ArtHan Gallery, 4 Haziran-31 Temmuz 2021 tarihleri arasında, Karaköy'deki mekanı Kurşunlu Han'da, sanatçı Denef Huvaj’ın Türkiye’de açılan en kapsamlı kişisel sergisi 6.5 Ruble’ye ev sahipliği yapıyor. Sinem Dişli küratörlüğündeki sergi, sanatçının tanıklıktan rüyaya, modadan mite kadar uzanan çeşitlilikteki imge evrenini izleyiciyle buluşturuyor
Denef Huvaj, The Boy, 2014, 100x150 cm
2019 yazında Karaköy’deki Kurşunlu Han’ın tarihi atmosferinde Begüm Alkoçlar küratörlüğündeki Ada sergisiyle kapıları açan ArtHan Gallery, aynı yıl 16. İstanbul Bienali paralelinde gerçekleşen Post-Antroposen, İran’ı kadrajına alan Fotoğrafik bakış açısı ile İran, Yağmur Bilgin’in hapishanede anneleriyle birlikte yaşamak zorunda kalan çocukların resimlerinin yer aldığı sosyal sorumluluk projesi Hem Ait Hem Yabancı sergilerini izleyiciyle buluştururken, geçtiğimiz yıl Hüseyin Çubuk’un ilk kişisel sergisi Anlatılan Senin Hikayendir ile farklı disiplinlerden sanatçıları bir araya getiren karma sergi Hafif ve Aydan Uzun küratörlüğündeki Rafine ile plastik ve dijital sanatın temsilcilerine yer vermeye devam etti.
Sanatla iç içe olmak isteyen herkesin buluşma noktası olma ülküsüyle yola çıkan ArtHan Gallery bugünlerde Rusya'da Mühendislik ve Güzel Sanatlar Enstitüsünde resim eğitimi alan ve uzun süredir Türkiye, Kuzey Kafkasya ve Abhazya üzerine çalışmalar yapan sanatçı Denef Huvaj’ın Türkiye’de açılan en kapsamlı kişisel sergisi 6.5 Ruble’yi Sinem Dişli küratörlüğünde izleyicisiyle buluşturuyor. Denef Huvaj’ın video ve fotoğraf çalışmalarını içeren sergi, 31 Temmuz’a kadar ArtHan Gallery’de görülebiliyor. Sergiyle ilgili Ezgi Bakçay’ın kaleme aldığı metne yer veriyoruz:
Denef Huvaj, Sevda, Büyük Çekmece, 2015, 20x20 cm
“Büyük Kafkas dağlarının güneyinde anlatılan halk masallarında yarı tavuskuşu yarı kadın doğa üstü bir varlıktan söz edilir: anlatılana göre bu görkemli yaratığın hafif bir rüzgarla yelpaze gibi açılan kuyruğunda binbir tane efsunlu gözü varmış. O gözlerle ormanlar ve suları, iyiliği ve kötülüğü, geçmişi ve geleceği aynı anda görürmüş. Onun nazarına uğrayan koca karılar taze kızlara, nemrut suratlı adamlar alımlı oğlanlara dönüşürmüş. Bu latif mahluk, Hazar’ın Batı kıyısı boyunca uzanan dağların bulutlara değdiyi yerden tüm yıl hiç durmadan yürür, binbir gözünü çevirdiği topraklara baharı o getirirmiş.
Denef Huvaj’ın kadrajına mavi bulutlar içinden çıkagelen kadın bu efsanevi varlığın akrabası mıdır? Bunu bilemeyiz ama onun gözlerinin önünde açılan manzarada yerimizi alabiliriz. Çünkü o sadece gözleriyle değil, göz kapaklarıyla, tüm gövdesiyle, göğsündeki inciler ve elindeki bir çift gülle bakabilendir. ‘Gül, ey saf çelişki, nice göz kapağının altında hiç kimsenin uykusu olmamanın sevinci.’ Avusturyalı şair Rilke’nin mezarı üzerinde yazan bu cümlenin sırrına bir kafkas masalından da erilebilir.
