Gıdayı dünya kurma süreçlerinin merkezinde konumlandıran ve türlerle kültürler arasında daha derin bağlantılar kurmayı amaçlayan Food Cosmogonies (Yemek Kozmogonileri) adlı çevrimiçi dersi, sanatçı Nora Silva'yla yürüten Inês Neto dos Santos ile gıdanın dönüştürücü gücü üzerine konuştuk
Röportaj: Ecem Arslanay
Inês Neto dos Santos, Ponto de Orvalho, 2022. Fotoğraf: Vera Marmelo
Bu aydınlatıcı söyleşide, gıdayı hem kişisel hem kolektif tarihin temel yapı taşı olarak gören vizyoner sanatçı Inês Neto dos Santos'un merceğinden gıda, sanat ve kültürün derin kesişimlerini araştırıyoruz. Antik sosyal sözleşmelerden çağdaş tarım uygulamalarına kadar gıdanın dönüştürücü gücünü keşfediyor ve gıdanın anılarımızı, ilişkilerimizi ve sosyal yapılarımızı nasıl şekillendirdiğine bakıyoruz. Gıda kozmogonileri, etik tüketim ve mutfak geleneklerine gömülü zengin sembolizmin ilgi çekici manzaralarında gezinen sohbette Friends Who Ferment ve Food Cosmogonies gibi yenilikçi projeleri vurgulayarak, yemek yemenin entelektüel alışveriş ve kültürel ifade için nasıl dinamik bir platform olarak hizmet edebileceğini araştırıyoruz.
Royal College of Art'ta Görsel İletişim alanında yüksek lisansını ve London College of Communication'da Grafik Tasarım ve İllüstrasyon alanında lisansını tamamlayan Inês Neto dos Santos, Joseph Beuys'tan ödünç aldığı bir kavram olan sosyal heykelle performans ve yerleştirme arasında hareket ederek pratiğine çok disiplinli bir yaklaşım getiriyor. Çalışmalarında gıdanın sosyopolitik, kültürel ve ekolojik boyutlarını inceleyen sanatçı; işbirliğini, cömertliği, özeni ve birlikteliği vurguluyor. Son araştırmaları, dünyadaki çok türlü canlılığımızın bir metaforu olarak fermantasyon ve fasulyenin yenileyici nitelikleri üzerine odaklanıyor. Sanatçı Nora Silva ile, gıdayı dünya kurma süreçlerinin merkezinde konumlandıran ve türlerle kültürler arasında daha derin bağlantılar kurmayı amaçlayan Food Cosmogonies adlı çevrimiçi dersi yürüten Inês’e merak ettiklerimizi sorduk.
Inês Neto dos Santos, Friends Who Ferment, 2023, Aquela Kombucha işbirliğinde performans. Fotoğraf: Joana Sousa
Sizce gıda kişisel deneyimlerimizde ve kolektif bağlamlarda bizi nasıl şekillendiriyor? Örneğin James C. Scott, tahılları evcilleştirdiğimizde onların da bizi evcilleştirmeye başladığını iddia ediyor. Sizin gıda araştırmanız, kişisel ve kolektif insan deneyiminin bu ikili boyutuna nasıl yansıyor?
Gıda gerçekten de dünya tarihinin yapıtaşı. Sizin de dediğiniz gibi gıda hem bireysel anılarımızı şekillendiriyor ve ilişkilerimizi geliştiriyor (Carolyn Steel'in belirttiği gibi: "Ben avlanırım, sen pişirirsin", muhtemelen insanlık tarihinin en eski sosyal sözleşmesidir) hem de kolektif bir bağlamda, üzerinde var olduğumuz ve beslendiğimiz toprağı şekillendiriyor. Tarımla olan ilişkimiz yaşam biçimimizi olağanüstü ölçüde etkilemiş. İnsanların avcı-toplayıcılıktan çiftçiliğe geçişi sosyal yapılarımızı ve genel yaşam biçimlerimizi –bazıları daha kötüye gittiğini söylese de– gerçekten değiştirmiş. Bunlarla birlikte, gıda konusunda her zaman ortak bir zemin bulabiliriz. Hangi dili konuşursak konuşalım, yemek yemek, nihai bir kültürel ifade olmaya devam edecek.
