Kâr amacı gütmeyen yeni sanat ve etkileşim alanı YUNT, Emre Zeytinoğlu küratörlüğündeki ilk sergisi Şehir Nerede? ile 4 Kasım 2023-4 Şubat 2024 tarihleri arasında kapılarını açıyor. Muratcan Sabuncu fikri ve Sergen Şehitoğlu sanat danışmanlığıyla hayata geçen mekân eğitim programı ve desteklediği yayınlar ile sanatsal üretime katkıda bulunmayı hedefliyor
Röportaj: Merve Akar Akgün
Muratcan Sabuncu, Fotoğraf: Fatih Kaplan
Kâr amacı gütmeyen bu sanat ve etkileşim alanı olarak tanımladığınız ve çok kıymetli toplumun sanatsal etkinliklerle karşılaşma olanaklarını arttırmayı amaçlayan YUNT’u açma fikri nerede ve nasıl doğdu?
Saint Joseph Lisesi’nden mezun olduktan sonra Sorbonne’da hukuk eğitimi aldım. Şu anda Sorbonne ve Basel üniversitelerinde uluslararası hukuk doktorası yapıyorum. Küçüklüğümden beri sanat üzerine okuyor ve düşünüyorum. Bunda şüphesiz kitapsever bir anne ile arkeoloji eğitimi almış bir babanın oğlu olmamın ve Paris, Hamburg ve Moskova gibi kentlerde yaşamış olmamın katkısı vardır. YUNT’u kurma fikri annemi beklediğim bir gün Adorno’nun kültür endüstrisi yazılarını okurken doğdu. Bu soru, dünyanın neresinde olursam olayım her zaman bana ilham kaynağı olmuş ülkemde hayallerimi gerçekleştirebilmem için büyük bir fırsata kapı araladı. Ben notlar alırken annem işini bitirip yanıma geldi ve neden birkaç senedir üzerine düşündüğüm sanat projelerini Sultanbeyli’de hayata geçirerek ilk adımı atmadığımı sordu. Ben de bu fikri önce ailem ve yakın arkadaşlarımla, sonra da Türkiye’deki önemli kültür-sanat kurumlarının yöneticileriyle, akademisyenlerle ve sanatçılarla paylaştım. Bunun sonucunda sanat üretimini uzun süredir takip ettiğim Sergen Şehitoğlu ile bu yola birlikte çıkmaya karar verdik. Yoğun bir okuma ve tartışma sürecinin neticesinde YUNT’un hedeflerini ve organizasyon şemasını netleştirdik.
Sergen Şehitoğlu, Yunt, 2023, Demir, 290 x 100 x 290 cm. Fotoğraflar: Zeynep Fırat
Mekânın ilk sergisi de kente dair bir sergi: Şehir Nerede? Emre Zeytinoğlu küratörlüğünde gündeme getirdiğiniz bu soruyu İstanbul Sultanbeyli’den duyuruyorsunuz. Merkez-çevre ayrımının neredeyse olmadığı bir kentin bugünkü “acı” gerçeği üzerinden hareket eden bir İstanbullu olmak fikri etrafında dönen bu sergiyi düzenlemenin amacı sizin için neyi sorgulamaktı?
İlk sergimizi Emre Zeytinoğlu küratörlüğünde düzenliyor olmak çok büyük bir ayrıcalık, YUNT’un sanat yolculuğunun başında bize destek olduğu için ona minnettarım. İstanbul, bildiğiniz üzere dünyanın en uzun ömürlü kentlerinden biri. Dolayısıyla efsane ve imgelere konu olan bir şehir. Ne var ki şehrin fiziksel ve toplumsal çevresinin geçirdiği değişim, bugünkü İstanbul gerçeği ile tarihî İstanbul imgesi arasında gözle görünür bir fark yaratıyor. Bu fark aslında hepimizi şehri ve sınırlarını sorgulamaya sevk ediyor. Biz de bu sergi vesilesiyle şehrin belirsizleşen tanımı, konumu ve sınırları üzerinde durmak istedik. Emre Zeytinoğlu da sergiyi kurgularken İstanbul’a nostaljik yaklaşımların ya da geleceğe ait iyileştirici düşüncelerin dışında, şehrin bugünkü gerçeği üzerinden hareket etti. Sergide yer alan sanatçılar, eserleriyle şehrin bilinen simgeleri yerine günümüz metropolünün yeni manzaralarını gözler önüne seriyor.
