Bilsart ve Monoco 2 Aralık – 30 Aralık 2023 tarihleri arasında Ahmet Rüstem ile Hakan Sorar’ın Rest in Pieces isimli ilk ortak sergisine ev sahipliği yaptı. Eduardo Galeano’nun Yürüyen Kelimeler kitabından ilhamla sergi değerlendirmesini sanatçıların seçtiği "metamorfoz", "skeomorfizm" ve "izler" kelimeleri üzerinden yazılan öykü, deneme ve/veya şiir formatında uyarladık
Yazı: Ceylan Önalp
Beklenmedik bir doğa olayı, arkeolojik bir nesne, bu nesneden ilhamla uzun bir yolculuğa çıkan bir sanatçı ikili, beden – mekân ilişkileri, ölüm – kalıcılık ikilemi, izler, metamorfoz, skeomorfizm ve yüzyıllardır süregelen hikâye anlatıcılığından hareketle oluşturulan kurgusal bir şölen: Bunların hepsi Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın ilk ortak sergisi Rest in Pieces’in ana parçalarını oluşturuyor.
Serginin bütün parçaları aslında kendini sürekli yeniden yaratma veya başka bir deyişle ölümden sonra yeniden şekil alma halinde, parçalara bölünerek başkalaşırken yine yeniden (var) olmaya devam ediyor. Her dönüşüm ardında bir iz bırakıyor; bu izler sergi sürecinde sanatçı ikilinin en çok kullandıkları teknolojik araç olan anahtar kelimeler üzerinden yapay zekâ ile tasarlanan ve sonrasında üç boyutlu baskı yöntemiyle fizikî haline bürünen işleri kapsıyor.
Sanatçı ikili, bu yolculukta arkeolojik bir nesneden ilhamla ürettikleri lahit, urn, riton gibi birbirinden farklı çalışmalarında kelimelerden oluşan görüntülerin dönüşebileceği formlar üzerinde çalışarak hem geçmişe hem de geleceğe kendi izlerini bırakıyorlar. Ve bu sayede imgenin dev yolculuğunu gözler önüne seriyorlar - zihinden kelimelere, kelimelerden imaja ve imajdan üç boyutlu nesneye dönüşen imge kendi kurgusal gerçekliğinde video, reçine ve kil baskı ve lazer kazıma gibi birçok farklı teknikle harmanlanıp, insan/makine çıktısı olarak izleyiciyle buluşuyor.
İmgenin bu yolculuğuna eşlik eden kelimeler ise arkeoloji, sanat ve tarihin kültürel bir havzada harmanlanmasıyla kendi mitlerini yaratıyor. Kelime mitleri demişken Latin Amerikalı meşhur yazar Eduardo Galeano’yu anmamak olmaz. Hikâyelerinde kendine has yalın diliyle yarattığı mitoslar, yazarın aslında folklorik öğelerle bezediği halk öyküleri, masallar, taşlamalar, tarih, rüyalar ve şiirlerde harmanlanır. Galeano’nun hikâye dilini diğer yazarlardan ayıran bir özelliği ise belirli anahtar kelimelerden hareketle mitoslar yaratıp okuyucuya kendi hayal gücü dahilinde tecrübe edeceği kurgusal bir yolculuk sunmasıdır. Tıpkı Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın ortak sergilerinde yaptıkları gibi.
Bu yazının başlığı bu sebeple Galeano’nun Yürüyen Kelimeler* kitabından alınmış ve Rest in Pieces sergisi üzerinden Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar’ın sınırsız katmanlarını gözler önüne serdikleri hayal dünyalarına bir jest olarak düz yazı değil sanatçıların seçtiği metamorfoz, skeomorfizm ve izler kelimeleri üzerinden yazılan öykü, deneme ve/veya şiir formatında uyarlanmıştır.
Yani farklı bir tabirle bu yazı sanatçı – yazar ilişkisine de bir göndermedir. Ve belki de sanatın hikâyeleştirilmesi üzerine bir seri denemedir.
Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, Theatrum Mundi - In the Pond, İnteraktif Video Yerleştirmesi ve aynı adlı eserde yer alan Chatgpt4 ile yazılmış şiir, Ağustos - Kasım 2023
Anahtar Kelime: Metamorfoz / Başkalaşım
Göle Atlayan Kurbağa
Ah Truvalı Helen!
Uğruna askerler harcandı. Kocaman bir savaş çıktı. Ama sen ne yaptın? Güzelliğinden gelen kibrini çift kanatlı ve doğaüstü güçleri olan oğlun Euphorion’a verdin. O da cennete uçmaya çalışırken Zeus’a yakalandı. Tanrıların tanrısı Zeus, onu tek darbede yere indirdi. Mutlu son? Kimin için, Zeus için mi yoksa genç ve kibirli Euphorion için mi? Bu sorunun cevabı bilinmese de bahsettiğim mitin başkalaşmış bir diğer anlatısına göre, aslında Zeus Euphorion’a âşık olmuş ama aşkına kavuşamamıştır. Euphorion, Zeus'tan kaçmaya çalışsa da Antik Yunan’ın en güçlü tanrısını onu Milos Adası’nda yakalayıp yıldırımla vurarak öldürür. Ayrıca gömülmesini de yasaklar, ancak ada perileri onu gizlice gömerler. Ve Zeus, bu itaatsizliği affetmeyip adadaki su perilerini kurbağaya dönüştürür.