Mart 2021'den bu yana sanatçı Nora Silva ile Food Cosmogonies adlı çevrimiçi dersi yürütüyorsunuz. Ders, yiyecek ve kuirlik arasındaki ilişki, büyünün mutfak pratiklerine tarihsel olarak bağlanması ve yabancı veya gelecekteki gıda manzaralarının öngörülmesi gibi büyüleyici yörüngeleri keşfederek, yiyecekleri dünya yaratma sürecinin merkezinde konumlandırıyor. Ders arkasındaki ilham hakkında daha fazla bilgi paylaşabilir ve gıda kozmogonileri alanındaki bu çeşitli kesişimleri keşfederken ortaya çıkan bazı önemli içgörüleri veya açımlamaları vurgulayabilir misiniz?
Food Cosmogonies dersi benim ve Nora Silva'nın sanat dünyasında eksikliğini hissettiğimiz bir şeyi, yemek ve sanatın kesişiminden doğan alanı yaratma arzumuzdan doğdu. Sanat alanında aynı yüksek öğrenim deneyiminden geçtikten sonra gıdanın güzel sanatlarda ve hatta bazen tasarımda bir konu, hatta bir malzeme olarak nasıl nadiren ciddiye alındığını gözlemledik. Gıda pratiklerinin sanat ve beşerî bilimler içinde temel olarak konumlandırılabileceği bir alan yaratmak ve dünyanın aslında gıdadan yapıldığını öne sürmek istedik. Sonunda, hep kaydolmak istediğimiz ama bir türlü bulamadığımız bu dersi yaratmak istedik. Şimdi dersimiz büyüdü ve daha da iddialı bir hal aldı. Gıda ve Sanatta Alternatif Yüksek Lisans (Food & Art Alternative MA), dünyaya gıda üzerinden bir bakışı yeniden konumlandıran, kurumsal olmayan bir ders. Kendi kapsamlı araştırmalarımız ve davet ettiğimiz konuklarımızın araştırmaları sayesinde, teorilerimizi kanıtlamanın yanı sıra yeni teoriler de keşfettik: Gıda her yere yayılmıştır, tarihin her köşesinde mevcuttur, içinde yaşadığımız dünyayı inşa eden her taşın ve kökün bir parçasıdır. Yiyeceklerin köken hikâyelerindeki sembollerinden (Mayalar ve Aztekler için mısırın kutsallığı, Adem ve Havva'nın tartışmalı elması gibi), Ortaçağ'da cadı avı için bir "kanıt" olarak varlığına ("cadılar" genellikle sadece zihin gücüyle süt çalmakla suçlanırdı), sofra adabı ve sosyal sınıf arasındaki bağlantılara kadar. Yemek gerçekten de bakmak istediğimiz her yerde.
Solda: Inês Neto dos Santos, Friends Who Ferment, 2023, Aquela Kombucha işbirliğinde performans. Fotoğraf: Joana Sousa
Sağda: Inês Neto dos Santos, Friends Who Ferment, 2023, Aquela Kombucha işbirliğinde performans. Fotoğraf: Joana Sousa
Etimolojik olarak "sempozyum", Yunancada "syn" "birlikte" ve "posis" "içki içmek" anlamına geldiğinden, insanların içki içtiği ve sosyal ve entelektüel faaliyetlerde bulunduğu bir toplantı anlamına gelir. Yemek ve bilgiyi harmanlayan özgün mutfak projeleriniz, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Antik Yunan'daki sempozyumların ruhunu çağrıştırıyor. Pratiğinizde yemek yeme eyleminin entelektüel alışveriş veya bilgi edinimi için dinamik bir platform olarak hizmet ettiği bazı örnekleri detaylandırabilir misiniz? Yemek ve bilginin kesişimi, benzersiz mutfak yaratımlarınızıı nasıl şekillendiriyor?
Yemeği sanat pratiğime dahil etmeye başladığımdan beri, bilinçli olarak yemek masası etrafında sohbet ve alışverişi kolaylaştırmaya çalışıyordum. Masanın tanıdık ortamının konuklara/katılımcılara normalde tartışamayacakları konuları, genellikle iklim krizi, ekolojik uygulamalar, eşitlikçi gıda gelecekleri ve sağlık gibi bunaltıcı gelebilecek konuları tartışmak ve ele almak için yeterli güven ve rahatlık sağlayabileceğini umuyordum (ve hâlâ umuyorum). Friends Who Ferment adlı son performansımda, fermantasyonun merkezde olduğu bir yemek performansı tasarladım. Bunu hayatta kalmamız için temel bir pratik beceri/süreç olarak, ama hepsinden önemlisi iş birliğinin, topluluğun ve karşılıklı bakım eylemlerinin önemini düşünmek için önemli bir metafor olarak düşündüm. Masada sadece yemek değil, aynı zamanda söz, ses, masa düzeni ve heykel aracılığıyla kendi araştırmamdan parçalar da sundum. Yemek bilgidir ve inanıyorum ki yemek yemek kadar onun etrafında toplanmak da bilgi paylaşımı ve yaratımı için bize önemli ve beklenmedik yollar sağlayabilir. Ne de olsa yemek yemek insan olmanın temelinde yer alıyor.