1. Annem ve kedim evin girişinde beni beklerken.
2. Ajırnıhua (13 ocak Abhaz yeni yılı ) için yapılan hazırlıkta hamur ocağa verilirken. Bu esnada ev halkından kimse konuşmaz. Ktol Köyü / Abhazya
3. Ajırnıhua (13 ocak Abhaz yeni yılı ) için yetişkinler hazırlanırken çocuklar da hazırlanıyor.
4. Annem ve bayram ziyareti. Karaçalılık köyü
5. Savaş yıllarında terk edilmiş kullanılmayan bir lunapark. Sohum / Abhazya
6. Çerkes peyniri yapımı. Karaçalılık Köyü
7. Kullanılmayan bir sanat merkezinin bahçesi . Sahum/ Abhazya
8. Sohum meydan. Yaşlı adam eserlerini meydanda satan ressamlar ile satranç oynamak için bekliyor. Sohum/ Abhazya
9. Abhazyalı sanatçılar buluşup Sohum şehrinin farklı yerlerinde şehri resmediyor
Rusya’ya gitmek için evden ayrılan sanatçıya anneannesinin verdiği, hiç harcanmadan yıllarca saklanmış 6,5 Ruble sergiye adını veriyor. Sergi, Mimar Sinan’nın İstanbul’a emaneti, 500 yıllık bir yapı içinde yer alan ArtHan galerinin iki katına yerleşiyor. Denef Huvaj’ın işlerinde tanıklıktan rüyaya, modadan mite kadar uzanan muazzam çeşitlilikte bir imge evreni göze geliyor. Tüm bu görüntüler tek bir ağa mı takılmış? Tüm bu imgeleri tek bir kadın mı dokumuş? Tüm bu dünyaları tek bir sanatçı mı açmış? Tüm farklarına rağmen, her birinin araladığı kapılardan yüzümüze aynı sabah rüzgarı esiyor. Türkiye’den Abhazya’ya, çocukluktan yetişkinliğe, seçkin bir zevkten, oyuncu bir neşeye kadar kadife bir yol bu önümüzde uzanan.
Denef Huvaj’ın dünyayla kurduğu ilişkide bir tür esenlik var. Dünyayı olduğu kadar çağdaş sanat dilini de saran karartmayı kaldıran bir zarafet. En yüce varlığa ve en sıradan nesneye, travmatik bir anıya ve sıradan bir ana aynı mesafeden bakabilen bu göz, bir tür hoşgörü’nün enstrümanıdır. Denef Huvaj gençlikten ve yaşlılığa, varlıktan ve yoksulluğa, bireyden topluluğa tüm eşikleri aynı esnek adımlarla aşarken, kusursuzluktan bütünüyle uzak kalan bu güzellik; yaşamın getirdiği her şeyi merhametle kucaklayabilmenin sevincidir. Kalender bir ‘Evet’ sesi yükselir Denef Huvaj’ın kadrajlarından. Henüz sahibini bulmamış bir gelinlik, tüm yıl köşede bekleyen Noel ağacı, bembeyaz uzun saç örgüleri, odaya yayılan sıcak süt kokusu aynı değerdedir. Çünkü bugün gözden düşmüş her şey, geçmişte muhakkak ateşli bir tutkuyla sevilmiştir. Yatağının kenarına oturmuş al yanaklı o porselen genç kadın, harap bir binanın kurşunlanmış cephesindeki pencereler gibi bakar. Her şey tam da olması gerektiği yerde ve zamandadır. Saf çelişki olan hayat müthiş kırılgan, zar gibi ince, saydam ve geçici; tam da bu yüzden sevilmeye değerdir.
Denef Huvaj, olağanüstü güzel bir coğrafyanın mayın döşeli tarihinden tüm bedeniyle bir hayalet gibi geçmiş olmalı. Kadrajıyla aralığı yerden zamanın gözlerinin içine korkmadan bakabiliyor. Geçmiş ve gelecek arasında bir ayrımın olmadığı, tekil hayatların askıda bırakıldığı bir yerde o yenmiş parmak uçlarıyla fotoğraf çekmeyi. Belki de bu yüzden gördüğü her şeye aynı şefkatli mesafede duruyor. Onların tek başlarına var olmalarına izin veriyor. Cep harçlığını bir hazine kılan, içinde film olmayan bir makine ile büyüklerin dünyasını çırılçıplak gören bir çocuğun gözleri onunkiler.
Fotoğraf makinesinin ardındaki hala o küçük kız çocuğu mu? Aşık bir kadın mı? Keskin zekalı bir mühendis mi? Belki de hepsi. Kamera sayesinde tek kişinin kaderini/kederini yaşamak yerine geniş zamanlı coğrafyaları yurt edinmiş. Göçebelerde, şairlerde ve aşıklarda gelişen bu yetinin bir benzeri de çocuklarda da görülür. Bir ızdırap hazinesi olan geçmişi merhametle kucaklayabilmesi için kaybedecek hiç bir şeyi olmamalı insanın; çocukluğunun avucundaki 6.5 Ruble dışında.”
Yorumlar