Mitolojinin dışında doğada da metamorfoz en çok kurbağalarda görülen bir özelliktir. Yani, doğumundan ölümüne uzanan süreçte çeşitli evrimlerden geçip orijinal halinden farklı bir canlıya dönüşen kurbağalar belki de kocaman bir tiyatro sahnesi olan dünyamızın başrollerinden birini oynuyor olabilir. Theatrum Mundi – In the Pond isimli mekâna özel interaktif yerleştirmede Ahmet Rüstem ve Hakan Sorar’ın değişime uğrayan siluetlerine ChatGpt4 ile yazılan bir şiir eşlik ediyor. Geleneksel şiir formundan uzak olan bu chatbot şiiri Japon haiku ustası Başo’nun Kurbağa dizelerini anımsatıyor:
“Yaşlı göle –
Bir kurbağa atladı
Cup diye.
***
Öğleden itibaren
Biraz daha gölgelidir
Bulutlu bir gök
***
Sülükler, sivrisinekler, arılar,
Kertenkeleler, karıncalar da,
Örümceklerle bitler, değil mi?”
Matsuo Basho
Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, Ritonlar, 3D PLA Baskı, El üretimi Pişmiş Kil AI Görüntü oluşma tarihi 3 Mayıs 2023, 15 x 15 x 15 cm.
Anahtar Kelime: Skeomorfizm / bir nesnenin çalışma prensibi farklı olmasına rağmen daha önceden bilinen farklı bir nesneyi hatırlatacak şekilde tasarlanması
Kelimeden Açılan Pencere
Yazılı tarihin ilk belgeleri genelde efsaneleri anlatan eserlerdir. Bunun sebebi ise insan türünün aslında ilk çağlar boyunca günümüzde kullanmaya alıştığımız dil sistemlerini henüz tasarlamamış olmasından kaynaklanır. Bu yüzden, kelimeyi oluşturan sesler ve kelimelerin bir dil tasarlaması aslında belirli bir açıdan bakıldığında skeomorfik bir durum sayılabilir. Bu duruma alternatif bir bakış açısı olarak, dilin morfolojik süreçlerine kısaca bakabiliriz. Öncelikle kelime olarak morfolojinin ne olduğundan biraz bahsedelim. Morfoloji, dilbilimindeki tabiriyle biçimbilim sözcüklerin içyapısını inceleyen daldır. Bu dalın temel inceleme nesnesi, dilin anlam taşıyan en küçük birimlerin görevlerini, nasıl oluştuklarını ve diğer sözcüklerle ilişkilerini incelemektir. Yani, sözcüklerin işlerini ve kullanım alanlarını belirlemektir. Dil sosyolojik ve coğrafik olarak evirilen bir olgudur. Bazı dil aileleri evrimsel süreçte kullanım süreleri dolduğu için sonsuzluğa doğru yolculuğa çıkar. Ama işlevini bitiren her dil, sonsuzluğa yol almadan önce yeni bir dilin alt yapısına tohum eker. Başka bir deyişle, işlevselliğini yitiren bir dil sistemi ya da tasarımı köklerinden tekrar filizlenerek başka bir tasarıma evrilir.
Tıpkı sergi sürecinde sanatçıların ürettiği kurbağa ritonları gibi. Riton, ya da sunak kapları, genellikle dini ve ayinle ilgili konularda içki veya sıvıların saklanması ve sunulması için kullanılan özel bir kaplara verilen isimdir. Antik dönemlerden bu yana farklı kültürlerde önemli bir rol oynayan ritonlar çoğu zaman kişiye veya duruma özel olarak tasarlanmış figürlerden oluşur. Sergideki kurbağa ritonları da, aynı işlevini yitiren gotik dillerin gramerleri gibi, arkeolojik kazılarda bulunan orijinal formlarında tasarlanmadılar ama o formların bıraktığı izlerden hareketle günümüze, yani anın gelecekteki haline bir gönderme olarak yeniden canlandılar. Ve günümüzde geçmişten bir iz düşümü olarak dini ayinler yerine bir sanat sergisinde boy gösterdiler.
Morfolojiden skeomorfolojiye uzanan yolculukta kurbakadan kurbağaya dönüşen, kökleri eski Türkçe’deki kaplumbağa kelimesinin geri-üretilmesine kadar uzanan bir kelimeden açılan kocaman bir pencere. Nesnelerin ölümsüzlüğü ve bıraktıkları izler onlara bakan gözlerin gördüğü kadarıyla sınırlı.
Ahmet Rüstem Ekici ve Hakan Sorar, Buradaydık, 3D Kil Baskı, Eylül 2023, 100 x 56 x 5 cm
Anahtar Kelime: İzler / iz bırakma
Gölgem
Bıktım, usandım sürüklemekten onu,
Senelerdir ayaklarımın ucunda.
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına,
Ben tek başıma.
Orhan Veli Kanık, Ankara, Eylül 1937
(Varlık, 15.12.1937)
Comments