Gıda nihai bir paradoks: Hayati, ölümcül ve sıradan. Besin zincirinin en üst noktasını sinsice ele geçirdik, ancak gurme seçimlerimiz etik bagajla birlikte geliyor. Bir vejetaryen olarak, mutfak projeleriniz gıda üretimi ve tüketimindeki bu etik ikilemler manzarasında nasıl geziniyor?
Aslında, çoğunlukla vejetaryen bir diyet ve sanat pratiğine bağlı olmama rağmen, temelde vejetaryen değilim. Kendi insan ilişkilerimizi (hem kendi türümüzün içinde hem de ötesinde) daha iyi bir şekilde (yeniden) inşa etmek için bitkilerin ortak yaşamından (türler arasında ve aynı zamanda toprakla bağlantılı olarak) nasıl öğrenebileceğimizle ilgileniyorum. Three Sisters of Farming (Üç Kız Kardeş ekim yöntemi olarak da bilinen mısır, kabak ve fasulyenin simbiyotik olarak birlikte geliştiği ve çok az müdahaleye ihtiyaç duyduğu) ekim yöntemleri gibi tarımsal uygulamalar hakkında bilgi edinmek, bitki temelli beslenmeye olan ilgimi artırıyor ve sanat pratiğime nüfuz eden yiyecekleri büyük ölçüde etkiliyor. Et veya hayvansal ürün tüketimini tamamen dışlamıyorum ancak –Dan Barber'ın "üçüncü tabak" teorisinde açıkladığı gibi– bunların tabaklarımızda "fazladan" var olması gerektiğine ve üretimlerinin bugün gördüğümüz yoğun üretimden çok uzakta, döngüsel, simbiyotik bir tarım sistemi içinde olması gerektiğine inanıyorum.
Etik gurme tercihleri üzerine düşünürken, kendi kendini yenileyen bir et ürünü yaratmak için insan hücrelerini kullanmayı öneren Ouroboros Steak gibi satirik konseptler de dahil olmak üzere, geleneksel et üretimine alternatif yöntemler dikkat çekiyor. Laboratuvarda yetiştirilen seçenekler ve ötesi de dahil olmak üzere bu yenilikçi ve zulüm içermeyen yaklaşımların gıda dünyasının geleceğini nasıl şekillendireceğini öngörüyorsunuz?
Bu "yeni" seçenekler her ne kadar cazip görünse de ben rejeneratif tarım ve arazi uygulamalarının gücüne inananlardanım. Gezegenle olan ilişkimizi iyileştirmek için tüketimle (gıda ve ötesi) olan ilişkimizi gerçekten yeniden tasarlamamız ve "her şey, her yerde, her zaman" yaklaşımlarından (buna büyüme uygulaması da diyebiliriz) büyük ölçüde uzaklaşmamız gerektiğine inanıyorum. Şu anda yaptığımız gibi gıdamızın %50'sini israf etmeye devam edebilmemiz için yeni bir ürün yaratmak bana gerçekten sürdürülemez geliyor. Bu, sorunu bizden alıp gelecek nesillere atmanın bir başka yolu.
Solda: Inês Neto dos Santos, Las Mecias, 2023
Sağda: Inês Neto dos Santos, Ponto de Orvalho, 2022. Fotoğraf: Vera Marmelo
Sadece insanlar için mi mutfak deneyimleri yaratıyorsunuz? Yoksa insan olmayanlar da malzeme niteliğinin ötesine geçerek çalışmalarınıza dahil olabiliyor mu? İnsan artıklarıyla beslenen fare ve kuş gibi davetsiz misafirler için ziyafet sonrasını tasvir eden bir Antik Roma mozaiği olan Asàrotos òikos kavramından esinlenerek sormak isterim: Mutfak yaratımlarını insan olmayan ve insan varlığının birbirine bağlılığını nasıl araştırıyorsunuz?