YUNT sergilerin yanı sıra bir dizi etkinlik ve eğitim programına da ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Toplumsal değişim potansiyellerinin çoğalmasının bu tür yollarla mümkün olacağını düşünüyorsunuz. Sizden hızlı bir İstanbul röntgeni çekmenizi istesem YUNT’un felsefesiyle harmanlayarak bana ne anlatırdınız?
İstanbul bugün sınırları sürekli genişleyen çok merkezli bir metropol. Buna rağmen kültür-sanat kurumlarının şehirdeki dağılımını incelediğimde bu kurumların belirli merkezlerde toplandığını gözlemliyorum. Bu merkezler kentin görece daha eski yerleşimleri. YUNT’u Sultanbeyli’de kurmaktaki amaçlarımızdan biri şehrin sanat haritasını genişletmek. Sanat haritasının genişlemesinin toplumun sanatla karşılaşma olanaklarını arttıracağı kanaatindeyim. Sanatla temasın da herkese dünya ile yeni duyusal ilişkiler kurma imkânı tanıyacağını düşünüyorum. YUNT’u aynı zamanda bir etkileşim alanı olarak tanımlamamızdaki temel neden, hepimizin günümüzde karşı karşıya olduğu yalıtılmışlık riskini yeni deneyim, karşılaşma ve düşüncelerle aşabileceğimize duyduğumuz inanç. Prof. Dr. Eva Şarlak ile sergiye paralel olarak düzenlediğimiz Şehrin Sınırlarını Yeniden Düşünmek isimli konuşma programı ile çocuklara yönelik atölyele-
rimiz de bu bağlamda her yaştan katılımcıyı yeni düşünme pratiklerine davet ediyor.
YUNT Sanat ve Etkileşim Alanı
Sergide yer alan sanatçıların tümü yayın olarak çok yakından takip ettiğimiz ve pratiklerine hâkim olduğumuz isimler. Ortak paydada İstanbul gerçeğinden söz edecek olmaları fikri beni heyecanlandırıyor. Bu serginin görece periferide gerçekleşmesi sizce hangi yönden onu güçlendiriyor?
Sergi, tarihî İstanbul imgesi ile yeni İstanbul gerçeği arasındaki farkın gözlemlenebildiği bir yerde, benim de kuvvetli bağlarımın olduğu Sultanbeyli’de düzenleniyor. Burası İstanbul’un eski kent çekirdeği olarak tanımlayabileceğimiz ve tarihî İstanbul imgesi için birincil öneme sahip tarihî yarımadaya ve denize uzak bir konumda, yeni yolların açılmasıyla meydana gelen kapsamlı dönüşümlerin ve kentsel yayılmanın boyutlarını gözle görünür kılan bir yer. Ayrıca 1960’tan bugüne aldığı göçle nüfusu sürekli ve hızlı artış göstermiş bir bölge. Sergide yer alan sanatçıların sergilenen işleri de bu metropol gerçeğini görselleştiren bir nitelikte. Bu nedenle de tüm İstanbullularının aşina olduğu yeni kent manzaralarını gözler önüne seriyor. Bu serginin Sultanbeyli’nin ilk bağımsız sanat alanında düzenleniyor oluşu, herkes için ilginç bir deneyim olacak.
YUNT isminin ve heykelinin hikâyesini paylaşır mısınız?
Yunt, eski Türkçeden gelen bir kelime. At, at sürüsü anlamına geliyor. Ailem geçmişte Sultanbeyli’de bir at çiftliğine sahipti. Yunt ismini güzel hatıralarımın olduğu çiftliğe ve çiftlikteki atlara referansla tercih ettik. Yunt heykeli de çiftlikte dedem ve ağabeyi tarafından yetiştirilmiş 12 İngiliz atından hareketle Sergen Şehitoğlu tarafından tasarladı. Atları temsil eden dinamik formda yerleştirilmiş 12 adet küp, çiftliğimizi ve ailemizi temsil eden kare bir çerçeve ile sınırlandırılıyor. Bulunduğu konumdan ve konumun geçmişinden aldığı verilerle mekâna özgü bir yerleştirme olarak tasarlanmış Yunt heykeli, kamusal alanda izleyicilere sunuluyor.
Comentarios