan Selçuk bana “Güzin Dino seni anlatırken sanki yaşlı biriyle karşılaşacağım diye düşünmüştüm, sen çok çocuksun ama” diyerek müthiş bir iltifat yapmıştı. Yanımda duran Güneş Ağabey'den cesaret alarak “ben hep çocuk kalmak istiyorum” dediğimde Gökşin Sipahioğlu’ndan aldığım aferin o güzel gecenin güzel hatıraları arasındaydı. Athena bu serginin ve konuşmanın yapılabileceğine bir türlü inanamadığı gibi, 1960’ta ayrıldığı doğduğu kent İstanbul’a tekrar geldi. Onunla 16-21 Ocak 1998’de nefis bir zaman geçirdik. Bana çocukluğunun Burgaz Adası'nı, Taksim’i, Kurtuluş’u, Şişli’yi gezdirdi.
Solda: Zülfü Livaneli'nin Athena'ya imzaladığı ilk kitabı, Yazarın Arşivi, Ortada: Cevat Çapan'ın Athena'ya imzaladığı kitap, Yazarın Arşivi, Sağda: Çağlar Keyder'in Athena'ya imzaladığı kitabı, Yazarın Arşivi
Sergiden sonra da Paris’te çalışmaya, kapsamlı arşivi derlemeye, toplamaya çalıştık. Kitap ve siyasi gelişmelerin belgesi olan basın bildirileri, dosyaları Essen’deki Zetrum für Türkiestudien’e bağışlaması konusunda yaptığım girişimler olumlu karşılanınca, yaklaşık olarak 35 kitap kolisini Paris’ten bizzat kargoya verdim. Bu süreçte sanat, dergiler, fotoğraflardan oluşan kısmı ayıklamak için Athena ile 2000’e kadar sıklıkla beraber çalıştım. O kadar çok malzeme vardı ki, bunları ayıklamak neredeyse 2010’a kadar sürdü. Bu süreçte yakınlığımız daha da arttı. Ağabeyi Amerika’dan geldiğinde de beraber olup Burgaz Adası'ndaki ilk gençliği hakkında epeyce bilgi edindim.
Kosta Daponte'nin objektifinden Athena, 1975'ler, Yazarın Arşivi
Athena son derece mütevazi bir kişiydi. Bana söylemediği halde, arşivinden çıkan belgelerden onun 1978’den 1981’e kadar Cumhuriyet gazetesi için çalıştığını, haber yazdığını ama kendi imzasını kullanmadığını öğrendim. Zülfü Livaneli’den Cevat Çapan’a, Yaşar Kemal’den Nedim Gürsel’e dek birçok yazardan gelen mektup ve kartlar, onun yazılarının takip edildiğinin belirtisiydi. Bunları sorduğumda, biraz da utanarak ayrı bir torbayı öneme koydu. Bunlar o dönemde çıkan kitaplar, açılan sergiler ve diğer etkinlikler üzerine son derece disiplinli olarak kaleme alınmış yazılar, konuşmalar ve değerlendirmelerdi. Bunları yayınlamayı önerdiğimde, önce Kosta’nınkilerini yayınla da görelim diyerek kendisini geriye çekmesi son derece etkileyiciydi. Athena’nın kadim dostu Güzin Dino’nun da epeyce mektup ve kartı çıktı bu arşivden. Bana asıl ilginç gelen Ritsos, Seferis başta olmak üzere sevdiğim şairlerin orijinal baskı kitapların çıkması oldu. 1960-78 arasında Kosta’ya gönderilen mektupların klasörü ise tam bir hazineyi andırıyordu. Bunların tamamını bana emanet eden Athena ayrıca Kosta’nın kendi çekmiş olduğu fotoğrafların negatiflerini de ekleyince önümde adeta hatıralar denizi gibi içine girdikçe çıkmaktan zorlandığım bir arşiv belirdi.
Athena ve Kosta Daponte, 1970'lerin sonu, Fotoğraf: Güneş Karabuda, Ayperi Karabuda Ecer'in izniyle
Bu arşivdeki çalışmalarımız nedeniyle 2017’ye kadar düzenli aralıklarla ziyaret ettiğim Athena ile son zamanlarda ancak telefonlaşıyorduk. Ancak geçen yıl bu telefonlarda sekteye uğrayınca, sevgili Ayperi Karabuda Ecer sayesinde haberlerini alıyordum. Onun vefat haberini aldığım günün sabahında içimde bir sıkıntıyla uyanmıştım. Kötü haberin dehşeti bir yana, geçirdiğimiz o güzel günleri tekrar hatırlamak adına bana olan emanetlerini bir araya getirmem epeyce zaman aldı. Ama sonunda bir bütün olarak karşımda duran bu arşive baktığımda şunu kavrıyorum, yaşama, acılara, felaketlere yanıt vermenin tek yolu çalışmak, yazmak...
Sevgili Athena yolun ışıklı olsun!
Comments