İnsan olmayanlar uzun zamandır çalışmalarımda yer alıyor. Uzun yıllar boyunca fermantasyonu çok türlü varoluşumuzun bir metaforu olarak kapsamlı bir şekilde araştırdım. Bağırsaklarımızda, ağzımızda, cildimizin yüzeyinde var olan mikropların çalışması sayesinde nefes alabildiğimiz, sindirebildiğimiz, uyuyabildiğimiz, düşünebildiğimiz için kendi insan bedenlerimiz çok türlü bir arazidir. Diğer insanlarla aynı masada oturmak bile mikroplarla ve insan olmayan diğer canlılarla bir birlikteliğe dönüşüyor. Çalışmalarımda bunu yüzeye çıkarmak için çabalıyorum.
Malzemeleri yerel olarak tedarik etmeye nasıl yaklaşıyorsunuz ve yerel ürünlere olan bu bağlılığınız mutfak yaratımlarınız yer alan anlatıları nasıl etkiliyor?
Yerel malzemeleri tedarik etmek çalışmalarımın temelini oluşturuyor. Sanat pratiğimde çoğunlukla gıda ve gıda ile ilgili malzemelerle uğraştığım için, kendimi bulduğum her yere gömmek çok önemli hale geliyor. Ne, nerede, ne zaman ve kim tarafından yetişir? Bunlar nereye gidersem gideyim yanımda götürdüğüm kalıcı sorular. Bir yeri anlamak, onu yemek anlamına da geliyor.
Hem kültürel bir eser hem de sanatsal bir araç olarak gıdaya bakış açınızı şekillendiren bazı temel etkiler veya ilham kaynakları nelerdir?
Binlerce yıllık geleneksel tarım uygulamalarından etkilendim. Michael Pollan, Sandor Katz, David Zilber, Douglas McMaster, Kelly Donati, Mercedes Villalba, Carolyn Steel gibi modern düşünürlerden ve Gıda Kozmogonileri derslerimizi bir araya getiren tüm katılımcılardan. Sadece mevsimleri gözlemlemenin, çevremdeki pazarlarda renklerin ve tatların değişiminin, tarımsal ormancılık ve refakatçi ekim gibi uygulamalar hakkında bilgi edinmenin düşünme ve sanat eserleri yaratma biçimim üzerinde büyük bir etkisi oldu.
Inês Neto dos Santos, Walk&Talk, 2019. Fotoğraf: Sara Pinheiro
Projeleriniz genellikle işbirliği ve kültürel alışveriş içeriyor. Kültürler arası işbirliğinin belirli bir projenin sonucunu önemli ölçüde etkilediği unutulmaz bir deneyiminizi paylaşabilir misiniz?
2019'da Azor Adaları'ndaki Walk&Talk Festival’de gerçekleştirdiğim kısa süreli konuk sanatçı programı tecrübesi ve proje de bu örneklerden biri. Azor Adaları Portekiz'in bir parçası olmasına rağmen, bu adalar ve kültürleri ana karadan çok farklı. Yerel mutfak ve yemek geleneklerinin yanı sıra yerel yabani bitkiler ve hava koşullarını öğrenmek, festivalde sunduğum çalışmayı büyük ölçüde etkiledi ve bugünkü pratiğim üzerinde kalıcı bir etki yarattı. Dans sanatçısı/koreograf Anna-Lise Marie Hearn'ün bir projesi olan LAND için kostümler yaratırken Norveç'in Bømlo kentindeki manzaradan öğrenmek de benimle doğal çevre arasında önemli bir kültürler arası alışveriş oldu. LAND adlı fantastik proje için kostümleri boyamak üzere renkler yaratmak amacıyla bitkiler, likenler, kayalar ve toprak topladık. Mevsimsellik ve malzemelerin sahaya özgü olması sonuçlarımızı tamamen etkiledi!
Mesa (2016-2018) süresince yemek ve sanatın kesişimini araştırdınız. Bu benzersiz girişim üzerine düşündüğünüzde, projede kullanılan sembollerin, metaforların ve yeniden anlatımların güncel meselelerin veya duygusal durumların üstesinden gelinmesine, tartışılmasına veya daha iyi anlaşılmasına nasıl katkıda bulunduğuna inanıyorsunuz? Ayrıca, Mesa'nın mirası şu anki bakış açınızı ve sanatsal iş birliklerine yaklaşımınızı nasıl etkiledi?
Mesa, Görsel İletişim alanındaki yüksek lisansımı bitirirken, sanat pratiğime gıdayı da dahil etmeye başlamamın bir yoluydu. Aynı zamanda hayran olduğum sanatçı ve yaratıcılarla iletişime geçmek ve onlardan benimle işbirliği yapmalarını istemek için harika bir bahaneydi. Bu yolla ağımı genişlettim ve birçok yeni arkadaş edindim. Proje genellikle sanat dünyalarının kırılganlığını, sanat alanında gıdanın geçerliliğini ve gıdanın dünyayı anlamamıza nasıl yardımcı olabileceğini tartışmak için bir alan sundu. Mesa, ektiğim bir tohumdu ve şimdi çalışmalarımın geri kalanında meyve veriyor.
Solda: Inês Neto dos Santos, The London Open 22. Fotoğraf: Sam Nightingale
Sağda: Inês Neto dos Santos, Sourdough Jacket, The London Open 22. Fotoğraf: Sam Nightingale
Geniş kapsamlı uygulamalarınız ve projeleriniz göz önüne alındığında, "sosyal heykel" kavramının özellikle gıda, sanat ve iş birliğine dayalı deneyimler alanındaki yaratıcı çabalarınızda nasıl yankı bulduğunu ve bu çabaları nasıl etkilediğini görüyorsunuz? "Sosyal heykel" ilkelerinin çalışmalarınızın etkisini ve sonuçlarını şekillendirmede önemli bir rol oynadığı belirli örnekleri paylaşabilir misiniz?
Çalışmalarımı tanımlarken "sosyal heykel" terimini, kamusal, katılımcı çalışmalarında kullanan sanatçı Joseph Beuys'tan ödünç alıyorum. Onun yaklaşımı, herkesin sanatçı olabileceği ve büyük kolektif hareketlerin bir tür sosyal heykel olarak tanımlanabileceğiydi. Çalışmalarım genellikle başkalarının (ister işbirlikçiler ister "halk" olsun) katılımı veya dahil olmasıyla ilgili olduğundan, sanat pratiğimin "sosyal heykel" terimine yansıdığını görüyorum. Bu terim, az ya da çok açık bir şekilde tüm çalışmalarımda mevcut, bu da özellikle herhangi bir projeyi saptamayı zorlaştırıyor.
İzleyicilerinizin gıda temelli sanatınızla nasıl etkileşime girmesini öngörüyorsunuz? Belirli hedefleriniz ya da çalışmalarınızı deneyimleyenlerden beklediğiniz tepkiler var mı?
Sanırım benim umutlarım da diğer tüm sanatçılarınkine benziyor: Eserin kalıcı bir etki bırakması, ne kadar küçük olursa olsun değişimi tetiklemesi, izleyicilerin daha önce hiç düşünmedikleri konular hakkında düşünmelerini ve tartışmalarını sağlaması. Umarım çalışmalarımla karşılaşan herkes kendini dolu, meydan okunmuş, tazelenmiş, bağlantılı, ayakları yere basan ve üzerinde düşünecek sorularla dolu hissederek ayrılır.
İleriye baktığınızda, gıda alanındaki çalışmalarınızın geleceğine dair beklentileriniz nelerdir? Önümüzdeki yıllarda keşfetmek için heyecan duyduğunuz belirli projeler veya temalar var mı?
Nora Silva ile yönettiğim kolektif The Gramounce'da geliştirmekte olduğumuz Sanat ve Gıda Alanında Alternatif Yüksek Lisans Programı beni gerçekten heyecanlandırıyor. Bu, gıdanın yaşam sistemlerimiz içindeki önemini ve sanattaki geçerliliğini tartışmak için çok ihtiyaç duyulan bir alan gibi geliyor. Hem yüksek lisans programını büyütmek hem de yaptığımız işi başka alanlara da yaymak için çalışıyoruz ki bu benim için gerçekten heyecan verici. Antwerp Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde, sanat pratiğim aracılığıyla fermantasyon ve çok türlü etnografiyi araştıran bir araştırma pozisyonuna başlıyorum, bu da (yeni bir anne olmanın yanı sıra!) beni önümüzdeki yıl boyunca meşgul edecek.
Comments